Aksoy’un ‘İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Aydınlanmasını Yaratanlar’ heykelini görmelisiniz
Tarih 8 Haziran 2012 Cuma… Eskişehir’in bilim ve kültür merkezine dönüşen Tepebaşı ilçesinde, Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ın davetiyle sürdürdüğümüz “Kent ve Kültür Söyleşileri”nin yaz tatili öncesi son konuşmacısı Heykeltıraş Mehmet Aksoy’la birlikteyiz .
Geçen Mart’ta “50. Sanat Yılı”nı kutladığımız sanatçımız, o gün hem heyecanlı hem de düşünceliydi… “Heyecanlı”ydı, çünkü Aksoy için kentten ve heykelden söz etmek, o hiç ödün vermediği toplumsal sorumlulukları da anımsamak demekti. Zaten sözüne de “kamusal alanda heykel”le başlamış, bunun “herkese ait alanda, herkes için sanat” anlamına geldiğini anlatmıştı…
Düşünceli olmasının nedeni ise 21 Haziran’a yetiştirmesi gereken ve çok önemsediği bir çalışmasına ara vererek Eskişehirlilerle buluşmasının yarattığı vicdan muhasebesiydi… Ya heykel yetişmezse?..
Neyse ki uykusuz gecelerle tamamladığı “İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Aydınlanmasını Yaratanlar” heykeli, İstanbul’un Beşiktaş ilçesindeki Ulus’ta ve tam 21 Haziran günü coşkulu bir katılımla açıldı. Aksoy, Tepebaşı söyleşisinde demişti ki: “Bir kentin kamusal alanları, o kenti ‘yönetenlerin kültür düzeyi’ni de yansıtır.”
Nitekim heykelin ev sahibi ve ilçesindeki kamusal alanlara 8 yılda 150’den fazla heykel kazandıran Beşiktaş Belediye Başkanı Mimar İsmail Ünal, törende şunu söylüyordu: “Mehmet Aksoy 5 m. yüksekliğinde 10 m. genişliğindeki heykelin 30 ton ağırlığındaki taşını tam 1.5 yıldır yontuyordu. Bu anıtı İlhan Abi’nin ölümünün 2’nci yıldönümünde Beşiktaşlılara, İstanbullulara, tüm ulusumuza armağan etmenin gururu içindeyiz.”
Cumhuriyet Vakfı ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç de İlhan Selçuk’un sadece ‘Aydınlanmanın Bilgesi’ değil, “Aydınlanmanın Simgesi” olduğunu da vurgulayarak şunu anımsattı: “Biz Cumhuriyet çalışanları olarak, İlhan Ağabey’in bize bıraktığı görevi, onun ilkeleri ve çizdiği yol çerçevesinde sürdürmeye devam ediyoruz.”
Aydınlanma’nın Neferleri
Mehmet Aksoy’un konuşması ise “İlhan Selçuk aydınlanma hareketinde yalnız mıydı, nasıl başladı? Bu sorulara cevap aradım kendi kendime..” sözleriyle başladı ve bakın nasıl devam etti: “Onun baktığı pencereden bakmaya çalıştım ve şunları gördüm; Fransız Devrimi’yle başlayan ve sonunda Immanuel Kant’ın devam ettirdiği aydınlanma hareketinin Tevfik Fikret’ten Atatürk’e kadar gelen bir çizgisi olduğunu gördüm… Bunları bir arada göstermeye çalıştım. Belki bu, Türkiye’de ilk tespittir; bu bakımdan da mutlu oluyorum.”
Bu tarihsel birlikteliğin heykeldeki kahramanlarını da yine Aksoy’dan dinleyelim: “Tevfik Fikret’in yanında Atatürk var; Atatürk’ün yanında Immanuel Kant var... yanında Nâzım Hikmet var. Turhan Selçuk, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat ve de Aziz Nesin, Muhsin Ertuğrul, Vasıf Öngören, Genco Erkal, Rutkay Aziz, Tarık Akan… bunun dışında Sabahattin Eyüboğlu, Halikarnas Balıkçısı, Tonguç, Hasan Âli Yücel, Can Yücel var.”
Her biri Türkiye’nin çağdaşlaşmasına kendi alanlarında eşsiz katkıda bulunmuş bu kişiler arasında 68 kuşağının tarihsel isimlerinden Deniz Gezmiş ve arkadaşları da yontuda yerlerini alırken yaşadığımız coğrafyanın geçmişini belgeleyen “Son Sümer Kraliçesi Muazzez İlmiye Çığ” ise tümünün ortasında adeta bir “tarih güneşi”gibi..
Aksoy’un, bu isimleri anımsattıktan sonra konuşmasını “Buradan Kars’a, Karslılara selam gönderiyorum” diye tamamlaması ne kadar anlamlıysa, dakikalarca alkışlanması da “ucube” denilerek yıkılan “İnsanlık Anıtı”nın gönüllerde yaşadığının kanıtı gibiydi...
‘Ödün Vermeyen Sanatçı’lar
Mehmet Aksoy’un 50’nci Sanat Yılı’nda hepimize ve dünyaya armağanı olan anıtın açılışına CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. Konuşmasında, politikadaki gündelik polemikler yerine sadece sanata ve sanatçı duyarlılığına değinmesi, yıllardır ülkemizdeki siyasette olgunluk ve düzey bekleyenleri çok mutlu etmiş olmalıydı.
İlhan Selçuk’un gerçek bir aydın olduğunu vurgularken “Aydınların bir toplumda sorumluluğu vardır. Aydın, okur, dinler, kültür ateşinde pişer ve olgunlaşır… Aydının bir diğer önemli sorumluluğu sorunlara eleştirel yaklaşmasıdır. Aydın olmak elinde meşale tutmak demektir. İlhan Selçuk bunu yaptı. Bedel ödedi, ama ödün vermedi. Bu heykeli yapan sanatçı arkadaşımıza da bedel ödettiler. O da ödün vermiyor” sözleri de açılışın unutulmayacak vurgulamaları arasında yer aldı.
‘Işık, Zaman, Mekân’
Peki, İlhan Selçuk penceresinden bakarken, aynı pencerenin zaman tünelinden günümüze yürüyen “Aydınlanma neferleri”nin bu anıtsal beraberliklerini hangi sanat düşünceleri yarattı?
Yanıtı için yine Mehmet Aksoy’un Tepebaşı söyleşisinden bir bölümü paylaşayım. Heykeltıraşımız, “Işık heykelin canıdır; kütleyle ışık 24 saat farklı etki verir ve bulunulan yere, yani mekâna sürekli anlam katar” demişti.
Siz de Ulus’taki heykele günün her saatinde, hatta geceleri bile uğrayın; İlhan Selçuk ve Aydınlanmamızın neferleriyle farklı ışıklardaki tarihsel kucaklaşmayı yakından izleyin.
Yorum Gönder