Dini yok saymanın yarattığı hüsran - Yaşar Nuri Öztürk

Samimi konuşalım, adam gibi konuşalım. Kalemin hak ve haysiyetini koruyarak konuşalım.
Türkiye’deki din istismarı, büyük ölçüde, ‘dini yok sayanlara tepki’nin yarattığı bir sonuçtur. Temel sorumlusu da ‘Atatürk sonrasının CHP'sidir.
İdeolojik veya egoist saplantılarından asla kurtulamayan sözde aydınlar bu gerçeği hâlâ göremiyorlar. Veya görmek istemiyorlar. Bu noktadaki anlayışsızlık veya inatlarını örtmek için uydurdukları bahaneler ise yaptıklarından çok daha esef vericidir.
Neymiş efendim, halka hitap ederken dinsel terimler veya kavramlar kullanırsak, bunun sonucu, din istismarına gerekçe hazırlamak olurmuş. Bu talihsiz nakaratın dibini de iyi görelim. Bu nakarat bakın nereden başlıyor:
Milli Mücadele günlerinde Halâskâr Gazi’yi eleştirenler, başta Kazım Karabekir, şöyle çatıyordu Gazi’ye: “Dine, dinsel söylemlere yer verme, camilere gitme, camilerde konuşma yapma. Böyle yaparsan dincileri başımıza bela edersin.”
Mantığa bakın!
Siz dinsel kavramların gerçeğini kullanmaktan kaçtığınızda dinci istismar o kavramların yozlaştırılmışlarını kullanmaktan vaz mı geçecek? Yoksa tam tersine, hiçbir mukavemetle karşılaşmadan, din adına yalan söylemeye, dine yalan söyletmeye devam ederek halkı biraz daha mı aldatacak?
Sol ve laik aydınlar bu hesabı asla yapmıyorlar.
Türkiye’nin anasını ağlatan belaların başında kamu kaynaklarının talanı, vurgun ve soygun var. İslam ise bu cinayetin işlenmesini en büyük suç sayan din. Ama bu cinayete ortak olan dinci siyaset, İslam’ın bu yanını asla gündem yapmaz. Varsa yoksa, namaz ve Pavlus türbanı. Peki, dinle aldatılan koca kitleye bu işi kim anlatacak? Dinci siyasetle işbirliği yapanlar mı? Onlar anlatmaz! O halde kim?
Dinci siyasete karşı siyaset yapanlar anlatacak. Peki, onlar ne yapıyor? Dinsel kavramları kullanırsak, bu, laikliğe ve çağdaşlığa aykırı olur diyerek meydanı dinci sömürüye bırakıyorlar. Millet Meclisi genel kurulunda, din istismarı siyasetinin popüler isimleri kürsüden buram buram din sömürüsü yaparlarken, ‘Atatürkçü-çağdaş CHP’nin (!) okkalı bazı elemanları, pis pis sırıtarak şöyle deyip salonu terk ediyorlardı: “Bu konuştuğu konular bizim alanımıza girmiyor, biz çıkıp gidelim!
İşte, yaptıkları buydu ve hep bu olmuştur. Geldikleri yerse belli: Ebedî muhalefet ve birbiriyle boğuşma…
Düşünülsün ki, Türk siyasetinde, ‘haram’ kelimesinin kullanılmasını, ‘siyasete dinsel kıstaslar sokmak’ olarak değerlendiren çağdaş, aydınlıkçı ve de öncü (!) isimler var. Bu anlayışlarını, bugünkü Türkiye’de ekranlardan halkın gözünün içine baka baka ifade edebiliyorlar. Başımızda, dinci bir iktidarın olduğunu söyleyerek bağırıp çağıranlar da bunlar...

TBMM’DE İRMİK HELVASI MESELESİ
TBMM koridorlarında senelerce bu adamlardan bana tarizde bulunan şu sözleri dinledim: “Yahu, bu kravatlı mollayı bizim partiye kim soktu? Gördükçe nevrim dönüyor valla! Bunun Recep Tayyip’le farkı ne? Sonuçta ikisi de Kur’an demiyor mu? Eee! Biz bu adama neden katlanıyoruz?”
Ben işte bu CHP’den ayrıldığımda, şu bahsettiğim adamların bazıları, arabalarının arkasına tepsilerle irmik helvası doldurup Meclis’e gelmiş ve bagajı kontrol eden görevlilere “Bu helvaları, Yaşar Nuri’nin partimizden ayrılışından duyduğumuz sevinci paylaşmak için dağıtacağız” deme düşüklüğünü göstermişlerdir. Ve Meclis İdare Âmirliği bu rezilliğe izin vermemiş ve helvaları içeri sokturmamıştır. 22 Dönem milletvekillerinin birçoğu bunu bilir. Siz, gerek o Meclis’in tarihinde, gerekse genel siyaset tarihinde böylesine rezil bir davranış gördünüz, duydunuz mu?
Gerçek şu ki, bu ülkede birileri, bir yandan din istismarından yakınıyor, bir yandan da bu istismarın ekmeğine yağ sürecek ne varsa yapıyor.
Türk solunun ve laik aydınların temel çarpıklığı bu... Atatürk’ten sonraki CHP’nin temel çarpıklığı da bu. Dinci siyasetleri başarılı kılan da bu.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget