Zahit dışarı, savcı içeri - Sabahattin Önkibar

Deniz Feneri davasında kesinleşmiş bir yargı hükmü var ki kararın doğruluğunda zerre tereddüt yok.
Niçin mi?
Davayı gören Alman mahkemesidir ve o mahkemenin birilerine kollaması ya da hedef alması düşünülemez.
Dahası, mahkemede yargılanan Deniz Feneri sanıklarının kendi el yazıları ile yazdıkları itirafnameler var.
İşte gerek o itirafnameler gerekse de Alman yargısının verdiği hükme göre Deniz Feneri’ndeki zekât hırsızlığında gerçek failler Türkiye’de…
Fail olarak işaret edilen iki isim ise Zahit Akman ile Zekeriya Karaman’dır.
Daha önce yazdım yine hatırlatayım, bu iki ismi 1993 yılında benimle tanıştıran Recep Tayyip Erdoğan idi, dolayısı ile hem Zahit hem de Kanal 7’nin patronu olarak gözüken Zekeriya Başbakanımızın çok ama çok yakınları
Alman yargısının açık hükmüne rağmen Deniz Feneri hırsızlığının Türkiye cephesinde izler uzun bir süre sürülemedi. Zira bizzat Başbakan Zahit Akman’ı koruması altına aldı yani hakkında dava açılmasını kendi iznine bağladı ve izin vermedi.
Üç yıl sonra ise ileride hesap sorulmasın diye şekli bir muhakemeye evet diler.
Ne var ki görevi alan Deniz Feneri savcıları işlerini ciddiye aldı ve karartılan delillerden arta kalanları toplayarak hırsızlığı gün ışığına çıkardı ve Zahit ile Zekeriya’yı hapse gönderdi.
Vay sen misin bunu yapan.
Önce savcılara davadan derhal el çektirildi.
Sonra Zahit ile oğul Burak’ın bacanağının babası olan Zekeriya anında tahliye ettirildi.
Yetmedi savcılara haddini bildirmek için güya Deniz Feneri belgelerinde tahrifat yaptı diye 11 yıl hapis cezalı dava açıldı.
Evet, hadise zerre mübalağasız aynen budur.
İnsaf ile iz’an ile söyleyin, bunun adı Zahit ile Zekeriya’ya böyle yaparsan ben de sana böyle yaparım demek değil mi?
Dahası, bütün yargı dünyasına gözdağı ve tehdit değil mi?
AKP ile Başbakan’ı üzenlerin son böyle olur mesajı verilmedi mi?
Evet, Deniz Feneri davası Türkiye’deki rejimi resmeden en önemli hadisedir.
Muhalefet ve özellikle MHP buna niye kayıtsız anlamak mümkün değil, oysa sadece bu davada yaşananlar bile AKP’yi vicdanlarda gömecektir.

Rekora bak rekora

Başbakan Meclis Grubunda yaptığı konuşmada bazı rekorları dillendiriyor.
Mesela ihracat arttı diye caka satıyor.
İyi de Tayyip Bey ithalat rekoru ihracatın neredeyse iki katı…
Dahası, yapılan ihracatın yüzde 84’ü artık ithalata endeksli yani artı değer yok.
Keza dış ticaret açığı tamı tamına 106 milyar dolar ki bu rakamı ben uydurmuyorum 3 gün önce TÜİK açıkladı.
Bu açık yine TÜİK verilerine göre AKP’nin iktidara geldiği yıl olan 2002 sonunda 15 milyar dolardı.
15 milyar dolar nerde,106 milyar dolar nerde…
Bakın turizm gibi kalemleri düşersek cari açık 78 milyar dolar ki her yıl bu para bulunamaz ise Türkiye Yunanistan misali olur.
Türkiye bu cari açık ile patlamıyorsa bu şimdiliktir zira Tayyip Erdoğan’a BOP bağlamında verilen görevler var.
Göreceksiniz gün gelecek bu açığı bir patlatacaklar ki o gün Türkiye için kıyamet günü olacak…

Hastalık yayan ajan olur mu?

Televizyonda bir haber.
Meğer İran hastalık yayan ajanlarını Türkiye’ye göndermiş!
Bu haber 27 Ocak tarihinde uzun sürelerle yayınlandı.
Haberi işitince ne yalan söyleyeyim gülümsedim zira hastalık yayan ajan tabirini ilk kez işittim.
Amacın açık seçik olarak İran’ı gözden düşürmek ve hedefe oturtmak olduğu ortada.
Peki, haberi veren kanal hangisi mi?
Elbette ki Samanyolu Haber.
Kaynağı ne mi?
İşte buraya dikkat:
Kaynak imzasız bir mektupmuş.
Yok bunu ben uydurmuyorum, kendileri söylüyor.
Bunun adı sadece İran’ı aşağılamak değil, bu milleti salak yerine koymaktır.
Ayrıca bu Samanyolu kul hakkına inanmıyor mu?

Kanunu bırak, padişah efendimiz buyurdu!

Türkiye,  değil hukuk, kanun devleti bile değil.
Nasıl mı?
İşte size birkaç örnek…
Şike konusunda bir kanun yok muydu?
Vardı ve üstelik bunu 2010 Nisan’ın da AKP çıkarmıştı.
Peki, sonra ne oldu?
Var olan kanun paspas yapıldı. Zira Padişah Efendimiz pardon Başbakanımızın canı öyle istedi. Var olan kanun tepelendi ve Tayyip Bey’in canı ne çekti ise o yapıldı.
Peki, tutukluların annelerini ziyareti diye bir olaya kanun izin veriyor muydu?
Vermiyordu ama Padişah Efendimiz pardon Başbakanımız isteyince hemen kanun paspas yapılıp yeni bir düzenleme Meclis’e g,nderildi. Son olarak Musa Anter’ın oğlu Anter Anter’e Padişah Efendimiz pardon Başbakanımız istedi diye hem babasının mezarını ziyaret  etmesine izin verildi hem de derhal vatandaşlığa alındı. Yanlış anlaşılmasın biz Haberal’ın annesi ile görüşmesine de, Anter Anter’in babasının mezarını ziyaret etmesine de karşı değiliz, söylemek istediğimiz Türkiye’nin şekilde görüldüğü gibi kanun devleti değil Tayyip Devleti olduğudur…
Yalan mı ?

Sabahattin Önkibar/Yeni Mesaj

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget