Yazık... Şimdi o savcılara gülüyorlar - Saygı Öztürk

Bakın şu işe, “Asrın bağış yolsuzluğu” olarak nitelendirilen Deniz Feneri soruşturmasını yürüten C.Savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz, hiçbir belgenin basına sızmaması nedeniyle hukukçular tarafından örnek gösterildi. Soruşturmanın siyasilere uzandığı süreçte “sudan gerekçelerle” görevden alındılar, iddianameleri jet hızıyla hazırlandı. Onlar yargı önüne çıkarken, Deniz Feneri dosyası ise unutuldu. O davanın sanıkları, savcıların 11 yıla kadar hapis istemiyle yargılanma kararı karşısında kıs kıs gülüyor ve adeta “dokunan yanar” mesajı veriyorlar .

Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 1.6.2009 tarihli kararının (a) bendinde, “sadece kişilerin mal varlığına ya da şirketlerdeki ortaklık paylarına tedbir kararı verilmesi”, (b) bendinde “şirketlerin mal varlığına tedbir uygulanması isteminin reddedilmesi” yazılı. C. Savcısı Nadi Türkaslan, kararın (b) bendini kapatıp tapu müdürlüğüne gönderdiği için “evrakta tahrifat yapmak” ve böylece şüphelilerin ortağı oldukları şirketlerin ortaklık paylarına tedbir koydurmakla suçlanıyor. C.Savcıları Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz ise kararın “ret” kısmını kapatarak ilgili yerlere gönderdiği, şirketlerin malvarlığı üzerine konulan tedbirin kaldırılmasına ilişkin şüphelilerin avukatının istemini usul ve yasaya aykırı olarak reddettikleri için yargılanacak.

Müfettiş, daha da beterini önermiş
Karar süreci de ilginç. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Daire Başkanı Nesibe Aydın’ın izinli olduğu günlerde yapılan iki oylamada oylamada 6 üyeden Ali Suat Ertosun, Ziya Özcan ve Ali Aydın “savcılar hakkında kovuşturma açılmamasını”, 3 üye ise “açılmasını” istiyor. Oylar eşit çıkıyor. Ancak, Başkan Aydın’ın da katıldığı üçüncü toplantıda Ali Aydın karar değiştirdi, Nesibe Aydın, Birol Erdem, Hüseyin Sertel ve Ahmet Gökçen’le birlikte aynı yönde oy kullandı. Oradan şu sonuç çıktı:

Müfettiş raporunu görüşen HSYK 2. Dairesi, müfettişin bu savcıların
tedbiren başka yerde görevlendirilmesi talebini oybirliği ile reddetti, kovuşturma izni verilmesini ise oyçokluğu ile kabul etti. Disiplin yönünden değerlendirmeyi de kovuşturma sonucuna bıraktı. .

“Savcılara haksızlık yapılıyor”
Savcılarla ilgili kovuşturmaya Ali Suat Ertosun ve Ziya Özcan “muhalefet şerhi” koyuyor. İşte o gerekçeden bölümler:

“C.Savcısı Nadi Türkaslan'ın, mahkeme kararını kısmen kapatarak göndermesi, suçun maddi unsuru olan ‘aldatmanın’ gerçekleşmemesi nedeniyle ‘belgede sahtecilik’ sayılamaz. C. Savcıları Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz'ün, ‘Kararın ret kısımlarını kapatarak ilgili yerlere gönderdiği’ belirtilmek suretiyle, şirketlerin mal varlığı üzerine konulan tedbirin kaldırılmasına ilişkin şüpheliler avukatının istemini kabul etmemeleri de 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararı karşısında usul ve yasaya aykırı değildir. Aksi düşünülse bile bu konunun yargı yetkisi dahilinde değerlendirilmesi gerektiğinden, ilgililerin eylemleri suç oluşturmamaktadır.”

O suçu, HSYK’da işlemedi mi?
Bu köşenin okurlarına, HSYK’nın, C.Savcılarına gönderdiği kendileriyle ilgili kararların bazı bölümlerinin kapatıldığını, dolayısıyla C.savcılarının ki suçsa, HSYK’nın da aynı suçu işlediğini 3 Şubat’ta duyurmuştum. Dün de, bazı gazetelerde bu konu manşete taşınmıştı.

Deniz Feneri savcılarının, evrakta belli bir bölümü kapatması ile HSYK’nın disiplin evraklarında belli bir bölümü kapatmasının arasında bir fark var mı? “Sanık” C.savcılarına göre bir fark yok. Peki, bu duruma HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur ne diyor? İşte onun görüşü:

“HSYK'nın savunma istediği savcılara evrakları gönderirken bazı kısımları kapattığı, bunun da savcıların işleminden farkı olmadığı iddia edilmektedir. İkisinin hiçbir şekilde benzerliği
bulunmamaktadır. Zira, HSYK belgeleri gönderirken birden fazla suçlanan varsa bunların birbirleriyle ilgili iddiaları görmemesi açısından evraktaki diğer kişilere ilişkin kısmı kapatmakta ve kişisel verileri korumayı hedeflemektedir. Aksinin yapılması sorumluluğu
gerektirecektir.
Savcıların, kararın (b) bendinin kapatılması, reddedilen bir talebin kabul edilmiş gibi işlem görmesine neden olduğu için şekli olarak evrakta sahtecilik ve görevi kötüye kullanma suçlarını oluşturmaktadır. Yargıtay 11. dairesi yargılamayı yaparak maddi hakikat ortaya çıkacaktır.”
Soruşturmadan alınan 3 savcısı “sanık sandalyesi”ne oturtulurken, Deniz Feneri ise “uyuyan soruşturma” haline getirildi. Deniz Fenerini, büyük bir gizlilikle yürüten, ifade sürecine polisi bile karıştırmayan Savcıların iddianamesi, Deniz Feneri şüphelilerinden önce hazırlandı…

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget