Tarih İthalatı - Ömer Yıldız

Hani bazı aydınlarımız! Türk’e ve Türk Tarihi’ne olan kinini kusuyor ya; bugün böylesi zevatların asıl amaçlarına değinelim isterseniz… Türkleri göçebe, uygarlığa katkısı olmayan, tarihiyle yüzleşmesi gereken bir millet olarak gösteren bu aydınların ağa babalarının kimler olduğunu da artık ufacık çocuklar dahi biliyor.

Gerçi çocuklarını, yurt dışından ithal ettiği müfredatlarla eğitmeye çalışan bir eğitim sisteminin yetiştirdiği bu aydıncıklardan da, fazla bir şey beklememek gerek sanırım. Vaziyet öylesi bir hale gelmiş ki; artık “tarih ithalatı” yapar hale geldik… Hani hep duyarız ya “aslında o çok kaliteli pantolonların kumaşı Türkiye’de üretiliyor, sonra Avrupa’ya gidiyor, üzerine meşhur markanın etiketi yapıştırılıp, elli katı fazla fiyatla bize satılıyor” diye… Aslında günümüzde uygulanan sistemde harfiyen bu şekilde… Bizim tarihe yön veren kahramanlarımızın, düşünür ve bilim adamlarımızın herkesçe bilinen doğruları, yurtdışına gönderiliyor, batılılar tarafından, araya kendi komutanları, bilim adamları, sanatçıları, düşünürleri serpiştiriliyor; sonra ülkemize gönderilip çocuklarımıza öğretiliyor… Her şeyin merkezinde Avrupa var. Artık öylesine kültürümüze yabancılaşmışız ki, batılıların bize baktığı şekilde bakıyoruz kendimize… Aydın diye yetiştirdiğimiz insanların Türk’ten utanmaları, aşağılamaları ve batıyı öve öve bitirememeleri etmeleri bu yüzden…

“Türk yapamaz” mantığı en küçük yaşlardan itibaren çocuklara aşılanmaya çalışılan temel felsefe halini aldı… Çocuklar geçmişinden utanmalı, kahramanlıkları görmemeli ve korkak, çekingen bireyler olarak hayatına devam etmeli… Çünkü batılılar da gayet iyi biliyor ki “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” Eğer tanımazsa ve köklerine ne kadar yabancılaşırsa, sistem tıkır tıkır işliyor demektir…

Günümüzde iki koldan saldırılar artarak devam etmekte… Atatürkçülüğü ve Cumhuriyetçiliği, Osmanlı düşmanlığı olarak yansıtan, “ben Osmanlı değil, Cumhuriyet çocuğuyum” diye göğüs kabartanların, ne çocuğu olduğunu zaten hepimiz biliyoruz… İşte Atatürk’ü sıradanlaştırarak, özel hayatında yaşadıklarını abartıp, ortaya sererek, O’nun ilkelerinin içini boşaltarak, Kurtuluş Savaşı’nı basite indirgeyerek bahsettiğimiz saldırıların ilki gerçekleştirilmekte…

İkincisi ise magazin tarihçileri tarafından, tüm görkeminden uzaklaştırılıp, yalnızca “Harem”den ibaretmiş gibi gösterilmeye çalışılan Osmanlı’ya yapılan saldırılar… Bilgi olmadan ahkâm kesmeye bayılan insanımız da, tüm dünyanın korku, dehşet ve gıpta ile izlediği devleti kahve köşelerinde, elinde çay ve sigara ile yargılamayı büyük bir ustalıkla başarır…

Tarihi silip yeniden yazma imkânı ile yanıp tutuşan insanlar, bunun imkânsız olduğunu görünce geçmişteki kavramları kirletmeye başlarlar… Bunu da batılı dostlarının destek ve isteğiyle öyle güzel başarırlar ki; hepimiz sorgulamadan körü körüne doğru kabul ederiz… Sorguladık mı hiç “Ergenekon terör örgütü” kavramını? “Ergenekon” gibi Türklerin tarihinde dönüm noktası olan, gurur duyduğumuz bir efsane ile terör kavramları yan yana kullanılıyor ve hiç kimse bunda bir beis görmüyor. Çocuklar ise “Ergenekon Destanı” anlatılırken soruyorlar: “hocam o terör örgütü değil mi?”diye…

Bugüne kadar kurdukları devlet sayısı bilinmeyen, o denli çok devlet kuran Türklerin tarihini, hayatları boyunca esaret altında yaşamaya alışmış toplumların yazması, Türk tarihinin onların istediği şekilde yönlendirilmesi içler acısı bir durum. Buna ön ayak olanları, toplumda bu tarz algılar yerleştirenleri, çocuklarımızı geçmişe yabancılaştıranları görüp, onları el üstünde tutmayı bir kenara bırakmadıkça çok fazla da bir şey değişmeyecektir emin olabilirsiniz…

Ömer YILDIZ
Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46
Mail adresi: mr_yldz@hotmail.com

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget