Kuzu ve Tayyar nereye koşuyor? - Mustafa Mutlu

AKP İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, bildiğiniz gibi anayasa profesörü… Yani bir hukukçu…
Aynı partinin Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar ise eski gazeteci… Ergenekon (!) uzmanı… O kadar uzman ki; Ergenekon soruşturmasıyla ilgili dosyalar daha savcının önündeyken, yani kimsenin haberi bile yokken, yayın yasağını falan umursamayarak birçok iddianın gerçekmiş gibi gazetesine manşet olmasını sağladı…
Yüzlerce şüpheli, “neyle suçlandığını” savcının iddianamesinden önce, onun haberlerinden, yazılarından öğrendi…
Şimdi bu ikili tutmuş; aynı anda açıklamalar yaparak, “Ergenekon’un yargı, siyaset ve finans ayaklarının eksik kaldığına” dikkat çekmiş…
***

Burhan Kuzu, dünyadaki Gladio yapılanmaları üzerine çalıştığını belirterek şunları söylemiş:
“Bu tip suçlar ahtapot gibi; tüccar ayağı var, basın ayağı var, muvazzaf-emekli subay ayağı var ve siyasi ayağı var… Türkiye’de hâlâ siyasi ayağı soru işareti… Siyasi ayağı bütün dünya ülkelerinde var da bizde niye yok? Ergenekon’dan yatanlar içinde aman aman bir siyasetçi yok. Parlamento içinde veya dışında kimler bu işin içinde, onu bilemiyorum. Bildiğim isim falan da yok…”
***

Şamil Tayyar da bizim gazeteye bir açıklama yapmış ve neredeyse aynı sözleri yinelemiş:
“Ergenekon yapılanmasının şu anda özellikle yargı, siyaset ve finansman ayağı olmak üzere birçok ayağı eksik… Çünkü bu alanlara yönelik ciddi operasyonlar yürütülemedi. Bunlar tamamlansaydı, Ergenekon soruşturmasından daha ciddi sonuçlar alınabilirdi. Silivri’de tutuklu bulunan siyasetçiler Doğu Perinçek, Tuncay Özkan gibi isimler üzerinden operasyonun siyasi ayağının tamamlandığı söylenemez. Bana göre siyasi ayak anlamında sürpriz isimler çıkabilir. Ancak soruşturmanın yerine bakıldığında böyle bir sonuç konusunda doğrusu pek umut vermiyor. Çünkü 10. dalgadan sonra işin ucu Mason localarına dokununca soruşturma yatay bir seyre geçti. Bu aşamada eksik ayaklara ilişkin güçlü bir operasyonu da zor görüyorum.”
***

Mahkeme; yıllar önce Ergenekon Terör Örgütü denilmesini yasakladı, bu ismin kullanılacağı her yerde, başına “iddia olunan” tanımının eklenmesini şart koştu….
Yani… Böyle bir terör örgütün varlığı, yargı kararıyla kesinleşmedi…
Ama biri anayasa profesörü olan iki milletvekili, bu örgütün varlığından en küçük bir kuşku bile duymuyor…
Böylelikle sanıkları peşinen “suçlu” haline getirip, bir de yargıdan, siyasetten ve iş dünyasından yeni sanıklar eklenmesi için savcılara taktik veriyorlar…
***

Kim ne derse desin; yaptıkları suç… Çünkü:
Sanıkları suçlu ilan ediyorlar!
Yürümekte olan bir davaya açıkça müdahale edip, hakimler ve savcılar üzerinde baskı yaratıyorlar!
En önemlisi de…
“Kuvvetler ayrılığı” ilkesini yok sayıyorlar; “yasama organının birer üyesi olarak”, yürütmeye (emniyete) operasyon, yargıya yeni davalar sipariş ediyorlar!
***

Bu “sürpriz” açıklamaların iki nedeni olabilir:
Ya mevcut tutuklu sanıkların serbest bırakılmasını önlemeye…
Ya da kokusunu (!) aldıkları yeni “tutuklama dalgaları”nın tüyosunu verip kamuoyunu “hazırlamaya” çalışıyorlar…
Şamil’e söyleyecek sözüm yok… Yaptıkları, yapacaklarını gösterir…
Ama… “Hukuk profesörü” Burhan Kuzu’ya sormak istiyorum:
Madem dünyadaki “Gladio” yapılanmaları üzerine kafa yoruyorsunuz…
Söyler misiniz, hangi ülkede milletvekilleri, yürüyen soruşturmaları ve yargılamaları etkileyebilecek böyle demeçler veriyor?
*****

Günün Sorusu
Arkadaşımız Deniz Güçer’in, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’la yaptığı röportaj dün bizim gazetede muhabir kardeşim Barış Oral’ın çektiği iki fotoğrafla birlikte yayınlandı. Fotoğraflarda dikkatimi çeken şey, Bakan Kılıç’ın yakasındaki AKP rozeti oldu… Sorum kendisine:
Başbakan dahil bütün bakanlar Türk bayrağı rozetini takarken, sizin AKP rozetini tercih etmenizin özel bir nedeni var mı?
*****

Bizim ‘aslan’ kedi oldu!
Dünkü yazımda, kendini bilmez birkaç kızın Atatürk büstünü kullanarak yaptığı çirkinliği yazınca, dinci tayfadan aldığım küfürlerden söz etmiştim… Ayrıca Adnan Cüneyt Saydam isimli küfürbazın hakaret mektubunu aynen yayınlamıştım.
Bu şahıs, hakkında açacağım davadan ürkmüş olmalı ki, dün yeni bir e-posta gönderdi…
O “haşin halinden eser yok”, ikinci mektubunda… Süt dökmüş kedi gibi uysal ve endişeli!
İşte, daha bir gün önce bir kadın yazara “o…pu”, bana “si.tir git başka ülkede yaşa” diyen “çakma aslan”ın, başının belaya girdiğini anladıktan sonra gönderdiği “özür” mektubu… Fakat hâlâ o kadar öfkeli ki; hitap kısmına adımı koymayı bile unutmuş… Kim bilir; belki de gerek görmemiş… Verdiği telefon numarasını çıkararak, aynen yayınlıyorum. Okuyun ve bu insanları iyi tanıyın:
“sn,
17/02/2012 tarihli makaleniz hk. yazdıklarımdan dolayı şahsınızdan özür dilerim!
amacım dürüst davranarak duygularımı sizinle paylaşmaktı! içine karışan öfke sizi kırmış tekrar özür dilerim
adnan cüneyt saydam
adana”
***

Bu mektubu yayınladıktan sonra binlerce destek mektubu aldım…
Mektup sayısı o kadar çok ki; ne yazık ki tek tek yanıt vermem mümkün değil…
Bu nedenle… Yalnız olmadığımı bana bir kez daha gösteren siz değerli dostlarıma buradan teşekkürü borç biliyorum.
Eksik olmayın…

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget