Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, 1 Şubat 1979'da İstanbul'da Mehmet Ali Ağca tarafından vurularak öldürüldü.
Bugün, darbecilerle hesaplaşma adına yürütülen operasyonlarda, Dersim olayları bile gündeme getiriliyor ama 12 Eylül 1980 darbesini yaratanlara dokunulmuyor. Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında açılan dava da göstermelik. Çünkü; 1980 darbesi sadece darbeci generallerin işi değil. İşin içinde Özel Harp Dairesi var. Buraya eklenen MİT var; polisin seçkin bir kolu var. Bazı siyasetçiler var. Ve bu darbenin bir de medya ağı var.
Şimdilerde görüyoruz ki geçmişte darbeyi alkışlayanlar bugün darbeye karşı imiş gibi ortalıkta koşturuyorlar.
İLK BEN YAZDIM
Birkaç yıldır asker üzerinden demokratlık oynayanların sustuğu o günleri hatırlatıyorum. Kimsenin askere laf edemediği 2000 yılını anımsayın.
16 Haziran 2000'de, o sıralar yazdığım Akşam Gazetesi'ndeki yazımın başlığı şu: 'Ağcanın Patronu Belli'
O yazıda diyorum ki: '12 Eylül'de yönetime el koyan Kenan Evren'in anıları arasına sıkışan bilgilerden anlıyoruz ki Evren ve arkadaşları hükümeti devirmeye karar vermişlerdir. Ağca bu amaca ulaşmak için kullanılan tetikçilerden sadece birisidir. Gerçeğin ortaya çıkması için Kenan Evren'i yargılamak gerekir.'
Bu yazımda darbeyi hazırlayanlardan Özel Harp Dairesi'ni açıkça işaret ediyorum ve sorumlu olarak gösteriyorum.
Yetmiyor. Ertesi gün, Ağca'nın cinayetini irdeleyen yeni bir yazı daha kaleme alıyorum. Başlığı: 'Katil Rolü Oynayan Aktör.'
Bu yazımda da The Washington Post Gazetesi Yazarı Michael Dobb'ın Ağca için söylediği 'CIA'dan yardım alan uzman yalancı ve komplo teorisyeni' tespitini aktarıyorum. Ve şöyle yazıyorum: 'Mehmet Ali Ağca ile onun reisleri, ülküdaşları, 'komünistleri yok etme' planını uygularlarken aslında, merkezi Amerika olan bir senaryonun aktörleri haline gelmişlerdi.'
***
Bu operasyonun en tepesinde Kenan Evren bulunduğuna göre... Abdi İpekçi'nin gerçek katili de o sayılır. Cinayetin ortaklarını bir kez daha hatırlatalım: Ülkenin darbe ile kurtulacağını fısıldayan bazı siyasetçiler. Bunlara her gün yazıları ile destek veren o gazeteciler... Komünistlere karşı cihad çağrısı adı altında darbe kışkırtıcılığı yapan mukaddesatçı kesim. MİT... Bazı polisler... Ülkücüler bu işte sadece aldatılarak kullanılan alet konumunda kaldılar.
Ağca işinde gerçeğe nasıl ulaştık? Onun işlediği cinayet kimin işine yaradı? Hrant Dink cinayetine de işte bu gözle bakın. Cinayet kimin işine yaradı? Milliyetçilerin mi, yoksa Türkiye'deki vatanseverleri ezmeye çalışan işbirlikçi güçlerin mi?
AĞIR CEZADA YARGILANDIK
Ordu içindeki darbeci kanadı ve darbeci zihniyeti, bunun arkasındaki ABD denetimini açığa çıkartan bu yazım yüzünden dönemin Genelkurmay Başkanlığı beni mahkemeye verdi. Savcılık soruşturma açılmasını kabul etti ve Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaya başladım. Suçlama; 'Devletin askeri kuvvetlerini neşren tahkir ve tezyif etmek' idi.
Yargılama sonucunda mahkeme heyeti 'Düşünceyi açıklama özgürlüğü sınırları içinde eleştiri ve yorumları içeren dava konusu yazıda iddia edilen suç unsurları bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.' diyerek beraatime karar verdi. 8 Mayıs 2001 tarihli bu karara imza atan yargıçlar Ali Güzel, Özcan Sağlam, Ali Kara; aslında yargımızda bir tarih de yazmış oldular. Darbecilere arka çıkmaya kalkışan Genelkurmay'ın isteğine ve baskısına boyun eğmeden düşünce özgürlüğünden yana tavır takındılar. O zamanki HSYK da bunları görevden almadı; haklarında soruşturma da açmadı.
***
Bugünlerde dövüle dövüle pöstekiye çevrilmiş askere atıp tutmak çok kolaydır ama namuslu bir tutum değildir.
Biz; asker güçlü iken oradaki darbeci eğilime açıkça karşı çıktık; şimdi ise Türkiye'nin Türk ordusuna ihtiyacı vardır; fazla oynamayın, diyorum .
Rıza Zelyut/GÜNEŞ
Yorum Gönder