Tutuklu gazeteciler Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun derlediği “Sızıntı/Wikileaks’te Ünlü Türkler” adlı kitapta, Türk polisinin Ergenekon davası ile ilgili olarak 21 Kasım 2008’de ve 29 Mayıs 2009’da Amerikan Büyükelçiliği’nde, Siyasi İşler Müsteşarı ve Hukuk ataşesine verdiği brifingler belgeleriyle ortaya konuluyor.
Belgeler, Amerikan elçisinin Washington’a gönderdiği kriptolardan, yani şifreli mesajlardan oluşuyor. Amerikan yetkilileri belgelerin gerçek olduğunu daha önce açıklamıştı.
Öncelikle altını çizelim ki Amerikan Büyükelçiliği Siyasi İşler Müsteşarı, CIA’nın Türkiye’deki en yetkili görevlisi demektir. Yani brifingler CIA’ya verilmiştir.
***
- Brifinglerde özet olarak, Ergenekon davasından mahkumiyet çıkacağının kesin olduğu, ancak Türkiye’de yargının ne yapacağının belli olmadığı vurgulanıyor. (O tarihlerde henüz 12 Eylül referandumu yapılmamış, dolayısıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile yüksek mahkemelerin kurulları değiştirilmemişti..)
- Brifinglerde emekli general Veli Küçük, Prof. Dr. Ümit Özdağ, Erk Yurtsever ve Türkan Saylan şikâyet ediliyor, örgütün Amerikan karşıtı olduğu vurgulanıyor ve soruşturma için destek isteniyor.
- Kriptoda, Özdağ’ın AKP iktidara geldikten kısa süre sonra yaptığı “Mecliste 660 sandalyeniz de olsa, anayasanın ilk dört maddesini değiştirmeye cüret ederseniz halkın silahlı mücadele hakkı doğacaktır” uyarısı hatırlatılıyor.
- Kriptoda “Polisler ABD’yi - özellikle Büyükelçi Mark Parris ve Ross Wilson’ı- hakaret dolu ve provokatif ifadelerle betimleyen yayınlara vurgu yaptı” deniliyor.
Yani “Türk polisi” , Amerikan elçilerinin faaliyetlerini eleştiren Türk gazetecilerini de CIA’ya şikayet ediyor! Deniz Baykal’a verildiği iddia edilen rüşvetin belgesi ile, “Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın kızının cinsel hayatı” nın cd’si gösteriliyor!
- Kriptoda, polisin PKK eylemlerini de Ergenekon’un yönlendirdiği kanaatinde olduğu vurgulanıyor, “Ergenekon savcısının Başbakan Erdoğan’la haftalık toplantılar yapması, soruşturmanın arkasında siyasi niyetler olduğu iddialarına inandırıcılık kazandırdı” ifadesi kullanılıyor! Demek Erdoğan, bu sebeple “Bu davaların savcısı benim” diyordu!
- Amerikan elçisi sonuç olarak “Brifing, Ergenekon’un ABD karşıtı eğilimine odaklanırken, Türk Emniyeti’nin çabaları için ABD hükümetinin doğrudan ya da zımni desteğini kazanma umutlarını ortaya koydu” diyor.
- ABD Elçisi, “ABD’nin doğrudan ya da dolaylı olarak PKK’ya silah temin ettiği yönündeki söylentilerin arkasında da askerin parmağı olduğunu tespit etmiş durumdayız. Bu da, AKP’nin ulusal güvenlik konusundaki duruşunu zayıflatmak ve kararsız seçmenleri muhalefet partilerine çekmek için düzenlenmiş bir plândır” diyerek ne tarafta olduklarını açıklamış oluyor.
***
Özetle, bir grup “polis”, kendi ülkesinin ana muhalefet partisi liderini, Türk ordusunun generallerini, akademisyenleri ve gazetecileri CIA’ya şikâyet ediyor, soruşturma için destek istiyor. Oysa, Türk polisi, o insanların güvenliğini sağlamakla görevlidir, CIA’ya şikayet etmekle değil!
Bu skandal, soruşturması ve kovuşturması aynı anda sürdürülen davalarla ilgili ispatlanmamış iddiaların, CIA’ya anlatılarak destek istendiğini gösteriyor.
Soruşturmanın gizliliğini CIA’ya bilgi vererek ihlal ettikleri gibi adil yargılamayı etkilemek için ABD’den destek istiyorlar. TSK’yı PKK’yı yönlendirmekle suçluyorlar. Bir taraftan da aynı bilgileri yandaş medyaya veriyorlar. Konuyu sakız gibi çiğniyorlar. Son günlerde aynı iddiayı Kemal Burkay seslendiriyor.
Amerikalılar, iddialara inanmamakla birlikte, ordudaki Amerikan aleyhtarlığından rahatsız oldukları için, gereken desteği veriyor.
Sahi bütün bunlar ne için yapılıyor?
Türkiye’nin rejimini değiştirmek için değil mi?
Sıra Gençliğe Hitabe’ye ve Anayasa’nın ilk dört maddesine geldiğine göre, bu komployu kuran ve yönetenlerin hedefi, Amerikan desteğiyle, Türkiye’de Türk egemenliğini ortadan kaldırmak! Anlamayan kaldı mı acaba? Türkiye, işte böyle yönetiliyor! “Şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit etmek” başka nasıl olur?
Türkiye, bu yükü artık taşıyamaz...
Arslan BULUT/YENİÇAĞ
Yorum Gönder