Sinan Meydan |
Mevlanzade Rıfat'ın 1929'da "Kurtuluş Savaşı'nı Vahdettin'in başlattığını" ileri sürmesinden sonra "dinci sağ" hemen harekete geçerek "kurmaca bir tarih" yazmaya başlamıştır.
Bu kurmaca tarihe şöyle birkaç örnek vermek mümkündür: Necip Fazıl Kısakürek, "Milli şahlanış hareketinin fikirde yaratıcısı ve bu amaçla Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu'ya
gönderen, doğrudan doğruya Vahdettin'dir..." demiştir.
Nihal Atsız, " (Vahdettin), Osmanlı padişahlarının en talihsizidir. Bu yüzden kendisine hain damgası vurulmuştur. Fakat hain değil, bütün Osmanlı padişahları gibi vatanperverdir..." demiştir.
Kadir Mısıroğlu, "Sultan Vahdettin, ufukta beliren vahim tehlikelere karşı Anadolu'da bir direniş hareketi düşünüp, bunu tepesindeki işgal kuvvetlerine rağmen en dikkatli şekilde planladı. Bu cümleden olarak yaverlerinden Mustafa Kemal Paşa'yı geniş yetki ve imkanlarla donatarak Anadolu'ya gönderdi..." demiştir.
Vahdettin'i aklamaya, hatta "Kurtuluş Savaşı kahramanı" yapmaya yönelik bu iddialar ne kadar gerçeği yansıtmaktadır? Bu soruya cevap vermek için Vahdettin'in Kurtuluş Savaşı'nın başından sonuna kadar nasıl bir politika izlediğine bakmak gerekecektir.
"Önce ben" diyen bir padişah
I. Dünya Savaşı sonlarına doğru padişah olan Vahdettin, bu savaşa bir an önce son verilmesini istemiştir. Padişah Vahdettin, Osmanlı Devleti'nin, I. Dünya Savaşı'ndan çekilmesini sağlayacak olan Mondros Ateşkes Antlaşması'nı kayınbiraderi Damat Ferit'in imzalamasını istemiştir. Ancak Sadrazam Ahmet İzzet Paşa, "Bu adam mecnundur! Bu kadar önemli görev kendisine nasıl verilebilir?" diyerek Damat Ferit'in görevlendirilmesine karşı çıkmıştır. Buna rağmen Padişah, "Biz onu idare ederiz!" diyerek kararında ısrar etmiş ve Ahmet İzzet Paşa'nın Damat Ferit'le görüşmesini istemiştir. Bunun üzerine Ahmet İzzet Paşa, Damat Ferit'le Ayan Meclisi'nde bir görüşme yapmıştır:
İngiliz Amirali Sir Somerset Gough-Calthorpe |
Damat Ferit şunları söylüyordu sadrazama: 'İngiliz Amirali Calthorpe ile görüşeceğim. Eğer devletin kesin ülke bütünlüğünü esas alan bir mütarekeye yanaşmazlarsa, derhal bir savaş gemisi, kruvazör isteyip Londra'ya gideceğim... İngiltere kralına, ben senin baban olan kralın eski dostuyum!
Arzularımın kabulünü senden beklerim, diyerek barış tekliflerimizi kabul ettireceğim!..' Yanıma özel katip olarak da Rum Patrikhanesi katibi Kara Yeodori'yi alacağım...' Sadrazam İzzet Paşa, bu sözler üzerine donmuş kalmıştı... Bu mevkiye gelmiş bu adam nasıl olurdu da, hala devletlerin yüce menfaatlerinde böyle dostlukların sökmeyeceğini bilmezdi? Üstelik, İngiltere kralının babasıyla hiçbir dostluğu filan da yoktu!.. "
Ahmet İzzet Paşa ve birçok bakan, eğer bu görev Damat Ferit'e verilirse istifa edeceklerini belirtmişlerdir.
Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf(Orbay) |
Padişah Vahdettin'in "önce kendini" düşündüğünün iki önemli kanıtı vardır:
1- Vahdettin, ülkesinin geleceğini ilgilendiren çok önemli bir antlaşmayı imzalayacak heyetin başkanlığına Damat Ferit gibi aklı bir karış havada, ne yaptığını bilmeyen, Ahmet İzzet Paşa'nın deyimiyle "mecnun" birini atamak istemiştir: Vahdettin, bu önemli göreve atadığı kişinin niteliklerine değil, kendisine bağlı olmasına önem vermiştir. Basiretsiz ve niteliksiz bir maceracı olan Damat Ferit, Vahdettin'in ablası Mediha Sultan ile evlidir, dolayısıyla Vahdettin'le akrabadır. O günlerde tahtını kaybetmekten korkan Vahdettin, bu göreve akrabası Damat Ferit'i getirerek bir anlamda kendisini güvenceye almıştır. Fakat kendisini güvenceye alırken ülkesinin geleceğini hiçe saymıştır.
Mondros Ateşkes Antlaşması'yla Osmanlı Devleti, çok ağır şekilde yenildiği I. Dünya Savaşı'ndan çekilecektir. İngiltere, Fransa ve İtalya gibi emperyalist devlerle masa başında bir boğuşma yaşanacağı kesindir. Türkiye'nin geleceği bu antlaşmaya bağlıdır. İşte böyle bir ortamda Padişah Vahdettin'in kafasındaki tek şey, "Diğer yenilen ülkelerde olduğu gibi acaba ben de tacımı ve tahtımı kaybeder miyim?" endişesidir. Bu endişe nedeniyle, sadece kendini düşünerek, bu önemli göreve eniştesi Damat Ferit'i getirmek istemiştir.
2- Vahdettin, Sadrazam Ahmet İzzet Paşa'nın ve diğer bakanların "istifa ederiz!" tehdidi üzerine Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalayacak heyetin başına Bahriye Nazırı Rauf Bey'in atanmasını zoraki kabul etmiştir.
Ancak iki şartı vardır: Bu şartlardan ilki, Vahdettin'in yine vatanından çok kendini düşündüğünü göstermektedir.
1- Hilafetin, saltanatın ve Osmanlı hanedanlığı hukukunun tamamının korunması,
2. Herhangi bir Osmanlı iline özerklik verilirse bunun siyasi değil idari (yönetsel) olmasının istenmesi.
Sadrazam Ahmet İzzet Paşa'ya göre Vahdettin'in öne sürdüğü bu şartların antlaşma ile hiçbir ilgisi yoktur. Padişah, savaş yenilgisinin yaratmış olduğu kargaşa içinde Osmanlı hanedanlığının devam etmemesinden korkmuştur ki, bu da Padişah'ın kendi tahtını kurtarmaktan başka bir şeye önem vermediğini göstermektedir.
Turgut Özakman, bu durumu, Vahdettin'in "yalnız kendini ve tahtını düşündüğünün ilk somut ve belgeli davranışı" olarak değerlendirmiştir.
Padişah Vahdettin'in, Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren çok önemli bir antlaşma imzalayacak heyetin başkanından ilk isteğinin, "Hilafetin, saltanatın ve hanedanın haklarını koruyacaksın!" olması, Vahdettin'in önce vatan değil, "önce ben!" dediğini kanıtlamaktadır.
Soruyorum şimdi: Önce vatan değil, "önce ben!" diyen bir padişaha ne diyeceğiz?
Geleceği göremeyen padişah
I. Dünya Savaşı'nda yenilen ülkelerde rejim değişikliklerinin olması, kralların tahtlarını ve taçları kaybetmeleri Vahdettin'i kaygılandırmıştır. Bu nedenle Vahdettin, Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalayacak heyetin başkanı Rauf Bey'den, önce "hanedan hukukunu" korumasını istemiştir. Ancak çok geçmeden kaygılanmasına gerek olmadığı görülmüştür. Çünkü emperyalistlerin Doğu'da saltanat rejimini tercih ettikleri anlaşılmıştır. Bir hüküm darla onun kullarını idare etmek, demokratik rejimle yönetilen özgür bir yurttaşlar topluluğunu idare etmekten çok daha kolaydır.
Bu nedenle başta İngiliz emperyalizmi olmak üzere Türkiye'yi işgal eden tüm emperyalistler, Atatürk'ün etrafında gelişen halk hareketini boğmaya çalışarak, kendi kontrolleri altındaki padişahı ve monarşiyi desteklemişiler, onu güçlendirmeye çalışmışlardır.
Nitekim, İstanbul'un işgali üzerine İşgal Kuvvetleri Komutanlığı'nın yayınladığı bildiride, Kuvayı Milliyeciler, Padişahın emirlerine uymadıkları için suçlanmış ve herkes Padişah ve hükümetin vereceği emirleri dinlemeye çağrılmıştır.
İngiliz elçisi Sir Horace Rumbold |
Ekim1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalayıp yurda döndüğünde Padişah Vahdettin, Rauf Bey'in başkanlığındaki delegeler kurulunu kabul etmemiştir. Vahdettinci yazarlar bu durumu, Vahdettin'in Mondros Ateşkes Antlaşması'nı beğenmediğine kanıt olarak göstermişlerdir. Ancak bu değerlendirme doğru değildir. Vahdettin'in delegeler kurulunu kabul etmemesinin nedeni, Padişahın, Rauf Bey'in başkanlığındaki bu kurulun Mondros'a gitmesini zoraki kabul etmiş olmasındandır.
Vahdettin, Mondros Ateşkes Antlaşması'nı şöyle yorumlamıştır: "Bu koşulları, ağır olmalarına karşın kabul edelim. Öyle tahmin ederim ki, İngiltere'nin Doğu'da asırlarca sürmekte olan dostluğu ve lütufkar siyaseti değişmeyecektir. Biz onların hoşgörüsünü daha sonra elde ederiz... "
Aslında bu sözler de Vahdettin'in ufuksuzluğunu olanca açıklığıyla gözler önüne sermektedir: Çünkü Vahdettin, İngiltere'nin Doğu'daki emperyalist politikalarını, onların Doğu'da asırlarca sürmekte olan dostluğu ve lütufkar siyaseti olarak görmüş ve dahası, İngiliz emperyalizminin hoşgörüsünün elde edilebileceği yanılgısına düşmüştür. Vahdettin'in Kurtuluş Savaşı sırasındaki politikası, bizzat kendi ağzından açıkladığı gibi, İngilizlerin hoşgörüsünü elde etmektir. Bunun dışında söylenen her şey palavradır!
İngilizlere yaranma politikası
Vahdettin, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalanmasından hemen sonra İngilizlere yaranma politikasını uygulamaya koymuştur. Bu amaçla önce Ahmet İzzet Paşa Hükümeti istifa ettirilmiş, yerine İngilizci Tevfik Paşa Hükümeti kurdurulmuştur.
Sadrazam Ahmet Tevfik Paşa |
Padişah Vahdettin, genelde İtilaf devletlerini, özelde İngilizleri memnun etmek için iki önemli adım atmıştır:
1- Meclis-i Mebusan'ı dağıtmıştır,
2- Damat Ferit Paşa'yı sadrazam yapmıştır.
Anadolu'nun yer yer işgal edilmesi üzerine sesini yükselten Meclis-i Mebusan, İngilizleri rahatsız etmeye başlamıştır. Meclisi kontrol etmektense, padişahı kontrol etmenin daha kolay olacağını düşünen İngilizler, Padişah Vahdettin'e baskı yaparak meclisin kapatılmasını sağlamışlardır.
Vahdettin, 21 Aralık 1918'de anayasanın 7. maddesine dayanarak yayımladığı bir iradeyle meclisi dağıtmıştır. Vahdettin, Meclisi dağıtarak aklınca İngilizlerden hayat güvencesi aldığını düşünmüştür. Bu konuda başkatibi Ali Fuat'a, "Ecnebiler; 'Siz hayat hakkınızı korumak için çalışmalısınız. Eğer gereken çalışmayı yapmazsanız, hayat hakkınızı da tehlikeye atmış olursunuz.' diyorlar" demiştir.
Kendi hayatını düşünerek ulusal iradeye son veren Vahdettin'e ne diyeceğiz? "Büyük vatan dostu sultan Vahdettin mi" diyeceğiz?
Vahdettin, Tevfik Paşa'nın yeterince İngilizci olmadığını düşünerek çok koyu bir İngilizci olan eniştesi Damat Ferit'i göreve getirmiştir. Vahdettin'in Kurtuluş Savaşı'na yönelik politikasını biçimlendiren Damat Ferit Paşa hükümetleri olacaktır.
Damat Ferit ve Vahdettin'in ortak paydası: Akrabalık ve İngilizcilik.
Vahdettin'in kız kardeşi Mediha Sultan'la evli olan Damat Ferit, padişahın akrabasıdır ve tahtını, tacını, hatta hayatını kaybetme korkusu taşıyan Vahdettin'in temel politikası akrabalarını iktidara getirmektir.
Padişah Vahdettin, Milli Hareketi başından itibaren boğmaya çalışan, hain Damat Ferit'i tam 5 kere sadrazamlığa getirmiştir. Padişah Vahdettin'in ısrarla Damat Ferit'i sadrazam yapmasının nedeni, Ferit'in "İngilizci" ve "akrabası" olmasındandır. Vahdettin, bir taraftan Damat Ferit'in İngilizciliği sayesinde İngiltere'ye yaklaşmaya çalışırken, diğer taraftan akrabalığı sayesinde onu çekip çevirmeye çalışmıştır. Dolayısıyla Damat Ferit hükümetlerinin, Atatürk'ün önderliğindeki Milli Hareketi yok etmek için attığı "ihanet adımlarını", Padişah Vahdettin'den habersiz atılmış adımlar olarak görmek olanaksızdır.
Nitekim, Damat Ferit hükümetlerinin Atatürk'e ve Milli harekete yönelik bir çok kararının altında doğrudan Padişah Vahdettin'in imzası vardır. Örneğin, Milli hareketi "eşkıya" hareketi
olarak gören bildirinin yayınlanması, Atatürk'ün görevden alınması, Divanı-harp'ta idama mahkum edilmesi, rütbe ve nişanlarının geri alınması, Hilafet ordusunun kurulması gibi kararların altında doğrudan padişahın imzası vardır.
Damat Ferit, Padişah Vahdettin'in sözcüsü gibidir. Örneğin, 9 Mart 1919'da İngiliz Yüksek Komiseri Yardımcısı Richard Webb'i ziyaret ederek, Efendisi Padişahla kendisinin ümitlerinin Tanrı'ya ve İngiliz yönetimine dayandığını" bildirmiştir.
Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında doğrudan Padişah Vahdettin'e gönderdiği telgraflarla, Damat Ferit Hükümeti'ni iktidardan uzaklaştırmasını istemiştir.
Damat Ferit'in ikinci kez sadrazamlığa getirilmesine karşı çıkan Meclisi Mebusan Başkanı Hüseyin Kazım Bey'-in, bunun memleket ve saltanat için felaket olacağını söylemesi üzerine Vahdettin sinirlenerek, "Ben istersem Rum Patriği'ni de Ermeni Patriğini de getiririm. Hahambaşı'nı da getiririm" demiştir. Yani Vahdettin bilerek, isteyerek hain Damat Ferit'i sadrazamlık makamına getirmiştir.
Vahdettin eğer gerçekten Anadolu'daki Milli hareketten yana olsaydı, tam 5 kere "vatan haini" Damat Ferit'i sadrazamlığa getirir miydi?
Kurtuluş Savaşı sırasında Damat Ferit'ten bir türlü vazgeçmeyen Padişah Vahdettin, daha sonra Avrupa'dayken Refi Cevat'a, "Damat Ferit bir yalancıydı!" demiştir.
Vahdettin'in İngilizlerle olan "şaşırtan" ilişkilerine diğer bölümde devam edeceğiz.
Vahdettin Dosyası 1 : Vahdettin Hain Değildir Tezinin Kaynağı
Vahdettin Dosyası 2 : Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı
Vahdettin Dosyası 3 : İngilizlere yalvaran bir Osmanlı Padişahı : Vahdettin
Vahdettin Dosyası 4 : Vahdetinin Türkiye,yi İngilizlere Bırakma Önerisi
Vahdettin Dosyası 5 : Atatürk’ün Vahdettin’i Milli Harekete Yaklaştırma Çabaları
Vahdettin Dosyasi 6 : İngiliz ajanı gibi çalışan bir padişah: Vahdettin
Vahdettin Dosyası 7 :Atatürk'ün Samsun'a çıkışı ve Vahdettin
Vahdettin Dosyası 8 : Kırk Bin Altın Yalanı
Vahdettin Dosyası 9 : Vahdettin'in Kaçışı Yurtdışındaki İhanetleri ABD Başkanı'na Yazdığı Mektup
Yorum Gönder