Meclis, adeta eğitim uzmanı kesildi. Şipşak yasalarla, eğitim sistemini sil baştan yeniden dizayn edebiliyorlar. Umarız, yarın onlar da, eleştirilerin dozu arttığında, 8 yılcılar gibi ortadan kaybolmazlar...
Ak Parti ya da başka bir partiler, seçmenden 4 yıl için vize alıyor ama kırk yıllık icraatların altına imza atabiliyorlar. Bu kez de öyle oldu. Umarız alınan bu kararları, bırakın başka iktidarları, aynı patiden başka bir bakan gelip de alaşağı etmez.
10 yıldır hep öyle olmuyor mu?..
Gelelim kuru fasulyeye. O bile artık dışarıdan geliyormuş. Tıpkı mısır gibi.
Peki, en güzel kuru fasulye hangisi?
İri olanlar mı yoksa küçük ve tombul olanlar mı?
En iyi damak tadı Rize’den. Politikacıları gibi kuru fasulyesi de meşhur. Ama orada yersen. Aynı malzemeyi Rize’den getirseniz bile Ankara’da, İstanbul’da aynı tadı vermiyormuş...
Sağlıklı beslenme!
Aslında eğitim gibi Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi de işsizlik. Milletvekillerimiz, eminim, yarın o konuda da bir yasa çıkartıp, işsizliğe de son verirler. En iyisi bu işi de yine onlara bırakmak. Her şeyin en doğrusunu, nasıl olsa onlar biliyor!..
Kuru fasulye ile başladık, yine kuru fasulye ile devam edelim...
Fırında mı daha güzel pişer yoksa güveçte ya da tencerede mi?
İşin uzmanları, en iyi tadı, güvecin verdiğini söylüyorlar. Hele hele bir gün bekletilip, özleştiğinde, parmaklarınızı bile yersiniz diyorlar...
Peki kuru fasulyenin yanında ne yenir? Milli takımın as oyuncusu elbette pirinç pilavı ve turşu. Ekmeksiz olmazsa olmaz diyenler de çok. Bandıra bandıra yemedikten sonra, onun tadını alamazsınız diyorlar. Hele hele Anadolu’da bir yerlerdeyseniz, mutlaka yanına bir baş kuru soğanı da keserek değil, yumrukla patlatarak getirirler ve eğer misafirseniz de cücüğünü size ikram ederler...
Büyük kentlerde, sosyetik ortamlarda yan etkileri nedeniyle, ne kuru fasulye ne de yanındakilere pek itibar edilmez. Yiyenlere de çok hoş bakılmaz. Ama eğer, bir büyümüz, kuru fasulye sipariş ettiyse ve hele bir de lezzetinden bahsederse, tüm masa anında çark eder, kuru fasulye için sıraya girer. Eee, ne de olsa devir, etkileşim devri, öndeki bir parmak kalktığında, diğer tüm parmaklar kalkmıyor mu?..
Bu arada denetimsiz kullanılan tarım ilaçları ve genetiği değiştirilmiş ürünler nedeniyle kanserde patlama olmuş, bu kimin umurunda!
Kirlenmemiş akarsuyumuz, mayınlı araziler dışında zehirlenmemiş toprağımız kalmamış. Organik ürün diye yutturulanların tümü de, organik olmaktan çok uzakmış...
Bilim insanlarının ağzı torba değil ki büzesiniz. Konuşup duruyorlar ve ancak moral bozuyorlar. Onlar için de bir yasa çıkartıp, artık hiçbir ürün kanser yapmayacak diyebilirler. Nasıl olsa Meclis ne derse o olmuyor mu? A’dan Z’ye eğitime yön veriyorlar da, kansere neden yön veremesinler ki!..
Bebekler su içsin mi,
içmesin mi?
Alın size çok önemli bir konu daha. Şimdiki doktorlar, zaten anne sütünde var diye, bir yaşına gelince kadar bebeklere su içirmiyorlar.
Ve bu konuyu, tıpkı milletvekilleri gibi hiç tartışma konusu yapmıyorlar.
Biz ne dersek o diyorlar, başka bir şey demiyorlar.
Peki bugüne kadar su içip büyüyenlerin hali ne olacak?
Bu konuda fikir yürütmüyorlar
ama bakışlarından hiç de iyi bakmadıkları belli.
Umarız, ette, sütte, tereyağında, yumurtada olduğu gibi yine pardon demezler...
Aslında bu konulardaki kafa karışıklıklarının giderilmesi için de, 3,5 hukukçu, mühendis, müteahhit milletvekili bir araya gelerek, bir kanun teklifi hazırlamalı ve bütün siyasi parti grupları da ortak bir karar alarak destek çıkmalı ve bizi bu dertten de kurtarmalılar.
Nasılsa olsa her şeyin en doğrusunu onlar biliyorlar...
Şimdi bu yazdıklarımızı tiye alıp dalga geçenler ya da kızanlar olabilir. Olsun, demokrasi var. Üstelik biz hukuk devletiyiz. Halkın seçtiği temsilciler ve onların çıkarttığı yasalar, her şeyin üzerindedir...
Var mı aksini iddia eden!...
Özetin özeti: İnşallah çocuklarımız ve ülkemiz için en doğru olan yapılmıştır. Bizimkisi sadece yarenlik!..
Yorum Gönder