Ajansların bugünkü haberlerinden bazıları özetle şöyle:
Hasankeyf kurtuldu: Uygarlıkların başkenti Hasankeyf sular altında kalmayacak. Kültür Bakanlığı, kültür mirası bilincinin gelişmediği 50’li yıllara ait projeden “vazgeçildi”ğini, Ilısu Barajı için Hasankeyf’in boğulmayacağı yeni bir tasarım üzerinde çalışıldığını bildirdi.
3’üncü köprü yapılmayacak: Yapımcı bulunamayan 3’üncü Boğaziçi köprüsü için yeni ihale yapılmayacak. Hükümet açıklamasında; “Sayın Başbakan, belediye başkanıyken de 3’üncü köprüye karşıydı; İstanbul’un doğasını koruma fikrine geri döndü” denildi...
Haydarpaşa “gar” olarak kalacak: Otelcilerin göz koyduğu Haydarpaşa’nın “gar” işlevi değişmiyor. Ulaştırma Bakanlığı’nın açıklaması şöyle: “Milletçe anılarımızda yer etmiş bir kültür mirasının tarihsel işlevini nasıl yok edebiliriz? Haydarpaşa asla satılmayacak ve başka amaçlarla kullanılmayacak.”
HES’ler durduruldu: Derelerimizi paylaşan hidroelektrik santrallara verilen izinler iptal edildi. Enerji Bakanlığı açıklamasında; “Zaten enerji ihtiyacının çok azını karşılayacaklardı… Yaşam ve bereket kaynaklarımızı gözden çıkarmayacağız. HES’lere direnen köylülerine müjdemiz olsun” denildi.
Nükleerden vazgeçildi: Modası geçmiş teknolojiyle Türkiye’ye dayatılan nükleer santrallara olumlu bakan hükümet tutumunu değiştirdi. Bakanlar Kurulu toplantısında konuşan Başbakan; “Nükleer karşıtlarının itiraz gerekçelerini önemsemeliyiz; enerjiyi doğayı ve insanı gözeterek üretmek çağdaş sorumluluktur” dedi.
TOKİ’den özeleştiri: Ayrıcalıklı imar yetkileriyle kentleri daha da betonlaştıran TOKİ projeleri “yarışma”yla elde edilecek. Bir panelde konuşan TOKİ Başkanı; “Ülkeyi kimliksiz tip bloklarla doldurmanın yanlışlığına katılıyoruz. Artık her proje için mimarlık ve şehircilik yarışmaları düzenlenecek; kente ve çevreye saygı esas alınacak” dedi .
AVM’ler kent dışına: Eski çarşı ve pazarlarımızı söndüren alışveriş merkezleri kent dışına çıkarılıyor. Buna ait 6 yıldır bekletilen yasa tasarısının hemen gündeme alınacağını belirten Ticaret Bakanı; “AVM’ler kültürümüzü ve kent dokularını zedeliyor; halkımız birikimlerini kendi esnafıyla paylaşamıyor; kent içinde kalmayacaklar” dedi...
‘Haber’lerin tarihçesi
Fransa’da eskiden yılbaşı 1 Nisan’da kutlanırmış. 1564’te 1 Ocak’a alınınca, bunu istemeyen halk kralın kararını “şaka” sayarak 1 Nisan’ları bu kez şakalarla kutlamaya başmış… “Nisan balığı” da denilen bu gelenek zamanla tüm dünyada yaygınlaşmış.
Biz de tarihimizdeki kimi “şaka gibi” kararların 1 Nisan’da alındığını görüyoruz. Örneğin Türkiye, “BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”ni ilk kabul eden ülkeler arasında ve 1 Nisan 1949’da imzalamış. Bugünkü en güncel haberlerimize baktığımızda, şaka gibi değil mi?
Balıkçılarımız da 1979’da 1 Nisan’ı “Balık Bayramı” ilan etmişlerdi; şimdi sormak istiyorum; çinakop katliamınızdan ötürü bu yıl lüfere hasret kaldık; sakın bayramınız da “şaka” olmasın?
Yeniden yukarıdaki 1 Nisan haberlerimize dönersek… Hem akıl ve bilim açısından hem de toplum ve ülke yararları için aslında “gerçek” olmaları gerekmiyor mu?
Dahası, aynı haberlerin gerçek olmaları da “mümkün” değil mi?
Belki de asıl şaka gibi olan, tümünü “neşe” yerine “yürek burkan gülümsemelerle” okumamız.
En iyisi sözü, sevgili Doğan Kuban’ın geçen haftaki yazısından bir cümleyle noktalayalım: “Eğer bir ülkede en doğru şeyin tersini söyleyenler çıkıyorsa, orada patolojik bir durum vardır.” (Cumhuriyet-Bilim Teknoloji / 23 Mart 2012)
Yorum Gönder