'Gençliğe Hitabe' ya da 'Ant' sizi niçin bu kadar rahatsız ediyor? - Ali Eralp

Daha iyi anlamanız için, yazının başlığını bir kez daha yineleyelim:
“Gençliğe hitabe” ya da “Ant” sizi niçin bu kadar rahatsız ediyor?
Işıklar içinde yatsın, bir de Rauf Denktaş’ın deyişi ile soralım:
“Gençliğe Hitabe” ya da “Ant” sizin nerenize batıyor ki Türk milletinden Hitabe ya da Ant’tan vazgeçmesini istiyorsunuz?
Sizi rahatsız eden ne?
Vatan savunması mı? Gençliğin bağımsızlığımızı koruması mı?
Gençlik “Türk istiklalini ve Cumhuriyeti”ni koruyacağı yerde önce deniz manzaralı ormanları yakıp, sonra da 2B yasasından yararlanarak o arazilere sahip çıksaydı, ya da ABD’yi efendisi, ağababası bilip ona Türkiye’de yapılacak tertipler hakkında brifingler verip, raporlar sunsaydı, yurtseverleri nasıl içeri atacağını anlatsaydı, ya da “gemicik”ler peşinde koşsaydı, “hayali ihracatlar” yapsaydı, daha mı iyi olurdu? Daha mı çok değer kazanırdı?
Niçin Atatürk’ün adını ve sözlerini duyduğunuz zaman “cin çapmışa” dönüyorsunuz.
Babanızı mı öldürdü?
Ne yaptı Atatürk size?
Yanlış söyledim.
Bir an kendimi yazının akışına kaptırdım.
Ve Sait Nursi’lerin, Seyit Rıza’ların, Derviş Mehmet’lerin, Damat Ferit’lerin sizin atanız, babanız olduğunu unuttum. Dalgınlığıma verin.
Evet, emperyalizme uşaklık yaptıkları için Gazi Mustafa Kemal Atatürk, onları cezalandırmıştı.
Televizyonlarda, salonlarda, toplantılarda, meydanlarda durmadan Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını kötüleyip, halkın gözünde küçük düşürmeye çalışıyorsunuz. Ama atanız, babanız Sait Nursi’lere, Seyit Rıza’lara, Derviş Mehmetlere, Ali Kemal’lere, Damat Ferit’lere tek laf etmiyorsunuz.
Ettirmiyorsunuz.
Tıpkı 10 yıldan beri herkesi ve her ülkeyi eleştirip, Amerika’ya tek laf etmediğiniz, ettirmediğiniz gibi…
Atalarınız, babalarınız da zamanın emperyalist devleti İngiltere’ye tek laf etmiyor, ettirmiyordu.
Ama Mustafa Kemal için ağzına geleni söylüyordu.
İdam fermanları çıkarıyordu.
İşte o yüce önder, o dünyanın hayran olduğu büyük insan şu içinde yaşadığımız pislik ortamını o günlerde görerek demişti ki:
“Birinci vazifen Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini korumaktır. Bu senin en kıymetli hazinendir. İleriki yıllarda seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek KÖTÜLER olacaktır. Bu kötüler hem dışarıda hem içeride olacak…
Elbette bu sözler size hiçbir şey anlatmaz, bu sözlerin sizin için hiçbir değeri yoktur. Ama Bizim için anlamı ve değeri büyüktür.
Yurdun her köşesi işgal edilebilir. Bunlardan daha acı ve korkunç olanı memleketi yönetenler aymaz ve sapkın olabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri kişisel çıkarlarını sömürgecilerin siyasal hedefleri ile birleştirebilirler.
Koşullar ne kadar kötü olursa olsun, sen yine de vatanını savunacaksın…”
Çünkü bizim için vatan savunması kutsal bir görevdir.
Namustur.
Şereftir.
Evet, bu sözler bizim için “Tam Bağımsızlık” yolunda ayettir.
Vatanımızı koruyacağız. Cumhuriyetimizi koruyacağız.
Atamızı koruyacağız.
Hem de kanımızın son damlasına kadar…
Ne gerekiyorsa onu yapacağız…

Sevgili Bekir Coşkun’un deyişi ile:
SAVAŞSA SAVAŞ…

Ali Eralp

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget