Depreme karşı alınması zorunlu olan önlemlerin alınmadığından, ya eksik malzeme ya da yapıma elverişsiz
malzeme kullanılan binaların 25 saniye içinde yıkıldığından yakınan yazıları, ilgililerin gereken önlemleri aldık, alıyoruz içerikli demeçlerini, Van depremi vesilesiyle yine izledik.
Toplumun her kesimi, böyle gelmiş böyle gitmez diye bas bas bağırıyor.
Kaç gün? Bir hafta, on gün… Sonra? Her şey eski tas eski hamam!
Arada bir tellaklar da değişiyor ama… Depremin kaderini değiştirecek yasal, yöresel önlemler bir türlü alınamıyor.
***
Van depremi yine İstanbul’u anımsattı.
İstanbul’un binaları 7.9’luk bir depreme dayanıklı mı, değil mi?
Belediye başkanı, her türlü önlemi aldık, alıyoruz cinsinden demeçler verdi, veriyor.
Dün açıklandı: İstanbul’daki binaların yüzde 60’ının ruhsatı yok!
İlgilisine göre, binaların depreme dayanıklılığını sağlamak için inşaatta uyulması gereken teknik esasları belirlemek amacıyla 2007 yılında yürürlüğe giren Deprem Yönetmeliği ayrıntılı bir metin. Pratikte yaşama geçirilemiyor.
1999’daki büyük Marmara depreminden sonra cep telefonundan bankacılık işlemlerine, vergi beyannamelerinden uçak biletlerine, gümrük ve pasaport işlemlerine kadar birçok alanda vatandaşa Deprem Vergisi ödetildi.
Bir hesaba göre 40 katrilyon. Bu para ile olası depremlere karşı önlemler alınacaktı ama…. AKP hükümeti bu parayı, deprem şöyle bir kenarda dursun dedi ve kimi açıklarını kapamak için kullanıverdi.
Nerede bu paralar? Hesabını ver diyen muhalefete; “Hadi canım sen de… Ben ulusal irade ile ne istersem yapayım diye iktidara geldim” diye tersleyen, muhafazakâr (dinci) kafa, yıllardır iktidarda.
***
Dünden bugüne değişen bir şey yok!
Dramatik deprem öyküleri arasına sıkıştırılan küçük haberler ise örneğin Erciş’te kötü malzeme kullanılan binaların iskambil kâğıdı gibi çöktüğünü, Van’da 10 hazır betoncudan hiçbirinin kalite belgesi olmadığını, üstelik Yapı Denetim Yasası’nın uygulanmadığını duyuruyor.
Duyuruyor da ne oluyor? Şu oluyor: Ülke belediyelerinin pek çoğunu elinde tutan AKP iktidarında bu konulara değinen tek bir sorumlu, bir bakan, bir parti yetkilisi ara ki bulasın!
Dünyanın dört bir tarafından yardım önerileri… Türkiye ayağa kalkmış. Seferber olmuş, depremzedelere yardıma koşuyor…
Elbette bu olgular, olaylar insanlık adına kıvanç verici içerikte ama… bir de madalyonun öteki yüzüne bakalım.
İlgili bakanlar, Van caddelerinde siyasal şov yürüyüşü yapan Başbakan; depremin ilk günü Van’da, Erciş’te ve dolaylarındaki köylere ulaşıldığını ilan ettiler. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay; “Ulaşılmadık bir yer kalmadı. Akşamdan köylerimize çadır ve battaniye gönderdik. Bugün hiç eksikleri kalmayacaktır. Bütün konularda çok organize çalışmalar yapıyoruz” dediği günün ertesi… hâlâ ulaşılmadık yerler kaldığını, her köye çadır ve battaniye gitmediğini, çok organize ve çok sistematik çalışılmadığını kanıtlayan söylemler, olaylar yansıdı ekranlara.
Bu depremde de dert çok, hem dert de… Ama geleceğe dönük önlem yine yok!
***
Bir köşe yazısının “Çaresizlik çığlıkları ‘inşallah’ uyandırır” diyen başlığı bir öykü anımsattı.
Bir yabancı yetkili, kısa zamanda yapılacakları anlatan Türk yetkilinin her cümlesini, “inşallah!” diyerek onaylıyor. Türk yetkili, “Kısa zamanda Türkçeyi öğrenmişsiniz” deyince, yabancı şu açıklamayı yapıyor:
“…Türkiye’de olmayacak işlerin sonunda mutlaka inşallah diyorlar da!..”
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet
Yorum Gönder