Suriyeli din adamlarının davetlisi olarak; bir bölük ilahiyatçı ve din adamıyla birlikte bu ülkeye gittik. Acaba; oradaki olaylar bize Başbakan Erdoğan’ın gösterdiği gibi miydi? Beşşar Esed yönetimi; halka zulüm mü uyguluyordu? Türkiye’de el altından yaydıkları gibi oradaki Sünniler baskı altına mı alınmışlardı? Ve en önemlisi halk Esed yönetimine karşı mı idi?
Suriye’ye varışımızın ertesi günü burada yapılan bir mitinge gittik. Şam’ın en büyük meydanı olan Emevi Meydanı hıncahınç dolmuştu. Daha saat 11.30 iken meydandaki insan sayısı 1 milyonun çok üstünde görünüyordu. Miting alanında birbirimizi yitirmemek için kol kola girmek zorunda kaldık.
Mitinge gelenlerin yüzde 90’ı genç idi. Gençler yanaklarına, kollarına “Beşşar Esed” diye yazmışlardı. Ve miting alanında gördüm ki birisi Kuran kaldırmış; hemen yanındaki başka bir Suriyeli de Haç. İki din barış içinde devleti için miting yapıyordu. Peki Türkiye’de siz böyle bir manzara düşünebiliyor musunuz?
SÜNNİ SURİYE
Türkiye’deki iktidar, Suriye’deki Sünnilerin Alevi yöneticiler tarafından baskı altında tutuldukları yalanını yaydı. Lakin; Suriye’de durum tam tersine. Bu ülkede de Aleviler dışlanmış durumdalar. Suriye halkının en yoksul kesimini Aleviler oluşturuyor. Suriye ekonomisi ve ticareti Sünnilerin elinde.
Şam’dakı ünlü Emevi Camii Şeyhi Muhammed Said Ramazan Buti; Sünni...
Suriye Cumhuriyeti Müftisi Bedreddin Ahmed Hassun; Sünni...
Devletteki egemen kadro Sünni. Semboller; meydanlar; içtihadlar Sünni..
Gezim sırasında çarşılarda, meydanlarda halkla da konuştum; gençlere sordum:
-Beşşar Esed yönetimi size inanç yönünden bir baskı yapıyor mu?
Aldığım cevapların tümü de aynı idi ve çok kesin idi:
-Suriye özgürlükler ülkesidir. Burada; bırakın bize hiçbir dine, mezhebe baskı yoktur.
Bu gayet net cevabı verenlerden birisi de tesadüfen dükkanına konuk olduğumuz Emevi Camii İmamı Muhammed Gassan’ın kardeşi Hasan Remzi bey idi...
BUTİ’NİN EVİNDE
Sadece Süriye’de değil bütün Arap dünyasında tanınmış Sünni din adamlarından birisi olan Emevi Camii hatip şeyhi Muhammed Said Ramazan Buti’yi evinde ziyaret ettik. Kendisi 80 yaşının üzerinde iyi Türkçe konuşan birisi amma protokol gereği Arapça’yı tercih eden bir din adamı.
Kendisine; “Suriye’deki Sünni Müslümanlara Esed yönetiminin baskı yapıp yapmadığını; Türkiye’de bu yönde bir propaganda olduğunu” sordum. Suriye’nin bu çok önemli ismi hafif bir tebessümden sonra dedi ki:
“Suriye’de hiçbir dine ve mezhebe en küçük baskı yoktur. Bütün bu iddiaları yayanlar; Suriye’yi karıştırmak isteyen dış güçlerdir. Özellikle emperyalist ülkeler ve İsrail; Vehhabilere milyarlarca dolar paralar vererek Suriye’yi karıştırtmaya uğraşıyorlar. Vehhabiler bizim gibi Suriye’nin birliğini ve bağımsızlığını isteyenlere de karşılar. Onların propagandasına Sünni kardeşlerimiz kanmayacaktır. Olayları çıkartanların çok büyük bölümü; sabıkalılar, işsiz güçsüzlerdir. Bir de Vehhabilerin aldattığı bazı kişilerdir.
Eğer Beşşar Esed bugün İsrail’le barış yapsa idi; Suriye’de çıktığı söylenen o olaylar şıp diye kesilirdi. Bazı bölgelerde yaratılan terörün sebebi; bizi İsrail önünde baş eğdirmek. Türkiye de bu durumda Suriye’ye karşı kampın içine dahil olmakla kardeşlik duygularımızı zedeliyor.”
Şeyh Buti; bize; gece yarısında bile Şam’da herkesin korkusuzca dolaştığını söyleyip ekledi: “Böyle güvenli bir şehir ABD’de bile yoktur.”
ERDOĞAN’A ELEŞTİRİ
Miting meydanında yapılan konuşmalardan birisinde Başbakan Tayyip Erdoğan’a yönelik şöyle bir eleştiri de yer aldı: “Ey Tayyip Erdoğan; biz sana sınırlarımızı açtık; kucaklarımızı açtık, gönüllerimizi açtık; seni kardeş ve dost bildik. Ya sen ne yaptın? Suriye’nin düşmanları ile el ele vererek ülkemize karşı saldırılara arka çıktın. Unutma ki böyle giderse sen de tarihin çöplüğüne karışacaksın!”
Miting alanında konuştuğumuz bir polis dedi ki: “Bizim bazı arkadaşlarımızı o teröristler çatılardan; bazı evlerin penceresinden özel tüfeklerle vurdular. Karakollarımızda bombalar patlattılar. Tıpkı sizdeki PKK gibi... Lakin onların arkasında halk yok. Onlar; Suriye düşmanı Vehhabilerin ve bazı mülhidlerin kışkırttığı kara kalabalık. “
Şam’daki havadan anladım ki; Başbakan Erdoğan’ın Suriye’ye yönelik eleştirileri ve Suriyeli vatan hainlerini örgütlemesi; Beşşar Esed yönetimini daha da kuvvetlendirmiş.
BİZİM ORDU TERÖRİSTİ KORUYORSA...
Suriye’de duyduklarımız artık Amerikan basını tarafından da yazılıyor:
AKP iktidarı; serseriler, suçlular, işsiz güçsüzler takımından oluşan ve vatanına ihaneti meslek edinen bir grubu İstanbul’da topluyor. Bunlardan geçici bir Suriye hükümeti oluşturuyor. Yetmiyor; Suriyeli vatan hainlerinden albay Riad el Esed başkanlığında Türkiye-Suriye sınırında terör ekibi teşkil ettiriyor. Bunlar; komşu devletimizin içine dalıp cinayetler işliyorlar; sonra sınırdan kaçıp Türkiye’de bizim askerin içinde saklanıyorlar.
İsrail de aynı biçimde kendi sınırından işbirlikçi Suriyelilere her türlü silahı ve parayı veriyor. Yani Türkiye ile İsrail el ele vermişler; Vehhabi Suudların da yardımıyla Suriye’de terörü destekleyip yaymaya uğraşıyorlar.
Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e ikide bir çatmasının da işte bu derin işbirliğini gizlemek için düzenlenmiş bir tiyatro olduğu da şimdi daha iyi anlaşılıyor. Gerçek şu ki; AKP iktidarı; Suriye’nin İsrail karşısında diz çökmesini istiyor.
Suriye halkı da bunu bildiğinden Beşşar Esed’i kuvvetle destekliyor. Bu desteği; Suriye’nin hızla modernleşmesi ve halkın refah seviyesinin artması da kuvvetlendiriyor.
CİNAYETLER
Suriye’yi karıştırmak isteyenler; ay başında Suriye Müftüsü Ahmed Bedreddin Hassun’un 20 yaşındaki oğlu Sariye Hassun’u öldürdüler. Baba Hassun; acısını içine gömdü; bu cinayeti Suriye düşmanlarının işlediğini açıklayarak Beşşar Esed yönetiminin yanında yer aldı. Bir hafta kadar sonra da Süriye’deki Kürt ileri gelenlerinden Meşal Temmo aynı biçimde Kamışlı’da cinayete kurban gitti. Bu ülkedeki Kürtlerin Esed yönetimine karşı yürütülen terör eylemlerine karışmadıkları, hatta PKK’ya eleştiri getirdikleri de dikkate alınınca oyunun ne olduğu hemen anlaşılabilir.
İşte Türkiye; bugün PKK teröründen yakınıp bu örgüte destek veren ülkeleri kınarken; kendisi açıkça Suriye’deki terörü destekliyor; kışkırtıyor; Suriyeli vatan hainlerine kucak açıp ordu korumasına alıyor.
Peki Başbakan Erdoğan’ın artık PKK’yı koruyan ve bu örgüte yardım eden ülkelere laf söyleme hakkı kalıyor mu? Yarın öbür gün bu silah geri teperse ne olacak?
Rıza Zelyut/GÜNEŞ
Yorum Gönder