10 kuruşluk borcu için 50 kuruşluk pul kullanan devlet, büyük devlet midir?..
Alırken şahin, verirken devekuşu olan devlet yurttaşına güven sağlayabilir mi?..
Suçsuz günahsız insanları boş yere cezaevinde yatıran devlet adaleti hakim kılabilir mi?..
Devlet, cop tutan eliyle mi yara saran eliyle mi var olmalıdır?..
Devletin gücünü, otoritesini, etkinliğini ve varlık gerekçesini sorgulayan bu soruları o kadar çoğaltabiliriz ki…
Ancak hiç biri, şu soru kadar keskin, sorgulayan ve düşündüren bir yaklaşım olamaz; “Devletin büyüklüğü nerede gösterir kendini?..”
Evet, başı sıkışan her yurttaşın aklına işte bu soru takılır?.. Yurttaşların; gözleri, nefesleri, kulakları, zihinleri yani tüm bedenleriyle devlet aradığı bir sırada, o irade yoksa ortada, işte o zaman sırtınızı yasladığınız duvar çökmüş demektir!..
O zaman şu haklı soruyu da yüzlerce kez sorarsınız kendi kendinize: “Devletin gücü vergi toplamakla mı, ceza kesmekle mi, hırsız kovalamakla mı gösterir kendisini?.”
Sorunun yanıtı “kuvvetler ayrımı esası”nı ortaya atan Fransız düşünür Montesguieu’nin her kulağa küpe olması gereken o ünlü sözünde gizlidir:
“Kanun, nizam ve asayiş, devletlerin vasıflarını ölçecek üç temel unsurdur.”
Peki şu canımmm ülkemizde durum öyle midir acaba?..
Enkazdaki Sadakat!..
Türkiye birkaç gündür deprem yarasını sarmaya çalışıyor… Ülkenin doğusu ve batısından uzanan eller merhametin zirvelerinde buluşuyor!..
İnsan olan herkes, ihmal ve rüşvet çarkının üzerine inşa edilmiş binaların altında, kurtarılmayı bekleyenlerin nefesine kilitleniyor!..
Sarsılan her yapı, kaldırılan her enkaz parçasının altında can var mı diye telaşla arayan gözler, hepimizin gözleri…
Merhamet; dil, din, ırk ve cinsiyetinden soyutlanmış haliyle beton altında son vuruşlarını yapan kalplere kilitlenirken yurttaş elinden gelen herşeyi fazlasıyla yapıyor!..
En çaresizin yapabildiği tek şey, yüreğinin yoksul pınarından Van Gölü’ne birkaç damla gözyaşı akıtmak!..
Peki, ya devlet?.. Vergi toplayan, yasa uygulayan, asayişi sağlamakla görevli devlet niçin çaresiz?..
Tam da böylesi felaketler döneminde varlığını damarlara kadar hissettirmesi gereken devlet niçin yetersiz ve beceriksiz biliyor musunuz?..
AKP iktidarı döneminde geleneksel hale getirilen militan kadrolaşma, depremle ortaya çıkan şu bürokratik beceriksizliğin ta kendisidir!..
Sadakati fiyakaya tercih edenler, bürokrasiyi ne yazık ki depremden önce çökertmişlerdi!..
‘Canlı’ Yağma!..
İşte beceriksiz valiler, kaymakamlar ve bürokratlar yüzünden devletin varlığının kanıtlanamadığı olaylar!..
Bir doğal felaket sırasında depremzededen daha çok paniğe kapılıp sarsılan devlet yapısının önleyemediği acı sonuçlar!..
İşte çok çarpıcı bir örnek!.. CNN Türk Televizyonu’nun önceki gün yaptığı canlı yayınında utanç verici sahneler yaşandı!.. Bir yardım kamyonuna tırmananlar, içindeki eşyaları devletin gözleri önünde delicesine yağmaladı!..
Bu görüntülerin ardından Vatan Gazetesi‘nin web sayfasında dün öğle saatlerinde yer alan şu satırlar ise okuyan herkesi dehşete düşürdü!..
“Türkiye’nin dört bir yanından depremzedelere yardım yağıyor. Yardımlar belediye depolarında toplanıp ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmak için kamtonlarla yola çıkıyor. İhtiyaç sahipleri geceyi açıkta geçirirken yağmacılar yolları kesiyor. Sabahtan beri 12 TIR yağmalandı. Bir kırmızı ışıkta üstüne atlanılan yardım kamyonları bir sonraki kırmızı ışığa kadar boşaltılıyor. Güvenlik güçleri herhangi bir çatışma ve istenmeyen görüntüler oluşturmamak için yağmacılara müdahale etmiyor. Belediye Başkan Yardımcısı Abdurrahman Doğar bölgede çeteler oluşmaya başladığını söyledi.”
Kuyruk ve Vurgun!..
Van ve çevresinde giderek yoğunlaşan olayları münferit eylemler olarak görülmemeli!..
Maalesef 1999 depreminde bile yaşanmayan bir organizasyon bozukluğu, çetelere cesaret veriyor!..
Ekmek kuyruğu, su kuyruğu, mama kuyruğu, yemek kuyruğu ve tabii en vahimi de kış soğuğunda çadır kuyruğundan yansıyan acı görüntüler, hükümetin bu felaket karşısında yeterlice entegre olamadığını kanıtlıyor!..
Dünkü gazetelere yansıyan ve devletin otoritesini aratan çarpıcı fotoğraflar ise yardım organizasyonundaki vahim bozukluğu gözler önüne seriyordu!..
7.2 büyüklüğündeki depremin en büyük hasara neden olduğu Erciş İlçesi’nde gece yarısı çekilen bir fotoğraf, 1 kilometrelik çadır kuyruğunu gösteriyordu!..
Gecenin ayazında, dondurucu soğuk iliklere işlerken sığınacak bir bez parçası uğruna kuyrukta dizilen 4 bin depremzede, aslında devleti bekliyordu!..
Çünkü yurttaşlar kuyrukta sığınacak bir çatı beklerken, yardım için gönderilen çadırların yağmalandığı ve karaborsada satıldığı ortaya çıkmıştı!..
Karaborsacılık, deprem sonrasında yoğunlaşan yağma olayları kadar insanlık suçudur!..
Kamyonlardan yağmalanan çadırları köylerde yüksek fiyata satan fırsatçılara karşı da devlet ne yazık ki etkili olamıyor!..
Yazımızın başındaki soruyu bir kez daha yineleyelim: Devlet varlığını ne zaman kanıtlar?
Kadrolaşmada mı, politik zenginler yaratmakta mı, savaşta mı, yoksa doğal afetlerde mi?..
Van‘dan gazetelere yansıyan dehşet verici haberler ve fotoğraflar, bürokrasinin yalnızca fiziki olarak değil irade ve beceri olarak da enkazın altında kaldığını gösteriyor!..
Yani biz boşu boşuna bağırıyoruz: “Devlet nerede, hükümet nerede?” diye!..
Mehmet Faraç/AYDINLIK
Yorum Gönder