Yunus Öldü - Ali Sirmen

Yunus öldü. Biz, birazcık daha akıllı olsaydık, Yunus hiç değilse ölürken bize insandan başka bir şey olmadığımızı, Kürt’ü de, Türk’ü de soyunca altından insan

Yunus Öldü - Ali Sirmen
Onu sırtında bir ölünün eli, enkaz altında sıkışmış, umut ile kurtarılmayı bekleyen bakışının fotoğrafında tanımıştık hepimiz.
Acılar içinde bir umudun, ölümler içinde bir yaşama dönüşün simgesi olmuştu bizim için.
Sanki o herkes adına kurtulacak, o bize kurtuluşuyla bütün ölümleri unutturacaktı.
Olmadı, kurtulamadı.
Dün sabah yine birinci sayfadaydı, artık var olmayan Yunus’un resmi.
Önce bakmadım, bakamadım.
Zaten bir süredir, televizyonda haberlere bakmıyor, ya altyazıları okuyor ya da açıklamaları dinliyorum.
Yaptığım saçma, ben bakmayınca ölüm yok olmuyor, biliyorum.
Biliyorum, ama yapamıyorum.
Yunus’u içinde insanlığının son kırıntılarını da yitirmemiş olanların, en yalın, yaşamın en gerçek, şikâyetin ölümden olduğu hakikat anında tanıdık.
Karşımızda bir insanlık dramı ölenleri ve öldürenleriyle tüm çıplaklığıyla oynanıyordu.
Yunus binaları yapanlar, köşeyi dönenler, yani öldürenler değil, ölenler safındaydı.
Gerçekten de, bu ölümcül iş bölümünde kendisine düşen rolü üstlendi Yunus.
Ve Öldü.
“Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar / Şöyle garip bencileyin” türünden öyküsü olan bu Yunus’un ölümünü bu kez herkes anında duydu.
Yunus, umuttu, herkes adına kurtulacaktı...
Olmadı...
Hepimizin yerine öldü.
Hasretleri, özlemleri, tutkuları, daha tam şekillenmeden, büyüyemeden Yunus gitti.
Yunus Kürt müydü?
Yunus Türk müydü?
Ne önemi var?
Ölümün karşısında insandan başka neyiz?
Şu depremin dramında, ölenler ile öldürenler saffının her ikisinde de, hem Kürt’ü hem de Türk’ü yok mu?
Kürt’tü, Türk’tü derken esas ölenle öldüren ayrımını gözden kaçırmıyor muyuz?
Biraz da ondan değil mi bütün bu ayırımlar?
Ve nihayet ölümün karşısında insandan başka neyiz?

Yunus öldü.

Biz, birazcık daha akıllı olsaydık, Yunus hiç değilse ölürken bize insandan başka bir şey olmadığımızı, Kürt’ü de, Türk’ü de soyunca altından insan çıktığını öğretecek ve pisi pisine gitmeyecekti.
Ve o zaman Yunus Kürt mü, Türk mü, aptal sorusu hak ettiği yanıtı alacaktı.
Yunus öldü, gerisinde bir özlem bırakarak, o özlemi Cahit Sıtkı şöyle dile getiriyor:

Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun
Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun
Kış günü herkesin evi barkı olsun
Memleket isterim
Yaşamak sevmek gibi gönülden olsun
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Cahit Sıtkı Tarancı Kürt müydü, Türk müydü?

Ali Sirmen/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget