Çarpık Demokrasi, Çarpık Yapılaşma - Erol Manisalı

Çarpık demokrasilerde piyasa da çarpık çalışır. En çarpık olanı da inşaat piyasasıdır. Çünkü en büyük haksız kazançlar bu sektörde sağlanır.

Çarpık Demokrasi, Çarpık Yapılaşma - Erol Manisalı
- Piyasa mal, hizmet üretir ve satar.
- Aynı şekilde bina, mesken de üretir.
- Kimi zaman “piyasa dışında” bireyler de kendi meskenlerini yaparlar. Evde yoğurt ya da reçel üretir gibi evciklerini inşa ederler. Çoğu zaman kaçak ve bilgisizce, el yordamıyla işlerini görürler.
Oysa binalar,meskenler de bir “mal”dır. Bir otomobilin ya da bisikletin nasıl ki standardı varsa, binanın da standardının olması gerekir.
Teknik hesapları, donanımı, yangın çıkışı misali uyulması gereken kurallar vardır. Ancak Türkiye’de bunların bilinmesine karşın uygulaması çok zayıftır veya hiç yoktur.
Kırsal alanlarda ve gecekondu semtlerinde hiçbiri uygulanmaz. İnsanlar kendi oturacakları meskenleri yaparken de “içine girecekleri tabut binalar”a hiç mi hiç aldırmazlar.
Neden mi?
- Çünkü tabutlarını kaçak yaparlar.
- Çünkü ölüme giderken ondan para kazanmayı hedeflerler.
- Çünkü herkes aynı şeyi yapmaktadır, kaldırıma park etmek gibi doğal bir şeydir bu.
Kamu yararı ve birey çıkarı
Katılımcı demokrasinin yerleştiği uygar ülkelerde bireyin (ve şirketin) çıkarı ile toplumun yararı örtüştürülür. Çağdaş dünyada binaların da otomobiller gibi standartları, güvenliği vardır. İnşaatı sürecinde her türlü denetimi yapılır.
Nasıl freni olmayan bir otomobil piyasaya çıkarılamaz ise çürük çarık bir bina da yapılamaz, satılamaz ve oturulamaz.
- Bireyin kendi kendini tabut meskenin içine sokmasına izin verilmez.
- Binalar belli standartlara göre yapılmak zorundadır. Trafik kuralları gibi binaların da yapım kuralları vardır ve bunlar kesinlikle uygulanır.
Avrupa Birliği’nin on binlerce sayfayı içeren ayrıntılı “piyasa kuralları” içinde bina (ve konut) yapımına geniş yer ayrılmıştır. Güvenlik, sağlık ve çevreye uyum koşulları belirlenmiştir.
Piyasa-demokrasi bağları
Çarpık demokrasilerde piyasa da çarpık çalışır. En çarpık olanı da inşaat piyasasıdır. Çünkü en büyük haksız kazançlar bu sektörde sağlanır.
Arazi rantı ile düğmesine basılan süreç (ve düzen) demirden, çimentodan çalmaya kadar her alana yayılır. Dış görüntüsüne bir boya atıldığı zaman altındaki bütün pislikler örtülmüş olur. Aynen makyajla kusurunu örten bir insanda olduğu gibi.
Hani derler ya, “Karpuz değil ki kesip içine bakacaksın”… Oysa katılımcı demokrasinin işlediği ülkelerde bireyin çıkarı, güvenliği ve özgürlüğü ile bunların toplumsal boyutu arasında denge sağlanır. Bu dengede konut, gıda, ulaşım ve eğitim gibi sektörler en stratejik ve “olmazsa olmazların bulunduğu alanlardır.”
İnsanları çağdaş ve güvenli bir konutta yaşatamıyorsanız ne demokrasiden ne de uygarlıktan söz edilebilir. Avrupa’nın gelişimini incelediğimiz zaman şunu görürüz; eğitim, konut, ulaşım, gıda gibi alanlar altyapıda gelişmenin temelini oluşturmuşlardır.
Salih Bey’leri ya da Abuzer Bey’leri üreten, yaşatan ve ayakta tutan çarpık demokrasidir. “Ahlaksız adam, nasıl yaparsın….” gibi ifadeler, onları “istisna gibi gösterip çarpık yapıyı meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramaz.”
Van depremini bu açıdan değerlendirmemiz gerekir. Çarpık demokrasi olduğu sürece binaların da büyük çoğunluğu çürük olmaya mahkûmdur.
Bireyleri suçlayarak işleri düzeltemeyiz. Bu ancak, çürük binanın dışının iyi boyanmasını sağlar. İşleri düzeltmek için katılımcı demokrasinin altyapısını hazırlamak zorundayız.

Erol Manisalı/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget