Medya Küreselleşmesi - Mustafa Balbay

Demokratik rejimlerde medya, iktidarı denetler.
Otoriter ya da otoriter eğilimli
rejimlerde iktidar, medyayı denetler.
Bugünkü anlamda demokrasinin, parlamenter sistemin oluşmaya başlaması da “halkın kralı denetleme” isteğiyle filizlenmiş, adım adım gelişmiştir.
Parlamenter sistemin kendi iç denetim mekanizmaları dışındaki en güçlü denetim organı medyadır.
Bu evrensel doğruların ortasında Türkiye’nin durumu ne?
Türkiye girişte altını çizdiğimiz çelişkiyi yaşıyor. Paradoks şu:
Medya organları güçlenirken denetim güçlerini yitiriyorlar.
Doğanın kanunları her yerde işler; siz denetim gücünüzü yitirdiğiniz an, denetim altına girersiniz.
***
Başbakan’ın seçtiği medya yöneticileriyle yaptığı son toplantı bunun somut örneklerinden biriydi.
Toplantıdan sızan bilgilere göre, aslında Başbakan’ın denetim için çok da çaba harcamasına gerek kalmamış. Medya yöneticileri ne yaparlarsa daha iyi olacağını demokratik şekilde tartışmışlar.
Bir Başbakan medya yöneticileriyle toplantı yapamaz mı?
Elbette yapabilir. Hele terör gibi sadece iktidarı değil, ülkenin tüm kurumlarını ilgilendiren bir konuda medyayı bilgilendirmesi, kimi hassas gelişmeleri paylaşması elbette gerekir.
Sonuçta medya da iç barışın tam olmasını ister. Bu konuda kendisine düşen sorumluluklar da vardır. Böylesi ortamlarda birinci sorumluluğu da kin ve nefret yollarını kapatmaktır.
Ancak Başbakan’ın istediği tam olarak bu değil. Başbakan, kendisinin de net biçimde açıklamadığı ya da açıklayamadığı bir yol haritası doğrultusunda haberler, yorumlar istiyor.
Aslında böyle bir “iktidar denetiminin” var olduğu düşüncesinin toplum katında iyice yerleşmesinin başlıca zararını yine iktidar görür. Zaten var olan bu endişe yerleştiğinde kimsenin tirajını tam olarak kestiremeyeceği bir fısıltı gazetesi yayına başlar.
***
Tarih boyunca bütün iktidarlar, kamuoyu oluşturma güçlerini kendi kontrolleri altında tutmak istemiştir. Bu kimi zaman bilim insanları olmuştur kimi zaman ozanlar.
Bugün bu anlamda en önemli güç medya. Kaldı ki, çağın adı da iletişim çağı.
Bütün klasik medya organlarından öte giderek kendinden daha çok söz ettiren yeni bir organ gelişiyor; sosyal medya.
Hindistan’da yaşayan bir genç “Wall Street’i İşgal Et” eylemine katılanları tebrik edip, eylem yerinin hemen yakınındaki bir pizzacıdan onlara pizza ısmarlayabiliyor. Bütün bunları binlerce kilometre ötede oturduğu yerden sadece bilgisayarının tuşlarına basarak yapabiliyor.
Böyle bir gelişimin olanaklarının yakın gelecekte neler olabileceğini düşünmek bile insanı heyecanlandırıyor.
Silivri henüz iletişim çağına girmedi. İnternet yok. Ancak kimi mektupların eklerinde sosyal medyadaki tartışmalar yer alıyor. Çok kısıtlı da olsa bu yolla o dünyanın kokusunu alabiliyorum.
Görünen o ki, klasik medya araçlarını denetim altında tutmak, hatta kendisine ait bir kol gibi kullanmak iktidarlara yetmeyecek. Çok yönlü sansür karşısında sosyal medya, koca bir canlıyı kısa sürede etkisiz hale getirebilen karıncalara da benzetilebilir.
Sermaye küreselleşmesinin karşısına tek tek bireyleri de kitlesel harekete çekebilen bir güç çıkıyor:
Medya küreselleşmesi…

Mustafa Balbay/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget