Ana muhalefetin genel başkanı laf olsun birileri beri gelsin diye mi söyledi, bilemiyorum.
Laf, sorun kıtlığı da yok. Ama bir süre önce Kılıçdaroğlu’nun Başbakan
RTE’yi istifaya davet etmesi siyaset gündeminin öncelikli maddesi.
327 milletvekilli AKP grubu, 135 milletvekilli ana muhalefetin gönlü hoş olsun diye Başbakan’ı istifaya zorladı. RTE de çaresiz koltuğu bıraktı diyelim.
Ne olacağına bakalım. Kuşkusuz, Kılıçdaroğlu genel başkan olarak atacağı adımları daha önceden hesaplıyor.
Pek çok zikzaklı davranışlar sergilemekle ünlendi ama herhalde muhalefet olsun da nasıl olursa olsun diye önünü arkasını düşünmeden adım atacak değil ya.
“Demokratik teamülleri” bilerek RTE’yi istifaya çağırırken sonrasını da düşünmüş, hükümetin nasıl kurulacağını da hesaplamış olmalı.
Oysa olacağı şu: Çankaya’daki AKP’li, istifa eden AKP Genel Başkanı RTE’ye yine hükümeti kurma görevi verecek!
Ne hamam ne de tellaklar değişecek!
***
Çoğunluğun demokrasinin kimi temel kurallarını görmezden gelmesi, bize özgü alaturka demokrasinin gereği!
Parlamentoda çoğunluğu olan bir partinin başbakanı, toplumsal, ekonomik, siyasal yanılgıya düştü mü istifa ediyor demokratik ülkelerde.
Bizde bir değil, belki yüze yakın olayda, dokuz yıldır pek çok alanda toplumsal tepki alan bir Başbakan var; istifayı düşünmek bir yana, tepkilerden Başbakanlık koltuğuna daha sıkı sarılması gerektiği sonucu çıkarıyor.
Örneğin RTE, Van depreminde 24 saatte başarısız olduğunu açıklıyor.
Sonuç almaz ama hiç değilse bugün kamuoyunun vicdanını seslendirecek bir çıkış yapacak; hah, işte şimdi yeri de zamanı da geldi.
Kılıçdaroğlu, başarısızlığını itiraf eden Başbakan’ı istifaya çağıracak derken…
…RTE’nin “Artık şehirlerde kaçak bina ve gecekonduları kimseye sormadan, bedeli ne olursa olsun biz yıkacağız” diyen açıklaması haberlerde tavan yapıyor.
Başarısızlığın itirafı siyasal, kişisel bir erdemmiş gibi sindiriliyor.
***
Canım efendim, şimdi batıdan doğuya ülke, Kürt milliyetçilerini hüsrana uğratan Kürt-Türk ayrımını reddeden toplumsal birliğe beraberliğe kilitlenmişken, demokratik ahlak gereğidir diye demokratik kimi kuralları, koşulları gündeme taşımaya ne gerek var!
Üstelik demokrasi adabına aykırı davranışlar, yalnız başarısız bir Başbakan’ı istifaya çağırmakla sınırlı da değil.
Bakın neden: Yeni anayasayı hazırlamakla görevli uzlaşma komisyonunda iki muhalefet partisi, kimi konuların, örneğin tutuklu milletvekilleri sorununu çözümleyecek yasal değişikliklerin ele alınmasını öneriyor.
Öneri komisyonda reddedildiği sırada, savunma gayretiyle Deniz Feneri sanıklarının üç ayda tahliyelerini örnek gösteren Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; “diğer mahkemelerdeki hâkimlerin (tutuklu milletvekillerinin) tahliyelerine karar vereceklerine, vermeleri gerektiğine kalben inandığını” söylüyor.
AKP’nin siyaset anlayışını, siyasal ahlakını sergileyen bu tablo; karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar deyişine benziyor.
Hükümet sözcüsü Arınç, doğruyu söylüyor…
…Komisyondaki AKP’liler doğrudan şaşıyor.
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet
Yorum Gönder