Şili'de Demokrasi ve Deprem Bilinci - Nilgün Cerrahoğlu

Ulusal trajedilere verilen tepki de bir gelişmişlik ölçütü oldu.
Deprem dendiğinde biz kendimizi genelde hep Japonya ile ölçüyoruz. Kişi başına düşen geliri 45 bin doları bulan Japonya ne var ki Türkiye’den hayli uzak bir örnek. Görece olarak Şili bize daha yakın… Ekonomik gelişmişliği bizimkine benzer bir ülke. Yakın tarihinde bizden ağır bir askeri diktadan geçmiş… Buna karşın bizden çok önce -90’ların başında- “demokrasiye geçiş sürecine” girmiş…
Şili’de geçen yıl yaşanan kıyamet büyüklüğünde deprem, “demokrasiye geçişin yarattığı fark” üzerinde özellikle çok konuşulan ve irdelenen bir konu oldu…
8.8 büyüklüğündeki Şili depremi, o tarihe dek yaşanan en büyük depremlerden biriydi. 17 Ağustos gibi, sabaha karşı insanları 3.30’da yatakta uyurken yakalayan ve büyük kentler dahil ülkenin yarısını etkisi altına alan yer sarsıntısı “3 dakika” sürmüştü.
Buna karşın toplam ölü sayısı 600’ü aşmadı Şili’de. Ölenlerin çoğu yaşamlarını; “cehennemin yeraltından yer üstüne çıktığı dakikalar” olarak tarif edilen deprem anında değil, tsunamide kaybetmişti…
Böylesine dev boyutlardaki bir trajedide kayıpların -görece olarak- bu denli sınırlı kalması, ülkenin önde gelen aydınları tarafından; “kaderciliğin antitezi” olan demokratik bilincin gelişmesiyle açıklanmıştı…
Kurban psikolojisi geride kaldı
Pinochet dönemini konu alan kitapları ile tanınan (“Generalin Sonbaharı”) Şilili yazar Ariel Dorfman bu gelişmeyi deprem bağlamında “(Takdiri ilahiye sığınan) Kurban psikolojisi, elli yıl geride kaldı” diyerek özetlemişti: “Şili -özellikle- son yirmi yılda (Pinochet diktasının yıkılışı ve demokrasiye geçişle birlikte…) çok değişti. Şilililer, bugün kaderlerine hükmetmek şuuruna eriştiler. Olayla başa çıkacak olgunluktalar. Bundan böyle çok sayıda hastanemiz var. Binalarımız da depreme dayanıklı…”
Bu özgüven patlamasına rağmen Şili’de de ne var ki özellikle tsunami sonrası bazı tatsız olaylar yaşanmış; yağmalar olmuş, hükümet deprem bölgesinde geçici OHAL ilan etmişti.
Burukluklar ve kazanımlarla dolu tablonun nihai bilançosunu ortaya koymak amacıyla arkadan bir dizi araştırma yapıldı. Bu araştırmalardan birinde (Barometro de las Americas - Chile 2010), Şili halkından hükümet ve diğer kurumların deprem karşısındaki performanslarının değerlendirilmesi istendi.
Bulgulara göre halkın yüzde 66’ı-dev boyutlardaki trajedi karşısında!- Cumhurbaşkanı’nın çabalarını çok olumlu bulmuş, yüzde 60’ı hükümetin performansını beğenmiş, yüzde 57’si belediyelerden, yüzde 73’ü silahlı kuvvetlerden, yüzde 72’si jandarmanın deprem bölgesi hizmetlerinden, yüzde 74’ü Kızılhaç’ın desteğinden memnun kalmıştı.
En yüksek memnuniyet oranı da halkın kendisine gitmişti.
Şilililer, “halk” olarak gösterdikleri duyarlılık, empati ve dayanışmadan yüzde 77 oranında hoşnuttular…
Demokratik sistem içinde “aktörler tarafından afetin yönetilebilirlik düzeyini” ölçmek açısından önem taşıyan çalışmanın devamı da aslında ilginç. Ama artık yerim yok…
Yazıyı şu soruyla noktalamak istiyorum: “Bizde benzer bir çalışma yapılsa; Başbakan, hükümet, belediyeler, TSK, Kızılay, STK’ler ve halkın afet karşısındaki tepkileri üzerindeki ölçümlerin sonuçları acaba nasıl çıkardı?”

Nilgün Cerrahoğlu/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget