Millette asıl burukluğu törenlerin iptali yarattı! - Ruhat Mengi

Bir an durup düşünün; bugün Arap ülkelerine “demokrasi ve laiklik dersleri” verebiliyor, “demokratik yönetime geçmeleri için” kafa tutabiliyorsak, dikta rejimlerini kıyasıya eleştirip despot liderlerine ültimatom çekebiliyorsak.. Demokrasinin can damarı kurumların üzerinde siyasi baskılar olmasına rağmen hala çoğunluk özgürce yaşamına devam edebiliyor, deprem kayıplarımız, terör şehitlerimiz gibi acılar karşısında birlik olabiliyorsak bunların hepsi “bizi ulus yaparak birleştiren ve insan haklarının korunmasını sağlayan” laik-demokratik Cumhuriyet rejimi sayesindedir.

Ama 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenleri “Van depremi” neden gösterilerek iptal edildi. Ve bu duyulur duyulmaz Twitter’da binlerce kişi “Bu bayramın göbek atarak kutlanmadığını, tam aksine böyle zamanlarda daha coşkuyla kutlanması gerektiğini” yazarak kararı protesto etti.

AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş ise 29 Ekim Bayramı resmi geçit törenlerinin iptali için; “Ciğeri yanmış 74 milyon insan varken Cumhuriyet Bayramı etkinliği düzenlemek herhalde milletin gönlünde biraz burukluk ortaya çıkarabilirdi” demiş. Şimdi, depremde yüzlerce insanımızı, terör saldırısında 24 askerimizi kaybetmek (ki dün de PKK saldırısında 2 polisimiz şehit oldu, böylece 26 şehit) tüm toplumu nasıl üzdü, yaraladı bunu görmeyen, hissetmeyen yok. TV’deki yardım kampanyasında birkaç saat içinde 62 milyon TL toplanması, parası olmayanların “kanıyla, canıyla yardıma koşması” bunu gayet net anlatıyor.

SİYAHLAR GİYEREK FENER ALAYI

Cumhuriyet Bayramı nedeniyle yapılacak eğlencelerin, baloların iptal edilmesi de son derece yerinde kararlardır ki hepsi de edildi. Ama öte yanda resmi geçit törenlerinin, okullarda yapılacak “Cumhuriyet’in önemini, değerini anlatacak konuşmaların, söylenecek marşların, etkinliklerin” bile iptaline hiç de gerek olmadığını bu ortak üzüntüleri paylaşan herkes bilir, nitekim internetteki tepki de bunu gösteriyor.

Bu millet Cumhuriyet’e bağlıdır, onun nimetlerini takdir eder, edemeyenlerin de anlamaları için bu nimetlerin (yazımın ilk paragrafında anlatılanlar dahil) hiç değilse milli bayramların yıldönümlerinde hatırlatılması gerekir. Oysa öyle bir durum var ki son yıllarda 19 Mayıs’ta gençlerin gösterileri, kıyafetleri, 23 Nisan’da çocukların yorulması gibi nedenlerle milli bayramlar önemsizleştiriliyor ve bugün olduğu gibi (eğlence söz konusu olmamasına rağmen) iptal bile edilebiliyor.

İstanbul Valiliği de resmi geçitlerin iptal edildiğini duyururken Kadıköy Belediyesi Bağdat Caddesi’nde 29 Ekim akşamı fener alayının yapılacağını açıklamış. Çukurca şehitleri ve depremde hayatını kaybedenlerin anısına herkes siyah kıyafetlerle katılacakmış. Fenerlerle yapılan ve kayıplarımızın da anılacağı bir Cumhuriyet yürüyüşü mü 74 milyonu rahatsız eder, yoksa Cumhuriyet Bayramı törenlerinin tümünün iptal edilmesi mi? Böyle bir karar çok daha fazla düşünülmeli, tartışılmalıydı, giderek milli bayramların unutulması ciddi bir hatadır ve asıl burukluğu bunun yaratması gerekir. Cumhuriyetimizin 88’inci yıldönümü kutlu olsun, sonsuza kadar yaşasın İnşallah!




****
Çıplak kralı giydirme görevi!


İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş; “Kral çıplak kardeşim, İstanbul büyük risk altında. Yeni bir şehir kurmalıyız” dedi. Açıklamasının geri kalanında “Deprem konusunda ‘ev yenileme’ projesinden sonuç alamadıklarını”, “1 milyar 100 milyon liralık deprem yatırımı yaptıklarını, binaları-viyadükleri-köprüleri güçlendirdiklerini” anlatmış, “İstanbullu ne kadar hazırsa biz de o kadar hazırız” demiş, “Belediye’nin kaynak veremeyeceğini, vatandaşın kendi binasını güçlendirmesi gerektiğini” belirtiyor.

Öncelikle, hataların-başarısızlıkların bile pembe tablolarla verildiği bir dönemde “kral çıplak” diyerek gerçeği anlattığı, halktan gizlemediği için Başkan Topbaş’ın kutlanması gerek. Ama öte yanda 1999 Gölcük depreminden ve arada olan her depremden sonra yıllardır “beklenen büyük İstanbul depremine karşı ne önlemlerin alındığı” tartışılır, binaların yüzde kaçının güçlendirildiği sorulurken hala “sayılı viyadük, köprü ve bina” ile başlangıç noktasına yakın bir yerde duruyor olmamız kabul edilemez.

CAN GÜVENLİĞİNDEN ÖNEMLİ Mİ?

Kral çıplak ise onu giydirmek, İstanbul gibi dünya kenti bir şehirde, Türkiye’nin en büyük ve kalabalık nüfuslu şehrinde çözümü yaratmak o şehrin belediyesine ve hükümete aittir. Belediye Başkanı “İstanbullu ne kadar hazırsa o kadar hazır” olduğunu söylemek yerine “İstanbulluyu depreme hazırlamak” görevini üstlenmiştir. Van depremindeki kahredici üzüntüyü gördük, can güvenliği birinci derece önem taşıdığına göre, bu belediyelere her türlü kaynak sağlandığına göre “1 milyar yüz milyon”un lafı olamaz, gerekiyorsa (seçmeni etkileyecek gözle görülür gelişmeler den) o hızlı otobüslerden, metrolardan önce deprem önlemlerine para harcanmalıdır.

Yani harcanmalıydı ve şimdiye kadar binaların çoğunluğu sorunsuz hale getirilmeliydi. Bütün hastane, sağlık ocağı, okul, yurt, devlet ve özel kuruluş binaları depreme hazırlıklı mı örneğin? Eğer vatandaşın kendisi yapmak zorunda ise belediye veya hükümet “bunu kaçılamaz şekilde ve en kısa sürede zorunlu kılacak” ne yaptı? Hangi yaptırımlar getirildi? Yeni bir şehir kurmak gerekiyorsa bugüne kadar bu yeni şehre neden başlanmadı?

BAŞKA YERE Mİ HARCANDI?

Maliye Bakanı Şimşek’in “Biz deprem vergisi olarak toplanan parayı eğitim, sağlık, duble yol gibi 74 milyonun ihtiyaçlarına harcadık” demesi uzun uzun tartışılması gereken bir açıklamadır. Bir tarafta insanların “dakikalar içinde can kaybı” söz konusu iken başka hiçbir ihtiyaç bunun önceliğini alabilir mi ve üstelik vatandaştan deprem vergisi diye toplanan bir vergiyi başka alanlara, özellikle de “gözle görülecek ve kısa sürede oy getirisi olacak” duble yol gibi alanlara harcamak kabul edilebilir mi acaba? Olacak iş midir bu?

Maliye Bakanı’nın bu açıklamasına rağmen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün “Deprem vergisi diye bir vergi yok” demesini ise yorumlamak bile mümkün değil, aynı kabinenin Maliye Bakanı’nı duymamış olmalı. “Bu vergi olmasaydı afetle ilgili çalışma yapılmayacak mıydı” diyor, bu konuyu da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’la konuşması iyi olur sanıyorum, zira Topbaş “Kral çıplak” diyor. İstanbul gibi en büyük ve tehlike altındaki kentimizde Kral çıplaksa diğer kentlerde nasıl giyinik olabilir?

İstanbul’da beklenen depremin gerçekleşmesi halinde yanlış tercihler veya ihmallerle kaybedilen zaman binlerce bile değil milyonlarca can kaybına olacaktır, bunu uzmanlar da kaç kez söyledi, hükümet ve belediyeler en kısa zamanda başta İstanbul olmak üzere tüm illerde bu konuyu çözmek ve ülkeyle paylaşmak zorundadır!

Ruhat Mengi/VATAN

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget