‘Arap Baharı’, ne yazık ki başladığı Tunus’ta beklenen değişimi getirmeyi, en azından şimdilik başarmış görünmüyor. 23 Ekim kurucu meclis seçimlerine katılımın konuyla ilgili yüzde 60, yüzde 70 gibi en iyimser tahminleri geride bırakarak rekor düzeylere ulaşması Arap dünyasının demokrasiye ilgi duymadığıyla ilgili olumsuz yaklaşımların asılsız olduğunu ortaya koymuştur. Ancak rekor katılımlı seçimler, ne yazık ki bekleneni vermemiş, Müslüman Kardeşler kökenli İslamcı parti Ennahda (Rönesans) seçimleri, açık ara kazanmıştır. Ancak dinci partinin başarısının ardında nelerin olduğu, ilerici partilerin toplamda 217 sandalyeli mecliste dinci partiden daha fazla sandalyeye sahip oldukları da gözden kaçırılmamalıdır.
Dinci partinin başarısının ardındaki nedenler irdelenirken ilerici cephenin yenilgisine yol açan hataların da en azından yakın gelecek için göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
Tunus seçimlerinde dinci partinin seçimlerde birinci parti olarak ipi göğüslemesinin ardında da petrol zenginlerinin siyasal, mali ve silah desteği de yer almaktadır. Ancak Ennahda’nın seçim başarısında payı olanlar salt bunlarla da sınırlı değildir. Dinci partiye karşı mücadele veren ilerici ve demokrat cephede yer alan partilerin bir türlü bir araya gelip birlik oluşturmayı başaramamaları da mevcut bulunmaktadır.
***
Demokratik ve Modernist Hareket’in (PDM) koordinatörü Riyad Bin Fadhel, geç de olsa ilerici tüm güçleri birleşmeye çağırmaktadır. Fadhel’in konuyla ilgili düşünceleri özetle şöyle: “Tunuslu seçmenlerin seçimlere bu denli ilgi göstereceklerini doğrusu tahmin edemedik. Tunus’un tarihinde benzerine rastlanmayan bu katılım en iyimser tahminlerle yüzde 60 ile yüzde 70 arasındaydı. Oysa bu tahminleri bile aşan rekor katılım Tunus halkının, giderek Arap halklarının demokrasiye hazır olmadıklarıyla ilgili savların yersizliğini ortaya koymaktadır. Oysa 14 Ocak ve 23 Ekim’de boyun eğme dönemi bir kez daha geri gelmemek üzere sona ermiştir. İslamcı partinin seçim başarısına gelince; bunun muhafazakâr kesimin zaferi olduğu söylenebilir. Demokratik ve Modernist Hareketimiz nisan ayından başlayarak tüm demokratik ve ilerici güçlerin bir araya gelip birleşmeleri için yoğun çaba harcamıştır. Ne yazık ki demokratik cephenin önde gelen iki kuruluşu Ettekatol ve ilerici Demokratik Parti (PDP) mücadeleyi tek başlarına götürmeyi uygun bulmuşlardır. Oysa bu tercihten ve ayrışmadan en çok dinci parti yararlanmış, ayrışan demokratik cephe ise ağır bedel ödemek zorunda kalmıştır. Ayrıca dinci parti özellikle gençleri vuran işsizlikten, sosyal adalet yoksunluğundan, bölgeler arası eşitsizliklerden de yararlanmıştır. Ayrıca dinci parti ilerici cephede yer alanları İsrail yanlısı olmakla ve dinsizlikle de suçlamaktan geri durmamışlardır. Dinci partinin seçim başarısının ardında başta Katar olmak üzere körfezin petrol zenginlerinin mali katkılarının payı da unutulmamalıdır.” Yakın gelecekte bir dizi Arap ülkesinde de Müslüman Kardeşler yönetiminin ortaya çıkması kimse için şaşırtıcı olmayacaktır. Ne ki, işin tuhaf yanı da yok değil.
Batılı müttefiklerin Kaddafi sonrası Libya’ya özgürlük, insan haklarına saygı, kadın erkek eşitliği gibi çağdaş amaçlarla bu ükeye karşı savaşa girmesinin ardında salt petrol çıkarları değil, meğer şeriatın gelmesinin sağlanması da varmış. Gerçi petrolün Batılı ülkelerin denetiminde olması ve sorunsuz akmasının yaşamsal önemde olduğu kimsenin saklısı değildir. Yeter ki petrol bu güçler tarafından çıkarılsın ve sorunsuz aksın. İnsan hakları, demokrasi, kadın-erkek eşitliği, şeriat kimin umurunda!
Hüseyin Baş/Cumhuriyet
Yorum Gönder