88’inci yıl nutku - Mustafa Mutlu

Türk Milleti!
Yetmiş sekiz yıl önce bugün, yani Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu gün; bayramınızı kutlayarak dedim ki:
“Şu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.”
Bulunduğum yerden bakıyorum da; ne yazık ki sizde bu sevinç ve heyecandan eser bile kalmamış…
Sevinç ve heyecandan vazgeçtim; bugün “Türk Milleti” diye hitap etsem, aranızdan beni bile “ırkçı” olmakla suçlayanların çıkacağını biliyorum.
Yurttaşlarım!
Biz on yıl gibi az bir zamanda çok ve büyük işler yapmıştık.
Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmaktı…
Peki; aradan geçen 78 yılda siz ne yaptınız?
Bizim yaptıklarımızın üstüne kaç fabrika, kaç tersane kurdunuz? Bizim dedelerinizle, ninelerinizle, annelerinizle, babalarınızla yaşadığımız coşkuyu yaşamadığınız gibi; tırnaklarımızla kazıyarak yoktan var ettiklerimizi ya yabancılara sattınız ya da kapattınız?
Sümerbank’ım nerede benim Türk Milleti?
Şeker Fabrikalarıma, SEKA’ma, TEKEL’ime, Denizcilik İşletmeleri‘me ne yaptınız?
Ben söyleyeyim, onları“Babalar gibi sattınız…”
Hatta bir ara Maliye Bakanlığınızı yapan o adam bir de utanmadan “Sümerbank’ı tarihten sildik” diye böbürlenmeye kalkıştı…
Başbakanınız, babasının malını pazarlar gibi, “Erdemir’i yerlilere sattırmam, yabancılara söz verdim” diye konuştu…
Limanları, Telefon İdaresi’ni Araplara sattı sonra…
Biz, on yıldaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkârane yürümesine borçluyduk… Siz, orduyla milleti böldünüz!
Benim ordumun komutanlarını doğruluğu ispat edilemeyen evraklarla kodeslere tıktınız…
Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkarmanızı bekliyordum sizden…
Siz Avrupa’yı bırakıp, Araplara yöneldiniz… Garp’ı terk edip, Şark’tan medet umar hale geldiniz.
Milletimizi, en geniş, refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağınıza inanmak istemiştim ve bunu söylemiştim 78 yıl önceki konuşmamda…
Küçük bir bölümü buna ulaştı ulaşmasına da; büyük bölümü hâlâ açlık ve yoksullukla boğuşmakta…
Milli kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmanızı istemiştim; siz Taksim’de benim adımı taşıyan Kültür Merkezi’nin kapısına mühür vurdunuz…
Benim kurduğum Opera’yı sahnesiz, Bale’yi sahipsiz bıraktınız. Elinizden gelse; tiyatroya gideni cezalandıracaksınız!
O konuşmamda o kadar altını çizdiğim halde müspet ilim yerine safsatalara, güzel sanatlar yerine arabesk kültürüne temayül ettiniz… Ortak ülkümüzü çok çabuk unuttunuz!
Size, “Bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur” demiştim; siz benim yıktığım köhnemiş devletin ipine yeniden sarıldınız ve onu hortlatmaya çalıştınız…
Hatta utanmadan, bir de bu Cumhuriyet’in Başbakanını “Padişah” ilan ettiniz!
Tamam; 78 yıl önce söylediklerimin yine arkasındayım:
Türk milletinin karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.
Ama siz; bu hasletlerin hepsini hor gördünüz, unuttunuz ve büyük bir atalete kapıldınız!
Milli birlik ve beraberliğinizin değerini bilmeyip; “açılım” martavalı adı altında bölünmeye, ayrışmaya taviz verdiniz.
Büyük Türk Milleti!
İstiklal Harbi’nin başladığı günden sonra; giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaat eden çok sözlerimi işittin. Çok bahtiyardım; çünkü bu sözlerimin hiçbirinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramamıştım…
Ama siz bugün tarihte kalan o zaferleri bile tartışır, hor görür oldunuz…
Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni âlem, içinizdeki örümcek kafalılara rağmen bir kere daha tanıyacaktır.
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
sözlerimi tıpkı 29 Ekim 1933’te söylediğim gibi “Ne mutlu Türküm diyene!” diye bitireceğim; ama…
Biliyorum ki aranızdan birileri bu sözü yok saymaya, hâlâ söylemeye devam edenleri ise cezalandırmaya kalkışıyor…
Ben yine de söyleyeceğim Büyük Türk Milleti:
Ne mutlu Türküm diyene!
Anıtkabir, 29 Ekim 2011
***

GÜNÜN SORUSU
Dünyada hangi lider, kurduğu ülkenin vatandaşları için “Onuncu Yıl Nutku” gibi bir konuşma yapabildi ve hangisi Mustafa Kemal Atatürk’ün halkıyla duyduğu gururu duyabildi?

Mustafa Mutlu/VATAN

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget