Siz bu yazıyı 30 Ekim Pazar günü okuyacaksınız ama ben 28 Ekim Cuma akşamı yazdım...
Saat 22:00’ye geliyor... Az önce; Twitter’da örgütlenen gençlerin Kadıköy Belediyesi’nin organizatörlüğünde düzenledikleri Van’a Yardım Zinciri kampanyasının merkezinden geldik kızımla...
Merkez, Kadıköy Belediyesi’nin alt katında kurulmuş... Binaya girerken ilk dikkatimizi çeken şey, kapının önündeki TIR’dı... Sol tarafta birer adım arayla yan yana sıralanmış 30’a yakın genç, elden ele aktararak koli yüklüyordu bu TIR’a...
Belli ki saatlerdir çalışıyorlardı ama birinin bile yüzünde bıkkınlık, yorgunluk ifadesi okunmuyordu...
***
Binaya girdiğimizde neye uğradığımızı şaşırdık:
Sağ taraftaki geniş boşlukta yüzlerce genç, sol tarafta binlerce koli ve poşet dolusu yardım malzemesi vardı...
Ortadaki merdivenin ortalarında eli mikrofonlu genç bir adam, son derece kibar ifadelerle gençleri yönlendiriyordu:
“İlaçlar arka taraftaki odaya lütfen...”
“Bantladığınız kolilerin üzerine, içindekileri yazmayı unutmayın...”
***
Merdivenin en üst basamağına oturmuş, olup bitenleri izleyen Belediye Başkanı Selami Öztürk’ü gördüm o sırada... Gözleri dolu doluydu.
Salondaki gençlerin arasında okul üniformasıyla gelmiş liseli kızlar, kravatlarını bile çıkarmamış delikanlılar vardı. Çoğu birbirini ilk kez orada görmüştü ama inanılmaz dostluklar kurmuşlardı:
Hem de, “Şunu alır mısın, bunu verir misin” dışında tek kelime bile konuşmadan...
Üç uzun “tasnif bandı” kurulmuştu merdivenin yanındaki boşlukta... Yardımseverlerin getirdiği poşetler ve koliler bu tezgahların en başında açılıyor; sonra kendi evlerinde bir kez bile elbise katlamamış o genç eller; bin yıllık tezgahtar ustalığında giyim eşyalarını katlayıp, türüne göre ayrı kolilere yerleştiriyordu...
Doktorlar vardı başka bir masanın başında; önce gelen ilaçların son kullanım tarihlerine bakıyorlar, sonra işlevlerine göre özel ambalajlara yerleştiriyorlardı...
“Ayakkabıcılar”, “battaniye ve çadırcılar” başka başka masadaydı...
***
“Çok uyumlu çalışıyorlar, inanılmaz özverililer ama kötü bir huyları var” dedi Selami Başkan ve babacan bir ifadeyle ekledi:
“Acıkmıyorlar!”
Anlamadığımı görünce ayağa kalktı ve elinde mikrofon bulunan gence “Yemek zamanı, herkes yemekhaneye” anonsu yaptırdı...
Gerçekten de gençlerin biri bile aldırmadı bu talimata...
Sonra talimat yinelendi, yine işi bırakıp yemeğe giden olmadı...
“İşte; bunlar böyle” dedi Selami Başkan, “Yemiyorlar, içmiyorlar ve buradaki yardım malzemelerini Van’daki kardeşlerine bir saat erken gönderebilmek için insanüstü bir gayretle çalışıyorlar...”
***
Sohbet iyiydi ama “hayat” aşağıdaydı... Muhabbeti kesip, kızımla birlikte “eşya tasnif edenler”in bulunduğu tezgahlardan birine geçtik. Ben kolileri yerleştirdim, kızım tasnifçi oldu... Hemen bağırlarına bastılar bizi, hiç yabancılık hissettirmediler... Ve iki saat içinde yüze yakın koli hazırlayıp, TIR’a taşıyan “insan zinciri”ne aktardık...
O iki saat boyunca işimi aksatmamak kaydıyla tek tek gözlerine bakmaya çalıştım o gençlerin:
Hani; duyarsız...
Hani; apolitik...
Hani; sorumsuz...
Hani; bilinçsiz...
Hani; bencil olduklarını düşündüğümüz ve söylemekten çekinmediğimiz o gençlerin gözlerinde; inanılmaz bir şeyler gördüm.
“Şey” diyorum; çünkü anlatmakta sıkıntı çekiyorum!
Kadere isyan gibi bir şey...
Başkaldırı gibi bir şey...
Aşk gibi bir şey!
***
Evet; keşke bu yardımlara, bu kampanyalara, bu özverili gençlerin çabalarına hiç gerek kalmasa...
Keşke; saçma sapan işlere milyarlarca lira harcayan devlet çözse tüm sorunları...
Ama madem olmuyor; o zaman gün, odaya kapanıp bilgisayar başında ahkâm kesme, heves kırma günü değil hanımlar, beyler...
Sadece evdeki eskileri toplayıp göndermekle de tamamlanmıyor “sosyal sorumluluk...”
Asıl iş, yardım toplama merkezlerinde...
Özellikle kilo sorunu olanlar, depresyona girenler, bu halktan umudunu kesenler; sözüm size:
Spora ve psikoloğa ayıracağınız iki saati, hiç değilse bugünlerde bu merkezlerde çalışmaya ayırın...
Günde iki saat çalışarak, haftada en az dört kilo vereceğinizi...
Ve depresyon ilaçlarınızı çöpe atacağınızı garanti ediyorum!
***
Ve son bir söz, Türkiye’nin dört bir yanındaki yardım merkezlerinde “yıldız parlatan” on binlerce gence... Yani, “tezgah arkadaşlarım”a:
Gözlerimi yaşartıyorsunuz çocuklar...
Ellerinize, o saf yüreklerinize, bitmeyen enerjinize sağlık!
Sizinle gurur duyuyorum!
***
YARDIMSEVERE UYARILAR!
- Kullanılmış giysilerinizin temiz ve sağlam olmasına dikkat edin... Örneğin delik çorabınızı ya da kullanılmış iç çamaşırınızı yardım torbasına değil, bir zahmet çöpe atın.
- Kombinezon, mayo, şort, porno dergisi gibi eşyalarınızı kendinize saklayın.
- Yardım merkezlerinde çalışacaksanız; gaza gelip benim gibi boyunuzdan büyük işlere kalkışmayın... Örneğin belinizde problem varsa, “koli taşıma zinciri”nden uzak durun! Yoksa ananız ağlar... (Buna da garanti diyorum!)
- Ve eğer 12-25 yaş arası çocuklarınız varsa... Bu merkezlerdeki dayanışmayı görmelerini mutlaka sağlayın... Hayata bakışlarının değişeceğinden de emin olun!
***
GÜNÜN SORUSU
Bugün Pazar... Çalışmıyorsanız... Yapacak bir şey olmadığı için uyukluyorsanız... Ve bu yazıyı okuduğunuz halde; hâlâ bir yardım merkezine koşmuyorsanız... Sorum size:
İyi misiniz?
Mustafa Mutlu/VATAN
Yorum Gönder