Van depreminde gündem çadır meselesi.. Başbakan Tayyip Erdoğan, “Kızılay tarafından, 15 bin 379 çadır gönderildi. Aslında bu çadırlar bu olaya yetecek miktardaki çadırlardır. Fazlasıyla yetecek miktardadır. Ama ne yazık ki olay kontrol dışına çıkınca bu çadırlar yetmez bir durum arz ediyor ve ondan sonra da bakıyorsunuz televizyonlar hemen ’çadır yok, şu yok, bu yok’ diyor. İlk anda gerçekten, ilk 24 saatte bu konuda bir başarısızlık oldu. Bunu kabul ediyoruz. Burada bir eksiğimiz oldu. Ama bu tür olaylarda, artık bu kadar eksik de, bu kadar hata payı da olacaktır” dedi.
Kızılay Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar ise depremin üzerinden 48 saat geçmeden 20 bin çadırı afet bölgesine göndererek tarihinin en büyük afet sevkıyatını gerçekleştirdiklerini söyledi ve “Bölgedeki tüm çadır ihtiyaçlarının giderilmesi için 120 bin çadır kapasitesine ihtiyaç var. Kimse evinin önünden ayrılmak istememektedir. Bu da son derece muazzam bir çadır ihtiyacını beraberinde getiriyor” diye konuştu.
Hangisi doğru? 15 bin mi 20 bin mi?
***
Kızılay Genel Başkanı, “120 bin çadıra ihtiyaç var” derken İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, “Terör örgütünün, bu ülkede ve bu millete karşı mücadelesi, dağda silahlı mücadelenin veya şehirde bombalı mücadelenin yanında, bu konularda da yalan haberleri yayarak bir takım asparagas haberleri yayarak, oluşturarak veya Van’da izlediğimiz gözlediğimiz gibi, olmayan talebi oluşturarak, talep patlaması yaparak, adeta yardımın yetersizliği gibi bir algılamayı oluşturmak şeklinde de devam etmektedir” sözleriyle farklı bir tutum içinde..
Elbette bölgede PKK etkilidir ve deprem mağduriyetini kendi lehinde kullanmak isteyebilir ama, 15 veya 20 bin çadır nerde, 120 bin çadır nerde?
Deprem bölgesinde 100 bin çadıra daha ihtiyaç olduğunu Kızılay Genel Başkanı söylüyor..
Evet herkesin evi yıkılmadı ama artçı depremler devam ederken insanlar evlerine giremediklerine göre, barınma ihtiyaçları doğduğunu, neden kimse kabul etmek istemiyor? Neden Başbakan orada aç, susuz ve uykusuz görev yapan televizyon muhabirlerini, kameramanlarını suçluyor?
Oysa canlı yayın yapıyorlar. Vatandaş ne diyorsa ekrandan onlar duyuluyor?
Gerçekleri kabullenmek olgunluktur. İşte Tayyip Bey, biraz onu da yapıyor ve “İlk anda eksiğimiz oldu” diyor ama ihtiyaç giderilmiş değil. Üstelik İçişleri Bakanı, halkın bu kadar haklı taleplerini PKK’nın oluşturduğunu iddia ediyor..
İnsaf! Deprem sizin başınıza gelse, eviniz zarar görmemiş olsa, artçı depremler sürerken, eşiniz ve çocuklarınızla birlikte o eve girer misiniz? Biz 17 Ağustos depreminde, İstanbul’da eve girebildik mi?
Bu talebi PKK’nın oluşturduğunu iddia etmek, bölge halkını ve televizyoncuları PKK’nın organize ettiğini söylemektir ki, o zaman “Peki siz neredesiniz?” sorusu akla gelir..
“Çadır talebini PKK oluşturuyor” demek depremzedelere haksızlık değil mi?
***
Kaldı ki deprem bölgesinde çok başarılı işler de yapılıyor. Kurtarma ekipleri, sağlık ekipleri, gıda temin ekipleri olağanüstü bir gayret içinde çalışıyor.. Beni en çok etkileyen, enkaz altından çıkarıldıktan sonra konuşan 17 yaşındaki Mesut Ozan Yılmaz’ın “Benimle beraber bir kişi daha vardı. Tamamen bir şans. Dövüşüyorduk, konuşuyorduk. Herkesin kendi nefsi deniyor ya, o orada yaşanıyor. Yer dövüşü vardı. Kafamı koyduğum şey bir cesedin ayağı idi. Sağda ceset, solda ceset. Ortalık mahşer yeri gibiydi. Kurtuldum; nasip” sözleriydi..
17 yaşında ama, böyle bir şoktan sonra gösterdiği olgunluğa bakınız.. Tabii ki yağma yapanlar da var ama Mesut’un gösterdiği olgunluk, milletin ona verdiği kültürden kaynaklanıyor. İşte milletin büyüklüğü bu olgunlukta.. Mesele, 17 yaşındaki Mesut kadar olgun davranabilmekte.. Başbakan, İçişleri Bakanı veya çoban olsanız bile..
Arslan BULUT/YENİÇAĞ
Yorum Gönder