Gidenleri yazmışsınız da bir de yerlerine gelenleri yazar mısınız diyen bir sürü e-posta geldi dün.
İsim isim yazmaya gerek yok ki.
Gidenlerin isimlerini alt alta sıralayınca, yerlerine gelenlerin fotoğrafı da beliriyor zaten kendiliğinden...
Madem ki “direndiğinden” gönderildi biri; yerine kondurulan haliyle teslimiyetçi!
Madem ki “bölünmez bütünlükçü” diye gönderildi biri; yerine getirilen haliyle “adem-i merkeziyetçi” !
Madem ki “Atatürkçü” diye gönderildi biri; yerine kalem teslim edilen haliyle “mütarekeci” !
Madem ki “Cumhuriyetçi” diye gönderildi biri; ikame edilen haliyle ya Şeyh Saitçi, ya Prens Sabahattinci...
Hiç uzun uzadıya izaha gerek yok; görmüyor musunuz üç gündür ekranlarda esen “ırkçı spikerler” infialini?
Duygu Canbaş ve Müge Anlı’yı lince kalkışanlar, aynı ekranlardan Türklere yönelik olarak sarf edilen her türlü hakaret ve iftiranın “demokrasi” diye maskelenmesine bir gün olsun itiraz etti mi, eder mi?
Türklere “soykırımcı” diyen, Türklere “katil” diyen, Türklere “faşist” diyenler “ırkçı” diye etiketlendi mi, etiketlenir mi?
“Canımız istediğinde kuş avlar gibi taş atıyoruz. Dağlarda vuruyoruz. Sonra bir şey olunca da asker gelsin, polis gelsin diyoruz. Kuş avlar gibi avlamayalım bunları” diyen Müge Anlı’nın kastını aşan ifadesi, adeta bir ölü soyucu gibi depremi fırsat bilip “Van’daki insanlara yeni acılar yaşatmamak için PKK’ya yönelik onlarca, yüzlerce can alan harekât da durmalıdır” diyen ve bütün bölge halkını “PKK’lı” yapan Cengiz Çandar’ın yaydığı algıdan daha mı tehlikeli, daha mı zehirli yani?
Bu hikayenin sonunda Anlı gider, Çandar kalır... Dolayısıyla giden gelenin -en azından ne olmadığının- fotoğrafıdır...
Selcan Taşçı/YENİÇAĞ
Yorum Gönder