Van’da ve Erciş’te acı, ölüm, gözyaşı, hüzün, umut bir arada...
Erciş’te ve Van’da yıkılan yapılar aslında bir kader ağını oluşturmuyor.
Umutlar giderek azalırken ölü sayısı 500’ü aşıyor.
Yıkıntılar arasında çocuklarını arayan babalar, kocalarını arayan kadınlar.
Gözlerini göğe çevirmiş, bakan acılı insanlar...
Yıkılan binalara bakıyorum TV’lerde haberleri izlerken...
Kim yaptı bunları? Bu yapıları yapanlar hesap verecek mi?
Asıl sorulması gereken bu!
Yazımı güneşli bir İzmir öğlesinde Cumhuriyet’in bürosunda yazarken, 4 battaniye dikkatimi çekiyor.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel, yardım kampanyası başlatmış. Her üyeden bir battaniye. 764 üyesi var İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin. Battaniyeler toplandıktan sonra Van’a ve Erciş’e götürülecek.
***
Ege’nin dört bir yanından yardım gidiyor deprem bölgesine. İzmir’den, Manisa’dan, Aydın’dan, Uşak’tan.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 4 ambulansı, kurtarma ekibi, yardımları çoktan Van’a ulaşmış.
İzmir güneşli ve ılık. Van ise yağışlı...
Ben, korkunun, acının arasına sıkışmış insanları düşünüyorum. O katil, can alan binaları yapanları...
Yıkık altından çıkan 13 yaşındaki Yunus’un ambulansa alınırken gülen gözlerini ve minik kalbinin durmasını...
13 yaşındaki bir çocuğun ölümünü...
Yaşamın derin sularını, umutla umutsuzluğu...
Direnme gücünü!..
Toprağın altını ve üstünü!
***
İzmir’de ve Ege’de, Akdeniz’de, Türkiye’nin dört bir yanında Van’daki, Erciş’teki acıyı yaşıyor insanlar...
Kimilerinin “gâvur İzmir”, kimilerinin “faşist İzmir” dedikleri İzmir halkı, belediyeleri, ilk günden seferber olmuş yardım için tüm Türkiye gibi...
Sosyal medyada “intikam” diye gürleyen faşistlere, ırkçılara bakmayın siz...
Sayıları çok az!..
Türk-Kürt ayrımı yapılmıyor, bu acı bizi tümleştirdi!..
Enkaz altında “Bizi kurtarın” diyenler insandır insan!..
6 yaşında, 10 yaşında çocukların üzerine çöken betondur beton!..
Öğretmenler var o betonun altında, memurlar, polisler var.
Yoksullar var...
İnsanlar var...
***
İnsan olmanın erdemi, onlara sahip çıkmaktır, intikam almak değil...
İzmir’de Pasaport İskelesi’nde otururken, gençlerle konuştum...
Yüreklerine kor düşmüştü onların...
Gençler, yaşlılar, kadınlar, erkekler...
Hepsi aynı tümceyi söylüyorlardı:
“Binaları yapanlardan hesap sorulacak mı, yoksa 1999 Marmara depreminde olduğu gibi günah keçisi mi çıkaracaklar?”
1999’da on binler ölmüştü...
Günah keçisi ise Veli Göçer’di...
Bir ülke düşünün ki domates, biber tarlalarına, sulak alanlara 20 katlı binalar yapılıyordu...
Erciş’te 12 katlı yapıya izin veriliyor, deprem yönetmeliği uygulanmıyordu.
Kim hesap verecekti, kim?
***
Mucize ve acı...
Yalnızlık duygusu...
Gözyaşı...
Yağmalanan TIR’lar...
Dağıtılmayan yardımlar...
Çadır yok, battaniye yok...
Ve PKK’nin bölgede, gelen yardımları engellemesi...
Gazetelerin birinci sayfalarına bakıyorum...
Ölen genç öğretmenler...
Manisalı Alime Paşa 25, İzmirli Hacer Özgür 24 yaşında yitirdiler yaşamlarını Van’da, Erciş’te...
Aydınlı Alparslan Altuntaş da 23 yaşında bir öğretmendi...
Bilmem Van’a 25 kilometre uzaklıktaki Gedikbulak İlköğretim Okulu’nun enkazını gördünüz mü?
Kumdan kale gibi çökmüştü!
Bilmem içiniz acıdı mı?
Bir kez daha soruyorum:
“Katillerden hesap sorulacak mı?”
Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet
Yorum Gönder