İlle de işin içinde kaçak yapılaşma, rüşvet, denetim yolsuzluklarının doğrudan olması da gerekmiyor... Belediyeler, ilgili bakanlıklar, iktidar projeleri önceliklerinin, geçerli ölçütünün siyasi rant olması, binalara bağlı deprem cinayetlerinde dünya rekorları suçları işlememize yetip de artıyor... Van depremi bağlantılı, depreme dayanıklı yapılaşmada ne ölçeklerde suçlu, utanç verici konumda olduğumuzu ortaya koyan sayısız bilgi, raporlar, kirli çamaşırlarımız yeniden ortalığa saçıldı... Göreceli en düşük şiddetteki depremlerde en yüksek ölümler, yapı yıkımları ile yüz yüze olduğumuzu sağır sultan biliyor... Örneğin 1999 sonrası büyük depremlerin beklendiği İstanbul'un, daha ağır risk taşıyan belediyelerinde ev ev durumları gösteren haritalar tüyler ürpertici... Olası deprem şiddeti bağlantılı bina yıkımları, ölü, yaralı sayıları bile biliniyor... Neden bina yıkımı, ölü yaralı sayılarını azaltma amacına doğrudan yönelik, dişin kavuğuna sığacak bir küçük adım bile atamadık?
Zeytinburnu, Avcılar, Fatih hem fay hatları, hem de daha önceki depremlerin vurgunları ile katmerli risk bölgeleri. Bilim adamları, "Sıvama, boyama ile ağır hasar almış binaların yeni gibi kullanımlarını katmerli cinayet sayıyor... Çok pahalı olan güvenirlik katkısı sınırlı ciddi hasar onarımlarını bile tavsiye etmiyor. Baştan dayanıklı yeni binalar uzun dönemli hem daha ekonomik, hem de katlanmış güvenlik sağlayabilir" diyor... Vatandaş yaşamı tehdit altında bu gerçeği duymak bile istemiyor... Bir ömrün uzunca bir döneminde, çok büyük sıkıntılarla elde edilmiş daireden vazgeçmek, apartmanda tüm yaşayanlarla birlikte çok ağır yeni bedelleri göze almak, kolay iş mi? Yıllarca evsiz kalmak, çok büyük ek katkılarla aynı arsa üzerinde yapılacak yeni bina için uzlaşmak kimsenin harcı değil...
Siyasi iradenin, "Ortada insan canı, ekonomiyi çökertecek riskler var" deyip elini taşın altına koyması gerekiyordu... Örneğin TOKİ, öncelikleri orta şiddetteki depremde bile yıkılacak, insan canı alacak, ekonomiyi batıracak yapılaşmalara öncelik vererek, depremlere dayanıklı binalar için yenileme işine baş koymalıydı... Bugün Van depremi üzerine Başbakan'ın verdiği sözün bugüne kadar anlamlı bir karşılığı yaşanmalıydı ki, ülkemizin, insanımızın geleceği için umutlu olalım... Dünyada en çok deprem cinayeti suçu işlenen ülke kara tablosunun kader olmaktan çıkarılacağı gibi bir ışık görebilelim... Belediyecilikten gelmişi çok, işi bilen, siyasi iktidarımızın Başbakan dahil tüm yöneticileri bu yaşamsal sorumluluklarına sırtlarını döndüler... Siyasi getirisi, rantı yoktu çünkü...
Hem siyasal, parasal rantı sıfır, bize de sıkıntısı düşecek bu türden projelere öncelik veren bir iktidara alkış tutulmazdı ki... Hani altyapı yatırımlarına öncelik veren CHP, muhalefet belediyelerini suçlayan seçmen var ya... AKP belediyeleri, iktidarını da bu insan canından yana, kendileri için yatırımlar, önceliklerinden ötürü belki de yargılarlardı... Kamu kaynaklarını, siyasi gücünü, siyasi, akçeli getirisi olmayan yatırımlara yönlendirecek göz var mı iktidarımızda?
Anımsayacaksınız petrol milyarderlerine peşkeş çekilen çok büyük kent rantı olan bir kamu özelleştirmesinden kalmış kent merkezi arsaları satılmıştı. Meslek örgütleri yasa, hukuk dışı projelere karşı dava açıp kazandılar. Oysa çoktan televizyonlarda dikey çıkmış akıl almaz fiyatlardaki dairelerin satışı reklamları boy göstermişti. Başkan'a ne olacağını sormuştum; "Yatay ya da dikey bu binalar yapılacak" diyebilecek kadar rahattı... O tarihteki yerel seçimler öncesi bu arsaları edinmiş dış sermayeli şirketlerden dudak uçurtan bağışların geldiği dedikoduları yaygındı... Şimdilerde yolları bulundu, söz konusu dev yapılaşma, rant aktarımı yatay hem de dikey olarak almış başını gidiyor...
Başbakanımızın iktidarda oy artışı sağladıkları son seçimde, İstanbul için seçmeni en çok uçurtan yapılaşma projelerini anımsayın... İstanbul'a yapay bir kanalla yeni Boğaz düşü, sağlanacak rant, dünya ölçeğinde dev rant yaratma içerikli değil mi? Siz hiç, 1999'da depremde, yapılaşma suçları, cinayetleri yüzünden, en büyük felaket, üstüne ekonomik krizi yaşamış Türkiye, insanı için, öldürecek binalar yerine yaşatacak binalar projesi duydunuz mu? Diyeceksiniz ki; "Büyük rant yaratan, muhteşem projeler kuşkusuz depreme dayanıklıdır..." Sağlam olduklarına elbette inanmak gerekiyor. Çok pahalı olmalarının bir nedeni de bu güvenlik olasılığı değil mi?
Ancak sorumlu her kimler varsa... "Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir, biz siyasi, rant getirisine bakarak proje üretiriz..." diyebilirler mi? İstanbul'un tarihi görünümünü katleden gökdelene göz yuman, görmeyen kafalar, Zeytinburnu'nu içine alacak orta şiddetteki bir depremde bile yıkılmaya aday binalarda, ölebilecek aday insanların, cinayetlerinin birinci dereceden suçlusu olmayacaklar mı?
Şükran Soner/Cumhuriyet
Yorum Gönder