Yıllar sonra “Gülen kaseti” vakası - Ayşenur Arslan

Fethullah Gülen, “devletin kılcal damarlarında dolaşacağız” diyordu. Zamanı gelinceye kadar sabırla bekleyeceklerini söylüyordu. 1999 yılında atv Haber’de yayınlanan (yayınladığımız) kaset, Gülen’in o ifadeleriyle çok konuşulmuştu. Gerçi Gülen ve Cemaati (kaseti doğrulayıp) “konuşmalar montajlandı” diye yalanlamaya çalışmıştı. Oysa, yakın tarih her şeyi ortaya çıkardı. Cemaat’in örgütlenmesini ve hedefini, dostuna / hasmına kanıtladı.

Doğrusunu isterseniz, bir başka olay EN ÖNEMLİ KANIT oldu benim açımdan.

Ama o “kanıtı” anlatmadan önce filmi bu kez 2009 yılına doğru geri sarmam lazım. O yıl, atv Haber’de bir dönem birlikte çalıştığımız Sabah yazarı Mahmut Övür, kendisini de içeren kaset iddialarına dair bir yazı yazdı. Kaseti görmediğini, kasetle ilgili toplantılara katılmadığını söyledi. Bu arada, meselenin “iyi planlanmış bir 28 Şubat operasyonu” olduğuna dair kanaatini okuyucularından esirgemedi. Ardından, özetle “Gülen kaseti hakkında soru sorulacaksa Ali Kırca ile Ayşenur Arslan’a sorun” dedi.

SORDULAR.. ANLATTIM..
Mahmut Övür’ün yazısından birkaç gün önce –rastlantıya bakın- Zaman’dan röportaj talebi gelmişti. Ben de kabul etmiştim. Nitekim yazının ertesi günü genç bir muhabir geldi, konuştuk. Tahmin ettiğim üzere Gülen kasetini sordu. Ben de “EVET BİZ YAYINLADIK” dedim. Ve o günden bu yana, soran herkese tekrarladığım şeyi anlattım:

“Görüntüden, kameranın Gülen’in bilgisi ve elbette rızası ile orada olduğu anlaşılıyordu. Tahminen 20 kadar kişiye bir konuşma yapıyordu. Ancak yine tahminen, o kaset çoğaltılıp çok çok daha fazla sayıda kişiye ulaştırılacaktı. Kamera bunun için vardı. Fethullah Gülen de, Türkiye’nin pek çok köşesine ve hatta belki yurt dışına ulaşacak mesajında hedeflerini anlatıyordu. Başta da söyledim, DEVLET İÇİNDE NASIL ÖRGÜTLENİLECEĞİNİ izah ediyordu. Konuşmanın bir yerinden başlatıp –kesmeden, yani montajlamadan- belli bir dakikaya kadar verdik. Çünkü benim haber kriterlerime uyuyordu: Gizli kamera çekimi değil.. Gülen, kandırılarak konuşturulmuş değil.. Kaset ondan ya da o mekandan çalınmış değil.. Ayrıca Gülen, devletin ve siyaset sahnesinin en ünlü isimleriyle görüşüp ağırlayacak kadar önemli bir figür. Dolayısıyla devlet / yargı konusundaki görüşleri haber değeri taşır. Bugün olsa yine verirdim.”

SORU VAR YANIT YOK!
Röportajımız, röportaj olmaktan çıkıp kısa bir habere dönüşmüş halde ertesi gün yayınlandı. O haberde, anlattıklarımın hiçbiri yoktu. Sadece şu cümle vardı: “EVET BİZ YAYINLADIK”.

Haberin birkaç sorunlu yanı daha vardı. Gazetenin üst düzey isimlerinden birine mail attım. “Ali Kırca hakkında söylemediğim bir nitelemeye yer verilmiş. Lütfen düzeltin. Kaset konusunda sanki bir pişmanlık ifadesi gibi sadece “yayınladık” dediğimi yazmışsın. Gerekçemi de lütfen yayınlayın” dedim.

Yanıt geldi: Ali Kırca konusundaki düzeltmeyi yaparlarmış ama kaset konusunda söylediklerimi –mazur görmeliymişim- yayınlamayacaklarmış.

Sizce de şaşırtıcı değil mi! AKP ve Cemaat’in en güçlü döneminde sorularına yanıt vermeyi göze almışım. Kaçmamışım / kaçınmamışım. Ama onlar benim yanıtlarımı yayınlamaktan kaçmış / kaçınmış.

Elbette kimseyi açıklama yapmaya, yanıt vermeye zorlayamazsınız. Örneğin Mahmut Övür’e Fethullah Gülen’le Pensilvanya’da ne konuştuklarını sormayı aklımdan geçirmem. Ya da atv Haber döneminde –bu kez kendisinin başrolde olduğu- öteki kaset vakasını anlatmasını isteyemem.

Ancak sadece gazeteciliğin değil, insan olmanın da gereğidir: Eğer bir soru soruyorsanız yanıtını da yayınlarsınız. Eğer o yanıt işinize gelmiyorsa, o zaman soruyu hiç sormamış olursunuz. O soruya da yer vermezsiniz. Hele hele yıllarca “montajladılar, cümlelerimi değiştirdiler” diyenlerden ya da böyle düşünenlerdenseniz!

ŞİMDİ ERDOĞAN “FİRAVUN” OLDU
Son günlerde Cemaat – AKP kavgasındaki gelişmeleri okur, izlerken aklıma sık sık o günler geldi. Yazmak ve medya tarihine not düşmek istedim.

Çünkü bugün, 1999 yılında yayınlanan kaset onlarca, hatta yüzlerce örnekle doğrulandı. Bir süredir “Cemaat’e yakın polis ve yargı mensuplarının tasfiye edildiği” yolundaki isyanları bile yeter aslında. Üstelik, “taraflar” artık bunlarla yetinmiyor.

Son birkaç haftadır olan bitene bakın.

Başbakan’ın “dar katılımlı bir toplantıdaki” kızlı-erkekli evler sözleri Zaman’da yayınlandı. AKP en büyük sarsıntılardan birini yaşadı.

Dershanelerin kapatılacağı yolundaki haber, yine Zaman’da “eğitime büyük darbe” manşetiyle verildi.

Zaman’ın manşetine de AKP yandaşı gazetelerden “anında” tepki geldi. Hem de görülmemiş sertlikte. Sabah “KARA PROPAGANDA” dedi. Aynı grubun gazetesi Takvim “APAÇIK YALAN” diye manşet attı. Güya haberlerini Bakan’ın sözlerine dayandırıyorlardı. Oysa Bakan Avcı dershanelerin kapatılacağını doğrulamıştı. Sadece “kapatmayanlara ağır para cezası getirileceği” bilgisinin doğru olmadığını söylemişti.

Kavga burada bitmedi, bitecek gibi de görünmüyor. Çünkü Fethullah Gülen, kimilerinin “AKP’ye muhtıra” dediği bir çıkış yaptı. "Firavun aleyhinizde ise doğru yolda yürüyorsunuz demektir" diye mesaj gönderdi.

Bundan sonra AKP’den aynı derecede güçlü bir hamle bekliyorum. Mesela, bende maalesef kopyası yok ama Erdoğan’ın damadının kanalı atv’de mutlaka vardır, Gülen kasetini arşivden çıkartıp yayınlayabilirler. “İşte bakın, bunlar böyle böyle devleti sardı” diye! Olur mu olur!

***

İSRAİL YANDAŞI İRAN AJANI!
AKP-Cemaat kavgasında en büyük hedef, Today’s Zaman’ın Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş
Twitter’ı kullanmayı birdenbire sevmeye başlayan AKP “sanal milisleri” Keneş hakkında müthiş bir kampanya başlattı. "#cemaatbkenesigorevdenalmalicunku" adıyla bir hastag açtı. Herkesi Bülent Keneş hakkında düşündüklerini yazmaya çağırdı. İşte yanıtlardan birkaçına göre Bülent Keneş!

KÜRT TÜRK KARDEŞLİĞİNİN DÜŞMANI

TÜRKİYE DÜŞMANLARININ ORTAK ADAMI

RTE DÜŞMANI

İSRAİL YANDAŞI

İRAN YANLISI

AMERİKAN AJANI

CEMAATİN YÜZ KARASI

***

BU ARADA…
Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi sitesinde duyuruldu: “Mardin’in Nusaybin İlçesi’ne bağlı Üçköy’de görevden dönen askeri birliğe, PKK’lılar tarafından ateş açıldı. Güvenlik güçlerinin anında karşılık vermesiyle PKK’lılar kaçarken, olayda can kaybı ve yaralanan olmadı.”

AKP’nin “samimi” destekçilerinden Prof. Sedat Laçiner anında yorumladı: Barzani’nin Diyarbakır ziyareti öncesinde PKK’nın pususu ilginç.

Çok sayıda gazetede ve televizyonda da, zaten BDP ve PKK’nın Barzani’nin ziyaretinden mutlu olmadığı.. Barzani’nin AKP’ye seçim öncesi güç / kan verdiği haberleri yer aldı.

Bir başka habere göre ise aslında AKP PKK’ya güç verdi. Milliyet Gazetesi’nde Namık Durukan imzalı haberde “beklenen sürpriz” duyuruldu: İMRALI KAPISI ARALANIYOR. Habere göre, Öcalan’ın uzun süredir dayattığı talepler yerine gelecek. Sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile gazeteciler İmralı’ya gidebilecek. Ancak gazetecilerin, teker teker değil, genel yayın yönetmeni düzeyinde ve topluca gitmesi bekleniyormuş.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget