Toplantının konusu 1915 – 16 yılarında
Osmanlı ülkesinde Ermeni Sorunu ile ilgili olarak yaşananlardı. Toplantıda
İngiliz devleti tarafından savaş yıllarında yazılan propaganda kitabı ünlü “Mavi Kitap”ın Türkçe basımının tanıtımı
yapıldı. Kitabın Türk parlamenterlerin hepsine gönderileceği belirtildi.
İnsan Hakları Genel Merkezindeki
toplantıyı düzenleyen isimler ise tanıdık isimlerdi. Birincisi İngiliz Lordlar
Kamarası Üyesi Lord Avebury idi. Lord Avebury, İngiliz Devletinin Kürt ve
Ermeni sorunları ile ilgili görevlisiymiş. Kendisini tanıyanlar bu iki konu ne
zaman söz konusu olsa Avebury’nin hemen boy gösterdiğini belirtiyorlar.
Diğer düzenleyici, Ermeni tarihçi Ara
Sarafyandı. Ara Sarafyan, Londra’da bulunan Ermeni Gomidas Enstitüsü’nün
direktörüdür. O da Batılılar tarafından Türkiye’ye karşı öne sürülen Ermeni
iddialarının önde gelen görevlilerinden biri olmuştu. İşte bu beyler Ankara’ya
geldiler, İHD’nin Genel Merkezinde basın toplantısı yaptılar. Türkleri, soykırımcı olarak ilan eden bu
emperyalist propaganda metninin tanıtımını yapmaktan daha doğrusu Türk
Siyasilerin Ermeni Meselesi konusunda ağızlarının payına vermiş olmaktan
duydukları mutlulukla Londra’ya döndüler.
Bu olayı duyan herkes İngilizlere,
Ermenilere ve toplantıyı düzenleyen, AB’den aldığı fonlarla varlığını sürdüren
İnsan Hakları derneğine kızıyor, bizse bu çıkışları nedeni ile dikkatlerin bu
olayın üzerine toplanması nedeniyle Tarihin gerçek yüzünü kendi halkımıza,
İngilizler, Ermeniler ve dış dünyaya göstermek için yeni bir şans yarattıkları
için teşekkür etmek istiyoruz. Çünkü bu konuda daha önceleri yazdığımız
yazılara pek az dikkat ediliyor ve yalan, yanlış haberler verdiğimiz
zannediliyordu. Oysa şimdi durum değişti.
Kabul etmek
gerekir ki Ermeniler ve Ermeni davası savunucusu bütün güçler için en önemli
başvuru kitabı olarak kabul edilen ünlü Mavi Kitap Ermeni davasına büyük destek
vermiştir. Eğer bu kitabın kimler tarafından,
nasıl ve hangi amaçla yazıldığını bilmezseniz, etkisinde kalmamanız oldukça
zordur. İşte bu nedenle biz bu yazı ve devamında Mavi Kitabın kimler
tarafından, nasıl ve ne amaçla hazırlandığını açıklamaya çalışacağız. Bu konuya
ilgi duyan ve ülkesini seven herkesin bu seriyi dikkatle izlemesini, varsa
itirazlarını ve görüşlerini bildirmelerini ve bilhassa yazıların mümkün
olduğunca yayılması ve muktedir olan dostlarımızca siyasilere ulaştırmasını
hararetle tavsiye ederiz.
1900’lü yılların başlarında Ermeni meselesi konusunda Avrupa’da sesini çok
fazla duyuran bir büyük isim İngiliz Lord James Bryce idi. Ermenileri
destekleyen çalışmalar ve propaganda sistemi içinde daha sonra ünlü bir tarih
profesörü olacak Arnold Toynbee’den de yardım görmüştür. Tıpkı Alman Rahip
Lepsius gibi, günümüzde dahi Ermeni konusunda yazarların ve tarihçilerin
mutlaka referans aldıkları bir kişidir. Nitekim İngilizlerin 1915 olayları
nedeni ile Türkiye’ye kadar gelip Türk Parlamenterlerin önüne bu kişinin
çalışmalarını koyması bu anlayışın sonucudur. Galiba onlar da meselenin
içyüzünü bilmiyor ve bu kişilerin yazdıklarını gerçek zannediyorlar.
James
Brice 1838- 1922 yılları arasında yaşamış İngiliz politikacı, diplomat ve
tarihçisidir. 1880 – 1907 arasında Avam Kamarası’nın liberal bir üyesiydi.
Dışişleri Bakanı müsteşarlığı (1886) , Lancester Düklüğü baş yargıçlığı (1892)
ve Ticaret Bakanlığı (1894–95) yaptı. (1907–1913) ABD. Büyükelçisi oldu. 1.
Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın Belçika ve Fransa ‘da yürüttüğü şiddet
hareketlerini inceleyecek komitenin başkanı oldu. (1)
Bryce
genç yaştan itibaren Ermenilerle temas kurabilmiş ve Ermeni Davasına gönül
vermiş bir kişi idi. Hüdavendigâr Onur, Figen Ünal Şen’in sabah gazetesinde
yayınlanan Ağrı Dağı ile ilgili olarak yapılan bir çalışmada, “Sir James
Bryce’in önce geniş bir kütüphane çalışması yaptığını ve sonra Ağrı Dağına
çıktığını ve tırmanış sırasında zirveye yakın yerlerde (Nuh Peygamberin Gemisi
ima edilerek) insan yapımı ağaçtan bir malzeme bulduğunu” belirtmektedir.(2)
James
Bryce 1877 yılında yazdığı “Transkafkasya ve Ararat” adlı kitabının
çıktığı dönemlerden beri tam bir Ermeni hayranı ve Türk düşmanıdır. Bu kitapta
Brice daha o zamanlar “Neden Ermeniler
bu zorluklara tahammül ediyor, atalarının Selçuklular ve İranlılara karşı
yaptıkları gibi isyan etmiyorlar?” diye soruyor ve Ermeni toplumunu tahrik
ediyordu. Nitekim 1889 Ağustos’unda Doğu Anadolu’da Bişeri’de 7 Ermeni
öldürülüp, 50 kadar da ev yakılınca, Bryce hemen Müslüman aşiretleri itham
etti, ancak bölgedeki İngiliz Konsolosluk elemanı, kendisi de bir Ermeni olan
Thomas Boyacıyan, gönderdiği raporda olayın müsebbibinin köydeki iki Ermeni
liderinden birinin Katolik mezhebine geçmesi üzerine diğeri tarafından
yapıldığını belirterek onun iddialarını boşa çıkarmıştı.(3) Bryce: 1894
yılında, Türk Düşmanlığını benimseyen bir siyasi ekolün yaratıcısı İngiltere
Başbakanı Gladstone’un teşvik ve desteği ile,
İngiltere’de “Ermeni Cemiyeti” kuran ve Ermenileri ilk defa
siyasi bir güç haline getiren ekibin başındaki kişi’dir. (4)
Tıpkı
Alman Rahip Lepsius gibi Balkan Savaşı sonrası dönemde Ermenilere bir yurt
yaratmak amacı ile hazırlanan ve Osmanlı Devletine zorla empoze
edilen“Mandelstam Planı” ile ilgili olarak İngiltere’de yapılan çalışmalarda, o
da sahnedeydi. Balkan Savaşı sırasında İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın Türkleri
yalnız bırakan tutumu, Hintli gençler
tarafından kurulan “Müslim League / İslam Cemiyeti” tarafından protesto
edilmişti. Lord Beaconsfield’in Doğu politikasına hala bağlı pek çok
İngiliz de parlamentoda ve basında seslerini duyurmaya çalışıyorlardı. (Vikont)
Bryce 8 Mart 1913’te Avam Kamarasında “Şark Meselesi” hakkında açılan bir
görüşme sırasında Rus müdahalesinin doğuracağı tehlikeyi kabul eder ve ister
görünüyordu:
“Ermenilerin
Rus müdahalesini ciddi olarak istediklerini gösteren belirtiler var.
Ermenilerin himaye isteyebileceklerini kabul etsek bile, Rusya devrimlerinin
gerçekleştirilmesi için, her hangi bir talepte bulunursa ne yapacağız, bunu
reddedecek miyiz?”
Dikkatlice
söylenmiş bu sözlerde altı doğu vilayetinde çıkabilecek karışıklıkların
endişesi saklıydı. Erzurum ve Van’daki Rus konsolosları (hazırlanmış bir planın
elemanları olarak) böyle bir ihtimal bulunduğunu Rus Dışişleri Bakanlığı’na
rapor etmekte ve buna dayanarak Rusya’nın müttefiklerini haberdar
etmektedirler. Ayrıca Balkan Savaşları sırasında Rumeli’den sürülen
Müslümanların Anadolu’ya yerleştirilmelerinin endişe edici bir durum yaratacağı
ifade edilmektedir.
Görüldüğü
gibi Bryce ve arkadaşları topraklarını,
yurt ve yuvalarını kaybetmiş ve perişan duruma düşmüş, milyonlarca Türk ve
Müslüman göçmenin sorunları ile zerrece ilgilenmiyor, fakat bu insanların
Doğu Anadolu’ya, Ermenilerin çokça yaşadığı topraklara gönderilip, o güne kadar Ermeniler lehinde
oluşturulmaya çalışılan dengeyi bozmasından endişe ediyorlardı. Dışişleri
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mr. Acland, Avam Kamarası’nın 8 Mart 1913 tarihli
oturumunda bu zavallı göçmenlerin Ermeniler için bir tehdit teşkil etmediğini
söylediği zaman Bryce ve arkadaşları derin bir oh çektiler. (5)
DİPNOTLAR:
(1) Ana Britannica Cilt -6, s.402.
(2) Fügen Ünal Şen, Sabah Gazetesi 5 Ocak 1998, Ağrı
Dağı Efsanesi, Nuh’un Gemisi nerede? Hüdavendigar Onur illeti Sadıkadan Haykın
Çocuklarına s.15 ( İstanbul–1999)
(3) Salahi R.Sonyel: The Great War And The Tragedy of
Anatolia, Turks And Armenians in The Maelstromof Major Powers, s.145 ( TTK–2000)
(4) Georges de Maleville, 1915 Osmanlı –Rus – Ermeni
Trajedisi s.87 (Çev. Necdet Bakkaloğlu, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul
-1998).
(5) Edgar Granville: Çarlık Rusyası’nın
Anadoludaki Oyunları, s.62-63( Ankara-1967).
Dr. M. Galip Baysan
Yorum Gönder