Tugay çapındaki bir Türk
Birliğinin Birleşmiş Milletler Kuvvetlerinin Komunist Çin birlikleri tarafından
kuşatılıp imhasını önlediği Kunuri Boğaz Muharebesinin üzerinden 63 yıl geçti.
Türk aydınları tarafından çok az işlenen ve çok az bilinen bu konu üzerinde
durmayı şehit ve gazilerimize olan saygımız nedeni ile gerekli gördük. Bu
muhteşem olayın yaratıcılarından hakkın rahmetine kavuşanları saygı ile anıyor,
hayatta olanlara şükranlarımızı sunmak istiyoruz.
B.M. Kuvvetleri savaşın
başında çekildiği Pusan Köprübaşı mevzilerindeki hazırlıklarını tamamladıktan
sonra, Kuzey Kore’yi tamamen işgal etmek amacıyla, 24 Kasım 1950 günü büyük
saldırısını başlattı. O gün cephenin sol kesimindeki birlikler süratle ilerleyerek
10–15 Km. kadar ileri gittiler ama sağ taraftaki II nci Güney Kore Kolordusu
hiçbir ilerleme göstermedi. Ertesi gün de olaylar aynı şekilde gelişti. Üçüncü
gün (26 Kasım 1950 günü) solda ki Amerikan Kolorduları da durdu. Aynı gün sağ tarafı savunan Güney Kore Kolordusu,
çok üstün sayıda düşman gücünün saldırısına uğradı. Bu Kolordu güneye ( Tokchon
ve doğusuna) çekilmek mecburiyetinde kaldı. 26/27 Kasım gecesi
saldırılarına devam eden düşman birlikleri, Güney Kore Kolordusunu 40
Km. kadar güneye atmayı başardı. Düşmanın, bu taarruz sırasında Güney Kore birliklerine
karşı 8 ad. Komünist Çin Tümeni kullandığı kabul edilmektedir. Bu ileri çıkış
ve geri çekilişlerden açıkça anlaşılacağı gibi, Taarruz eden Ordunun büyük
kısmı ile sağ yanı arasında büyük bir boşluk doğdu. Kabul etmek gerekir ki, Komünist Çin savunmasını çok mükemmel
hazırlamış, B.M. Kuvvetlerini açık vermeye mecbur etmiş ve başarmıştı. Şimdi
asıl saldırı gücünü meydana gelen boşluktan içeri sokacak, 8nci Amerikan
Ordusunun yan ve gerisini kuşatarak geri çekilmesini önleyecek ve bulunduğu
bölgede teslim olmasını veya imhasını sağlayabilecekti.
ABD. Birlikleri ile Güney
Kore birliklerinin arasındaki büyük boşluğun süratle ve mutlaka kapatılması gerekiyordu. B.M. Kuvvetlerinin ve
hatta Kore Savaşının kaderi bu görevi alacak birliğin başarısına bağlıydı. Görev, ihtiyattaki Türk Tugayına verildi.
Tugay 27 Kasım sabahı, saat 0500’de aldığı harekât emrine göre, dost ve
düşmanın birbirine karıştığı, yabancı bir arazi ve dar bir vadide düşmanın
büyük kısmının yaklaştığı Tokchon Bölgesine doğru ilerlemeğe başladı. Yolların
çekilen birlikler, sivil halk ve onların arasına karışmış Komünist çetecilerin
müdahaleleriyle tıkanması nedeni ile ilerleme
oldukça zor oluyordu. Üst birlikle irtibat kurmak ta gittikçe zorlaşıyordu.
Türk Tugayı o güne kadar hiçbir muharebeye katılmamıştı, savaş tecrübesi yoktu.
Tugay Komutanı General Tahsin
Yazıcı yaptığı durum muhakemesi sonunda yolu “Wawon Boğazında” ( biraz geriden) kapamayı uygun buldu. Yol üzerinde
ilerleyen birlikler durduruldu, aynı tertiple geri dönmeğe başladılar. Bu
arada tepelerden ilerleyen Çinliler, gece karanlığından istifade ile görünmeden
yaklaştılar ve en öndeki birlikleri
baskın şeklinde ateş altına aldılar. Bu baskın sırasında üst komutanlıkla
irtibatı sağlayacak Amerikalı irtibat subayı ve aracı da düşman eline geçti.
Birlikler Wawon bölgesine
intikalini 27 Kasım saat 21–22.00 arası tamamlamış ve gerekli emniyet tertibini
aldıktan sonra dinlenmeye çekilmişlerdi. İleriden silah sesleri geliyordu. O
gece saat 01.00 civarında Tugay Komutanı General Tahsin Yazıcı “ Artçı durumundaki birliklerin düşmanın
baskınına uğradığı ve dağıldığı” haberini aldı. Düşmanın mevzilerdeki
birliklere saldırıları gün ağarırken başladı. Çinlilerin savaşan birlikleri
kuşatma teşebbüsleri diğer Bölüklerin ard arda savaşa sokulması ile önlendi. Tugay bu zor şartlar altında 28 Kasım
gününü kazanarak B.M. Kuvvetlerinin geri çekilebilmesi için gerekli olan
günlerden birini kazandı. Komutan gelişen şartlar karşısında daha iyi bir
savunma ortamı elde etmek niyetiyle, 7 Km. kadar batıdaki bir köye (Sinnimni Köyüne)
çekilme kararı aldı. Tugay
birlikleri yavaş yavaş muharebeyi keserek geri çekilmeye başladılar.
Çinliler havanın kararmış
olmasına rağmen bu çekilmeyi fark ettiler ve Tugayın gerisini savunan Artçı
Birlikleri ile teması kesmeden sıkıca takibe başladılar. Yol çok dardı, intikal
yavaş oluyordu. Bu nedenle yürüyüş kolu,
artçı, düşman birbirini çok yakından izliyordu. Sinnimni Bölgesinde iki
tabur mevzilere yerleştirilmişken, üçüncü Tabur ve Topçu Taburu,3 Km. kadar
daha batıya ve ancak saat 21–22.00 arasında yerleşebildiler. Aynı gece
yarısı, bu grup (yani III ncü Tb. ve
Topçu Tb.u) aradan sızmış olan Komünist Çin birliklerinin baskınına maruz
kaldılar ve yoğun bir makineli tüfek,havan ve roket ateşine hedef oldular.
Bu baskın Tugayın büyük bir kesimi üzerinde “Panik” yarattı. Bu birlikler gece karanlığında, yol boyunca birbirine karışmış olarak
geriye çekilmeğe başladılar. Bu arada düşman yolun kuzeyindeki bir kısım
tepeleri işgal etmiş, mevzilerdeki I ve II nci taburların arasındaki irtibatı
kesmişti.
Bu baskın ve olumsuz
gelişmeler Tugay karargâhını çok zor bir durumda bırakmıştı. Tugayın yarısı
ileride etrafı düşman tarafından çevrilmiş durumda savaşırken, diğer yarısı
kontrol dışına çıkmış, darmadağın olmuştu. Komutana hal tarzı olarak “daha
geriye çekilmek, dağılanları toparlayıp kurtulanlarla yeni bir mevzi tutma”
empoze edilmeğe çalışıldı. Tugay Komutanı Tahsin Yazıcı; Harekât Şube Müdürü
Kur. Yarbay Faik Türün ( Sonradan Orgeneral) ‘in tavsiyesi ile elde kalan ve
çekilen birlikleri toparlayarak o
bölgede savunmaya geçmek ve mümkün olan ilk fırsatta kuşatılmış birlikleri
kurtarma imkânı aramak kararını verdi. Subaylar dağıldı, yoldan geçenler
durduruldu, birlikler, emir komuta düzeni yeniden kurulmaya çalışıldı. Komutanın bu cesur direnme ve savunma
kararı sayesinde, geriye doğru şuursuzca akan insan seli kısmen durduruldu,
bozulan birlikler yeniden düzenlenerek, beklenen büyük düşman saldırısını
karşılamak üzere, yeni bir savunma hattı kuruldu.
Tugay Komutanlığı bu
hazırlıklarla meşgulken ileride çok zor şartlar altında kalan ve üstün sayıda düşman birlikleri ile çevrilmiş bulunan II
nci Tabur ve 1nci Taburun 2nci Bölüğü bütün gece ve ertesi gün öğleye kadar
savaştılar. Düşmanın cephe ve yanlardan yaptığı taarruzlara rağmen, nefes
kesici muharebeler yaparak ve üstün kahramanlık örnekleri sunarak yerlerini
muhafaza edebildiler. Özellikle Sinnimni’nin ve vadinin hemen güneyindeki
tepeleri tutan 2nci Bölük: yan ve gerilerini kuşatmaya çalışan düşmana karşı
“Süngü Hücumu” yaparak mevzilerini 29 Kasım öğle saatlerine kadar kahramanca
savunarak elde tutmuştur. Bu boğuşmalar sırasında cephanesi tükendiğinden,
teslim olup hayatta kalma yerine, düşmana saldırmayı tercih etmiş, hücumla ele geçirdiği silah ve cephaneyi yine
onlara karşı kullanarak ayakta kalmayı başarabilmiştir. Bu hareket inanılmaz
bir başarı örneğidir.
Komutan; ileride kalan
birlikleri kurtarmak için bir karşı taarruz yapma hazırlığını yaparken, saat
10.00 civarında bölgeye 2.nci ABD Tümenine ait bir alay ve bir tank bölüğü
geldi. Amerikalı Alay komutanına gelişen durumu açıklayan General Yazıcı; “ bir karşı taarruz yapılarak kuşatılmış
birliklerin kurtarılmasını” istedi. Amerikalı komutan; “böyle bir saldırının
kendi görevleri arasında olmadığını” belirterek teklifi reddetti. Çaresiz
kalan komutan mümkün olan Türk kuvvetlerini toplayarak Sinnimni istikametinde taarruzu
başlattı ve düşmanın çemberini yararak ilerdeki birlikleri ile temas kurup geri
çekilmelerini sağladı.
Amerikan Alayı ile temas,
aynı zamanda Tugayın görevini başardığının da göstergesi idi. Demek ki
kazanılan iki tam gün içinde B.M.
Kuvvetleri çekilmeyi başarabilmişti. Bundan sonra Tugay birlikleri ABD
birlikleri ile birlikte Kunuri ve Sunchon Boğazlarında yine kuşatıldılar, küçük
birliklerin üstün becerileri ve ABD Hava kuvvetlerinin yardımı ile yine
dövüşerek ve büyük başarılar göstererek kurtulmayı başardılar. Tugay Komutanı
sonradan yazdığı 31 Aralık 1950 tarihli raporunda: “ Tugay, en çok kaybı, Kunuri-Sunchon arasındaki Boğazdan çekilirken
vermiştir” demiştir.
Tugay Komutanı 30 Kasım
akşamı Pyongyang’a gelmiş ve Tugayı kontrol altına almağa başlamıştı. Bu
muharebelerde en fazla zayiat veren 2nci ABD Tümeni ve Türk Tugayı yeniden
toparlanıp teşkilatlanabilmek için Seul Batısına gönderildiler. Tugayın bu
muharebeler sırasında verdiği zayiat: Personel
olarak %15, araç-gereç olarak %70’tir. Personel zayiatı: 218 Şehit, 94 Kayıp,
455 yaralı olmak üzere toplam 767’dir.
Kunuri Muharebeleri sırasında Türk Tugayının
karşısında 38nci Komünist Çin Ordusu’nun bulunduğu ve Tugayın kazandığı zamanın
B.M. Kuvvetlerini olası bir kuşatma ve imhadan kurtardığı tespit edilmiştir. Bu
muhteşem zaferin mimarları başta Komutan Gen Yazıcı ile onun bu konudaki en
yakın yardımcısı, Kur. Yarbay Faik Türündür. 1981 yılında, bu konuda
yaptığım araştırmalar esnasında, Em. Orgeneral Faik Türünle yaptığım görüşme
sırasında, kendisine “ o bilinmezlik ortamı içinde sizi böylesine ölümcül bir
savunmaya iten en önemli sebep neydi?” diye sordum. Cevabı basitçe “ Ne yapabilirdik ki, zaten Tugayın yarısı
kuşatılmış imha olmak üzereydi, hem onları hem kendimizi kurtarmanın ve bize
verilen vazifeyi başarmanın tek yolu; sağlam durup olayların netleşmesini
beklemekti. Üstelik ileriden hala silah sesleri geliyordu.” Şeklinde oldu.
Bütün bu gerçeklere rağmen
daha sonraki yıllarda gerek ABD, gerekse Güney Kore tarihçileri Kunuri’de elde
edilen bu büyük başarıyı, Tugayın bağlandırıldığı bir üst birlik, 2nci Amerikan
Tümenine mal etmişlerdir. Bunda Amerikan ordusundaki “Türkiye karşıtı lobi elemanlarının” katkısının olmadığını söylememek
mümkün değildir. Türk tarafı daima olduğu gibi, asil bir tevazu duygusu içinde
“sadece görevimizi yaptık” demekle
yetinmiştir. Her şeye rağmen gerçekler,
kısa bir süre sonra Tugayı ziyaret eden 8nci Ordu Komutanı Orgeneral Walker’in,
Tugaya verilen Madalya töreni esnasında şu sözlerle dile getirilmiştir:
“Kahraman Türk evlatları: sizlere şahsım, Ordum ve
Amerikan Ulusu için geldim. Kunuri Muharebelerinde Ordumun sağ yanı korunmasız
kalmıştı. Düşmanın o istikametteki büyük kuvvetleri Orduyu sağ yanından ve
gerisinden kuşatmak ve yok etmek amacı ile ilerlemekte idi. Elde başka kuvvet
olmadığından o istikamete sizleri zorunlu olarak gönderdim. Sizin kahramanca
muharebe ve direnmeniz olmasa idi, Ordum çok fena durumlarla karşılaşabilir,
belki de yok edilebilirdi. 8’
nci Ordu bu kurtuluşunu size borçludur. Sizi takdir ediyor ve ordumda
varlığınızla gurur duyuyorum.
Dr. M. Galip Baysan
Yorum Gönder