<
İçişleri Bakanlığı, YÖK aracılığıyla yurtlarda kalanların isimlerini, kimlik numaralarını istedi.
İçişleri Bakanlığı’nın, YÖK aracılığıyla öğrenci yurtlarında kalan
binlerce öğrenciyi fişlediği ortaya çıktı. Üniversite rektörlüklerine
gönderilen yazıda “yürütülmekte olan bir çalışma için” öğrenci
yurtlarının adresleri ve yurtlarda kalan öğrencilerin isimleri ve kimlik
numaraları istendi. Bu yazı üzerine üniversiteler yurtlarda kalan
öğrencilerle ilgili bilgileri YÖK üzerinden bakanlığa bildirdi. Gezi
Parkı eylemlerine katılan bazı öğrencilerin kaldıkları yurtlarda
fişlenmeleri ve yurtlarından atılmaları kamuoyunda tartışma yaratmıştı.
Ardından Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, kızlı-erkekli öğrenci evlerine
müdahale edeceklerini açıklamasıyla birlikte çeşitli kentlerde öğrenci
evlerine yönelik polis baskınlarının örnekleri gündeme gelmişti. Tüm bu
tartışmalar ardından Cumhuriyet’in ulaştığı bir belge, öğrenci
yurtlarında kalan tüm üniversitelilerin tek tek fişlendiklerini ortaya
çıkardı. ‘Bir iş için lazım!’ İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık
İşleri Genel Müdürlüğü, 23 Ağustos 2013’te YÖK’e gönderdiği yazıda,
öğrenci yurtlarının adresleri ile bu adreslerde kalan öğrencilerin
bilgilerinin toplanmasını istedi. Genel müdürlük yazısında, bilgilerin
“yürütülmekte olan bir çalışmaya esas olacağı” ifadesine yer verilmesi
ve somut bir gerekçe sunulmaması soru işaretlerini de beraberinde
getirdi. Yazı üzerine harekete geçen YÖK ise, 6 Eylül’de tüm
üniversitelere “ivedi” ibareli birer yazı gönderdi. YÖK Genel Sekreteri
Recep Sarıipek imzasıyla gönderilen yazıda, “Öğrenci yurtlarının adres
standartlarına uygun adresleri ile bu yurtlarda kalanların kimlik
numaraları, adları ve soyadlarının 23 Eylül’e kadar elektronik ortamda
bakanlığa gönderilmesi gerektiği” belirtildi. İşte bu yazı üzerine
Türkiye’deki tüm üniversiteler kendilerine bağlı öğrenci yurtları ve bu
yurtlarda kalan öğrencilerle ilgili tüm bilgileri YÖK aracılığıyla
İçişleri Bakanlığı’na iletti.
Öğrenci fanusun içinde
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, YÖK’ün kuruluş yıldönümü olan 6
Kasım’da yayımladığı akademik özgürlük bildirisinde şu ifadeleri
kullanmıştı: “Üniversite yerleşkeleri öğrencilerin kendi görüşlerini
rahatlıkla ifade edebilecekleri güvenli ortamlar olmalıdır. Entelektüel
çeşitliliğin ve düşünsel çoğulluğun baskılanması öğretim/öğrenim
süreçlerinin verimliliğini azaltacak, öğrencilerin öğrenme özgürlüğünü
kısıtlayacak, eleştirel ve derinlikli düşüncenin oluşum imkânlarını zora
sokacaktır.” Bu açıklamadan bir gün sonra Yükseköğretim Kurumları
Öğrenci Disiplin Yönetmeliği değiştirilmişti. Soruşturma geçiren
öğrencilerin tüm kampustan uzaklaştırılabilmelerini öngören yönetmelikle
bugüne kadar birçok üniversitede serbestçe ve siyasi amaçlar dışında da
kullanılan “izinsiz olarak bildiri dağıtmak, afiş ve pankart asmak”
hakkının kınama gerektiren bir suç olarak işlem görmesi hükme
bağlanmıştı. Bir başka değişiklikle de suç sayılan öğrenci eylemine
katılan öğrencilerin bir yıl boyunca okuldan uzaklaştırılmalarının önü
açılmıştı.
Fırat Kozok/Cumhuriyet
Yorum Gönder