Okuduklarını Oturma organıyla anlayan cahillerden bunaldım

Bazı aday adayları rahatsızlık veriyor içerikli bir yazı yazdım. Tepki patlaması yaşadım. Meğer bu konuda sıkıntı yaşayan ne kadar çok insan varmış. Aldığım teşekkürün haddi hesabı yok. Ama gerçeklerden rahatsızlık duyanların varlığından ve onların tepkilerinden de bahsetmek gerekiyor.
“Sen siyasetten anlamazsın. Bize yol yordam öğretme” diyen Gaziantep'deki bir aday adayından, “Seni Genel Başkan Kılıçdaroğlu'na şikâyet edeceğiz” tehdidini savuran İstanbul, Adana ve Antalya'daki aday adaylarına, “Ayy Gürbüz Bey, size yakıştıramadım vallahi” diye yakınan İzmir'in ilçesinden bir hanımefendiden, “Sana gafayı bi goyarım, danıtım neymiş gorursün” palavrasını sallayan Ankara'daki maganda bir aday adayına kadar, anlayışı kıt kişilerden türlü tepkiler aldım.
Bilirsiniz, insanların OKUMA ve ANLAMA organları vardır. Okuma organının GÖZ, anlama organının da BEYİN olduğu bilinen bir gerçektir. Ama belediye başkanlığına soyunmuş bazı zavallılar, okuma organı ile okuyup, OTURMA organı ile anlamaya çalıştığı için ortaya böylesi abuk sabuk tepkiler çıkıyor.
Bu yazıda da, bazı aday adaylarının yine OTURMA organı ile anlayacaklarını düşündüğüm konuları gündeme getireceğim.
Adam Türkiye'nin en gözde ve anlamlı ilçelerinden birine belediye başkanı olacağım diye yola çıkmış. Çevre, görsel ve gürültü kirlilikleriyle mücadele edeceğim diyor, ama olur olmaz her yere afişlerini yapıştırıyor. Hele bir tanesi o kadar ileri gitmiş ki, pişmiş kelle gibi sırıttığı pozu ile süslediği afişlerini, trafik işaret levhalarına, parktaki banklara, çocuk oyun alanında kaydıraklara, salıncaklara yapıştırmış. Bu durumda çocuklar da, bu zavallının suratının üstüne oturup sallanmak ya da kaymak zorunda kalıyorlar. O sırada çocuğun çişi falan geldiğinde olacakları siz düşünün.
Adamın biri, en çapkın bakışlarını attığı bir fotoğrafla giydirdiği seçim minibüsünde, sonuna kadar açtığı sesle yanık yanık söylenen türküleri herkese zorla dinletiyor. Uyuyan bebek, yatağından kalkamayan hasta, ders dinleyen ya da çalışan öğrenci varmış kimin uğrunda. Üstelik seçtiği müzik türünün bazı semtlerde sevildiğini, ama diğerlerinde ise nefret edildiğini de bilmiyor.
Zavallının biri ise metro çıkışlarında, otobüs duraklarında broşürlerini dağıttırıyor. Alanların yüzde 80'ini ise adamın boyalı saçlarının dana yalamış gibi yapıştırılmış haliyle çekilmiş fotoğrafının bulunduğu broşürleri yere atıyor. Adam ince düşünebilse, dağıtan adamlarına söyler, işleri bitince yerdeki broşürleri toplayıp çevre kirliliğini önler.
“Çevre, görsel ve gürültü kirlilikleriyle mücadele edeceğim” diye propaganda yapan bu aday adayları, kirliliğin kralını yapıyorlar, ama farkında değiller.
Bir başka konu ise aday adaylarının hedefledikleri bazı belediyelerde zaten kendi partilerinden bir başkan görev yapmaktadır. Dikkatli bir dil kullanılması gerekirken, partili belediye başkanlarını küçük düşüren, yıpratan konuşmalar yapılmakta, karşılarında iktidardan biri varmış gibi davranılmaktadır.
Aday belirleme süreci uzadıkça, aynı partideki aday adayları arasında, kimi zaman kamuoyunun önünde tartışmalar, kavgalar yaşanmaktadır. Birbirilerinin kirli çamaşırlarını, özel hayatlarını, geçmişteki ilişki ve konuşmalarını araştırıp bulup yayan, yerel medyaya haber olan aday adayları, sadece kendilerini değil, partilerini de halkın gözünde rezil etmektedirler. Bunu görüp, konuyu perde arkasında tartışmak yerine, yerel medyaya sürekli karşılıklı demeçler vererek, kendilerine ve partiye darbe üstüne darbe vurmalarını ise anlamak mümkün değil.
Sürecin en kirli yanlarından biri de, şansının olmadığını anlayan bazı aday adaylarının, öne çıkmış birkaç aday adayı ile yaptığı pazarlıklardır. “Senin lehine çekilirim. Çekilirken de, seni destekleyeceğimi medya önünde açıklarım. Ama karşılığında, yaptığım masraflarımı karşılar, beni ya da adamlarımı belediye meclisi üyeliğine yazarsın” şeklinde özetlenebilecek bu pazarlıkları herhalde kimse inkâr edemez.
Parti içi kamplaşmaları, gruplaşmaları ve düşmanlıkları besleyen bu sürecin sonucunda aday ilan edilen kişi yıpranmış olarak yarışa başlamak zorunda kalmaktadır. Kısacası, süreç uzadıkça partinin imajı ve inandırıcılığı büyük zarar görmekte, ”Birbirini yiyen adamlardan bir halt olmaz” düşüncesi oluşmaktadır.
Bu gerçekleri yok sayıp süreci uzatmak, partiye yarar değil sürekli büyüyen zararlar vermektedir.
Bizden söylemesi.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget