Katledilen Ali İsmail’den böyle bahsediyor Adalet Bakanımız...
Yargının formatlanması sonrası iktidar (tüm bileşenleriyle), bugüne
kadar, önemsediği davalarla ilgili müdahalesini kadrolaşarak,
hakim/savcıları değiştirerek, duruşma salonlarını şehir dışına
çıkararak, içtihat değişikliklerinini sağlayacak daireleri dizayn
ederek, ceza/ödül mekanizmalarını kullanarak, medyayı kullanarak, olmadı
doğrudan yasa çıkararak yapıyordu.
Ne yazık ki yargı mensupları, akademi, aydınlar hatta davaları takip
eden sanık yakınları bile bu müdahaleler karşısında güçlü bir itiraz
hattı oluşturamadı. Gerekçeleri malum; tam da bu sonucu elde etmek ve
davaları gözlerden kaçırmak. İstanbul’un 70 km dışında ulaşımı oldukça
zor olan bir cezaevinin güvenlik sınırı ve koşulları içerisinde davalar
görüldü/görülüyor. Çelik bariyerler bir gün KCK
tutsaklarının/rehinelerinin yargılamalarını sınırladı, ertesi gün Balyoz
rehinelerinin. Bir gün Ergenekon davasının avukatı duyarlı kapıdan
üzerinde sadece iç çamaşırı kalıncaya kadar soyularak alındı, ertesi gün
KCK Basın davasını izlemek için gelen gazeteci... Yargılananların çoğu
bile “asıl sorumluyu” teşhis edemedi.
Şimdi daha sinsi bir müdahale yöntemi ile karşı karşıyayız. Haziran
Direnişi’nde, Başbakan’ın emriyle gençleri katledenlerin davalarında,
artık sanıklar ve davalar kaçırılıyor.
Ethem Sarısülük davasında yaşananları biliyorsunuz. Şimdi de Ali
İsmail Korkmaz davası suç yeri olan ve doğal yargıcının bulunduğu
Eskişehir’den Kayseri’ye “nakledildi.”
Adil yargılama ilkesinin en önemli unsurlarından olan “doğal yargıç”
ilkesi, en özet haliyle Anayasa 37. maddede tanımlanmıştır: “Hiç kimse
kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarılamaz.”
Aslında sanıklar için getirilmiş bu evrensel ilkenin istisnalarından
birisi davanın naklidir. CMK 19. Madde’ye göre “kamu güvenliği için
tehlikeli” bir durum sözkonusu ise davanın nakline karar verilebiliyor.
Şimdi Ali İsmail’in davası “kamu güvenliğinin sağlanamayacak” olması nedeniyle Kayseri’de görülecek.
Bu hukuki gibi görünen gerekçeye kısaca hukuki bir yanıt verip asıl
nedene geçelim: Ceza Genel Kurulu ve Daire içtihatlarına göre “bir
davanın görülmesi sırasında güvenlik güçlerinin temel ödevlerini
yapmalarına engel olabilecek mağdurların, hakimlerin, müdafilerin ve
sanıkların yaşamları için ciddi (mutlak) tehlikeler somut olarak ortaya
konulmadıkça...” kamu güvenliği gerekçe yapılarak davalar nakledilemez.
Şimdi nakil gerekçelerine bakalım: “il merkezinde düzenli ve örgütlü
şekilde açık alan eylemleri düzenlenmesi, sosyal medya ve internet
üzerinden örgütlenmek suretiyle propaganda yapılması, olayın faili
olduğu iddia edilen kurumlara ve Emniyet mensuplarına yönelik propaganda
yapılması, eylemler sırasında trafik akışının engellenmesi, hakim ve
savcıları etkilemeye yönelik Adalet Nöbeti eylemlerinin devam ediyor
olması, marjinal örgütlerin etkin ve örgütlü eylemleri artırma çabaları,
bu tür örgütlerle bağlantılı avukatların Ali İsmail Korkmaz’ın davasına
katılarak provokatif davranışlarla adli sürecin normal işleyişini
sabote edebileceği ve Eskişehir’in coğrafi konumu itibariyle kolay
ulaşılabilir olması”...
Açık alan eylemi, propaganda, trafik akışı, adalet nöbeti, örgüt
bağlantılı avukatlar, coğrafi konum, tutuklu sayısı... Bunların her biri
skandal gerekçeler.
Dünya liderinin komuta ettiği orduları, ordulaşmış polisler, tomalar,
biber gazı stokları, istihbaratı, devasa güvenlik aygıtı ülkenin en
huzurlu kentlerinden birinde duruşma güvenliğini sağlayamıyor! Keşke
Başbakanlık Toplantı Salonu’na nakletseydiniz davayı diyecektim ki
“böcek meselesi” geldi aklıma!
Asıl neden Haziran Direnişi’nin oturduğu haklı ve geniş zemininin
yarattığı korkudur. Bu nedenle davaları kaçırmak istiyorlar. Daha önce
Gazi, Metin Göktepe, Şerzan Kurt, Uğur Kaymaz davalarında da yaptılar.
Bu arada Şerzan Kurt ve Uğur Kaymaz davalarının suç yeri
mahkemesinden Eskişehir’e nakledildiğini de hatırlatalım. Hani güvenlik
sağlayamadıkları Eskişehir’e!
Ama nereye kaçırısanız kaçırın bu ülkenin Haziran’da düşenlere adalet borcu var.
Bu borç ödenecek!
Yorum Gönder