Bir çok kez yinelendi. Kurtuluş savaşımızın kahramanları Atatürk’le başlıca muhafazakar kişilikleri nedeni ile ihtilafa düşmüşler, cumhuriyet olasılığı nedeni ile onu sorguya çekmişlerdir. Atatürk bir devrimci idi. Hem Fransız hem Sovyet devriminden esinlenmiş ve savaş verdiği batının uygarlığını benimsemiş bir dahi. Onun önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti.. 600 yıldan beri sultan kulu olarak yaşayan bir ümmet toplumundan bir halk, bir ulus yaratmayı başarmış, kadının statüsünü değiştirerek onu topluma katmış, eğitim ve hukukta devrim niteliğinde çağdaş yenilikler gerçekleştirmiş, dini devlet yönetiminden ayırmış ve modern dünyanın saygın bir üyesi durumuna yükselmiştir. Düşünce ve fikir dünyamızın duayeni Doğan Kuba’nın deyimi ile Cumhuriyet Devrimi sadece İslam dünyasının değil.
20 .yüzyılın da en köktenci en başarılı devrimidir. Osmanlı devlet adamları İstanbul’un fethinden 300 yıl sonra ayılabildiler ve matbua ancak 270 yıl sonra ülkeye gelebildi. Ama yine de onu izleyen 200 yılda doğru dürüst bir eğitim sistemi bile kuramadan imparatorluk, bir ortaçağ devleti olarak ardında perişan bir Anadolu bırakarak sona erdi. Yine Kuba’nın deyimi ile bugün hala dünyayı algılayamayan Osmanlı artığı bir toplum kesimi var. Evet bugün cumhuriyet mucizesini anlayamayan , hatta onu karalayan yerden yere vuran okumuşlarımız, liberallerimiz, ikinci cumhuriyetçilerimiz ve yöneticilerimiz var. Yükselen dalganın peşine takılanlar, çıkar ilişkilerine giren, iktidar nimetlerinden yaralanmayı seçen, beyninin ışığını satılığa çıkaranları inançları ve dini bir halk aldatmacası ve oy avcılığı olarak kullananları bir tarafa koyarsak Cumhuriyet mucizesini görememenin, onu inkar etmenin başlıca nedeni muhafazakarlık ve dinciliktir. Laiklik karşıtlığıdır..Mareşal Çakmak örneğini bir çok kez verdim ve çok çarpıcıdır. Bu önemli, saygın insanın köy enstitülerine karşı çıkması, Nazım’ın 30 yıllık hapsini onaylaması muhafazakar kişiliğinden ileri gelir.
Bugün toplumdaki çarpıcı kutuplaşmanın önde gelen nedeni de budur. Cumhuriyet çağdaşlığı, uygarlığı laik düzeni kurabilmek, ileriye doğru toplumsal bir dönüşümü sağlayabilmek için, jakoben yöntemleri kullanmak zorunda idi. Dindar ve muhafazakar çevrelerin zulüm dediği şey budur, laikliktir. Sorgulanamayan inançlarla sınırlanmış bir yaşamda çağdaşlığı, laikliği, kadın haklarını benimsemek olası değildir. Laiklik onların gözünde öğretim üyelerine yazılan mektupta belirtildiği gibi Allahın yolundan sapmaktır. Bugün TV’lerde sık sık izlediğimiz muhafazakar konuşmacıların AKP nin laiklik karşıtı İslamcı politikalarını eleştirmeleri mümkün değildir. Laikçilik eveleme gevelemeleri bundandır. Çünkü istedikleri tercih ettikleri laikliği aşmaktır. Cumhuriyet nasıl laiklik baskısı yaptı ise şimdi AKP iktidarı ile muhafazakarlık ve dindarlık baskısı yapmak zamanıdır. Muhafazakar ve dindarların o zaman öyle idi bugün de böyle diye laiklik vesayeti ile şeriat vesayetini rahatlıkla karşılaştırdıklarını görüyoruz. Bunun evrensel hukuk kuralları, insan hakları ve kadın hakları karşıtlığı olduğunu anlamaları ve kabul etmeleri mümkün değildir. AKP iktidarının cumhuriyet karşıtlığı yüzünden kaygılanıp harekete geçen ordu mensuplarının, generallerin onlarca yıllık mahkumiyetlerinde bir haksızlık, hukuksuzluk bulmaları olanaksızdır. Türban bu nedenle büyük önem taşır. İnançların sembolüdür. Çalışkan bir kadın olan Nihal Bengisu’nun dindar ve kindar gençler yetiştireceğiz, türban dinimizin emridir diyen başbakanı eleştirmesi onu haksız bulması, Pavey’i hoş görmesi mümkün değildir. Bu iki insan ve benzerlerinin en büyük yurtseverleri yetiştiren köy enstitülerinde eğitim görmelerini hayatta en hakiki mürşitin ilim olduğu gerçeğini benimsemeleri olasılığını düşünebilir misiniz? Oysa İnançlar her şeyin üstündedir. O nedenle benim akraba evliliği uyarılarıma karşı “hocam Allahın izin verdiği evlilikten zarar gelir mi sorusuna “ kolay kolay ikna edici bir cevap veremeyeceğim de açıktır. Bütün bu cepheleşme ve kutuplaşmanın başlıca nedeni Avrupayı kilise egemenliği ve engizisyondan kurtaran aydınlanmadan uzak bırakılmış bir eğitimle yetişmiş milyonlardır. Bu nedenle muhafazakar halkı ve milyonları anlayışla karşılamak ve onlarla empati kurmak yurtseverlerin görevidir. Sorumlu olan muhafazakar iktidarlar ve onların yönetimindeki , Ahmet Taner Kışla’nının deyimi ile Milli Eğitim değil Milli İhanet Bakanlığı olarak görev yapanlardır. Bu nedenle ekranlarda bu konuda yapılan tartışmalar hiçbir sonuca ulaşamaz. İnançlara karşı doğruları birlikte aramamız olanaksızdır. Bu bir Türkiye gerçeğidir. Bu toplumun aydın yurtsever kişilerinin bu gerçeği iyi görmesi gerekiyor .
Not: Nihayet Tayyip bey muhafazakarlığın daniskasını sergiledi ve yandaşlara bu defa körü körüne bile olsa savunma alanı bırakmadı Ama radikal muhafazakarlarımız hala onun arkasındadır, hem de sonuna kadar..
Prof.Dr.Coşkun Özdemir
Yorum Gönder