AK Partili 4 kadın milletvekili, dün TBMM'ye türbanları ile gelerek genel kurula girdiler. 21.yüzyılda İslam dininde örtünmenin olup olmadığı halen tartışılırken yıllarca başları açık dolaşan ve Mustafa Kemal Atatürk sayesinde milletvekili olan bu kadınlara acıdım. Bence onlar birer piyonlardı.
Kafalarını bohçalamakla acaba uygarlıktan vaz geçecekler mi?..
Kameraların aldığı görüntülerden izlediğim kadarıyla tedirginlerdi.
Mecliste bir olay çıkacağından değildi bu tedirginlik. Kendi içsellerinde sanki hesaplaşıyorlardı.
Teki durmadan kafasındaki örtüyü çekiştirip duruyordu.
Atatürk devrimleriyle geldikleri meclise onun devrimlerine başkaldırır durumdaydılar. Hilafeti, çok kadınlı evliliği, erkeğin bir adım gerisinden yürüyecekleri günleri, tekrar şeriatla yönetilmenin ne olduğunu akıllarına getiriyorlar mıydı acaba?
Bugün adına türban dedikleri bohçalama, yarın çarşaf bir diğer gün burkalı olacaklarını düşünüyorlar mıydı?
Bunun için öncü olmaları onları gururlandırıyor muydu? Kim bilir?
Sayelerinde dün Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihi günlerinden birisini daha yaşamış olurken kendileri de tarihe geçmiş oldular.
Oysa bugün başkaldırdıkları Atatürk kadınlara erkeklerle eşit haklar veren yasanın meclisten geçişinden sonra şöyle demişti:
Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasî hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lâzım gelecektir. Türk kadını evdeki uygar yerini salâhiyetle almış, iş hayatının her safhasında başarılar göstermiştir. Siyasî hayatta Belediye seçimlerinde tecrübesini yapan Türk kadını, bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Uygar memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu salâhiyet ve liyakatle kullanacaktır. Bu notla en mühim inkılâplardan birini anmış oluyoruz."
Evet, ulu önderimiz böyle demişti ama ne yazık ki bugün aldatılmış bazı Türk kadınları ortaçağ karanlıklarına yelken açmışlar ve Türkiye’nin adım adım şeriata yönelmesine katkıda bulunmaktadırlar.
****
Kadını tekrar kafes arkasına kapatmak isteyen “Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya kiralıktır” zihniyeti karşısında modern Türk kadını asla taviz vermeyecek ve mücadele edecektir.
AKP li milletvekili kadınlardan tekinin” Başımı açarak bir daha kirlenmeyeceğim.” Sözleri o başının içini örümcek ağları gibi karanlıkların doldurmuş olduğunu gösteriyor.
Bir kadın olarak onun adına çok üzüldüm.
Bu sözleri cahil bir kadın söyleseydi belki güler geçerdim ama siyasette belirli bir noktaya gelmiş bir insanın böyle konuşması inanın içimi acıttı.
Ona demezler mi, kardeşim 40 yılbaşı açık gezmişsin namussuzdun, başına örtü dolayınca namuslu mu oldun?
Söylediği sözler milyonlarca başı açık kadını bağladığı için bunu söylemek durumunda kaldım.
Kadının başını kapatmasını 'hak ve özgürlük' diye bizlere kimse yutturmaya kalkmamalıdır.
Namus iki bacak arasında değil beyindedir. Onu ne örtü ile ne gizleyebilir, ne satın alabilir ne de koruyabilirsiniz.
***
Türbanı ben çözerim diyen CHP lideri Kılıçdaroğlu basına sızan habere göre CHP kadın milletvekilleriyle akşam yemeğinde bir araya gelmiş.( 31.Ekim.2013)
Meclis'te yaşananlar için , "Meclis'te konuşan bütün milletvekili arkadaşlara teşekkür ediyorum. Bugün çok mutluyum" demiş
İnsan bu haber karşısında iki şey düşünüyor.
Kılıçdaroğlu 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızda Tandoğan alanında toplanan büyük kitleye;
“Ahdim olsun. CHP iktidarında Türkiye Cumhuriyeti’ni çağdaş uygarlığa taşımak için her türlü mücadeleyi vereceğiz.” Mustafa Kemal Atatürk, bizim Atatürk’ümüz, onun izinde yürüyeceğiz. Hedefimiz çağdaş uygarlıktır “diye seslenmişti.
Bu sözleri ayağa kalkmış olan Türk Milletinin baskısıyla mı, yoksa yüreğinden geldiği şekilde mi söylemişti?
Acaba, başbakan Erdoğan gibi takiye mi yapmıştı? Ecevit’in yaptığını yapmamalıydı elbette ama sessiz de kalmamalıydı.
Zira partinin dünkü sessizliği iki konuşmacının dışında 29 Ekim konuşmasından sonra bu ne lahana turşusu, bu ne perhiz dedirtir insana. Söylemleri ve eylemleri tutarsızlık içinde görüntü veren bir lider partisini büyütmek yerine küçültür. Dün hep birlikte gördük ki, Meclis Atatürk Meclisi olmaktan çıkmış, sanki şeriatla yönetilen bir ülkenin konumuna bürünmüştür.
CHP buna nasıl seyirci kalabilir? Bu şartlar altında TBMM’de bu gün türban, yarın fes, kavuk, şalvar, sarıklıları da görürüz. Atatürkçülük, çağdaş uygarlık bu değildir.
Haliyle CHP ye gönül verenler bunu uzun uzun düşünmüşlerdir.
2. Şık ise Kılıçdaroğlu’nun mutlaka bir stratejisi vardır, zira mecliste CHP tarafından çıkarılacak en ufak bir olay AKP ye seçim malzemesi yapılacaktı.
AKP yine mağdurları oynayacak prim kazanacaktı. Bence ikinci şık daha akla yatkın ve iyi oldu.
Dünkü sinirim geçince makul kafa ile ben de böyle düşünmeye başladım.
Ha, bundan sonra ne olacak, CHP ne yapacak bunu da hep birlikte göreceğiz.
Şimdi sırada tarikatlarla içli dışlı olduğunu açıkça söyleyen ve onlara kamu önünde dua eden Sarıgül olayı var.
Bekleyip göreceğiz.
TC.Tünay Süer.
Yorum Gönder