Valimi Yedirmem - 2 - Gündüz Akgül

Belleklerini tazeleyenler anımsayacaklardır.
29 Mart 2009 da yapılan yerle seçimler öncesinde Tunceli Valisinin beyaz eşya dağıtmasının kamuoyunda yarattığı rahatsızlık ve tartışma sonucunda Yüksek Seçim Kurulu durumu değerlendirmiş ve ''Tunceli Valisi'nin YSK'nın seçimin düzenine ve dürüstlüğüne ilişkin kararlarını uygulamakta gösterdiği duyarsızlığın idari ve disiplin yönünden gereğinin takdir ve ifası isteğiyle İçişleri Bakanlığına bildirilmesine'' Karar vermişti.
Devlet memurlarının tarafsızlığını düzenleyen 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 7/1. maddesi “Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.” Amir hükmüne ve yargı kararına karşın, Sayın Başbakan, yerel seçimler öncesi adeta AKP il Başkanı gibi hareket eden Valiye sahip çıkmakta tereddüt etmemiş ve “Valimi yedirmem” demişti.
Oysa kimsenin Valiyi yemeğe niyeti yoktu. Tarafsız davranması gerektiği isteği ve arzusu vardı.
Özdeyişte söylendiği gibi tarih tekerrür (Tekrarlanma) etmişti.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı programındaki çelenk töreninde Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, belediye logosu ve adının yazıldığı kâğıda tutturulmuş Türk Bayrağı rozeti dağıttığı için Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz ile tartışmıştı. Bu tartışmadan ötürü bu kez 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün 75. yıl dönümü törenlerine katılan Adana Valisi Hüseyin Avni Çoş, yurttaşlar tarafından "AKP'li Vali istemiyoruz"  şeklinde protesto edilerek Valinin ve hükümetin istifasını istedi.
Bu tür protesto yurttaşların yasal ve demokratik hakkıdır ve suç oluşturmaz.
Ancak kalabalık arasında bir şahsin Valiye “Allah belanı versin” diye bağırması kabul edilemez ve suç oluşturmaktadır.
Burada yapılacak yasal işlem, o yurttaşı saptamak ve yasaların bu suç için belirlediği ceza ile cezalandırmaktır.
Böyle mi yapılmıştır?
Hayır.
Vali iktidardan aldığı cesaretle yurttaşa açıkça,  "Allah belanı versin diyen o gavatı bana getirin" diye hakarette bulunarak suç işlemiştir.
Bu tavır İlin en büyük mülki amiri ve devlet memuru olan valiye yakışmamış ve şık olmamıştır.
Devletin saygınlığına zarar vermiştir.
Valinin derhâl görevden alınması gerekirken, Başbakan hakarete uğrayan yurttaşın onurunu hiçe sayarak Valinin bu hareketi için, “Tabi ki doğru bulmuyorum. İçişleri Bakanıma talimat verdim. Usulen gerekli incelemeyi yapacaklar. Ama kusura da bakmasınlar. Valilerimizi de böyle provokatif eylemlere kolay kolay yedirmeyiz” dedi.
Neden gerekli inceleme değil de, usulen inceleme?
Bugün yazılı medyaya yansıyan haberlere göre disiplin cezası olarak valiyi uyaracaklarmış.
Bu ceza devletin saygınlığını geri getirir mi? Onuru kırılan yurttaşı ve kamuoyunu tatmin eder mi?
Tabii ki hayır.
Valiler ve diğer memurlar hükümetin değil, devletin memurlarıdır.
Devlette hepimizin olduğuna göre Sayın Başbakanın benim valim, benim memurun deme hakkı da yoktur ve olmamalıdır. 13.11.2013

Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget