Yalancıyım, Talancıyım, Ahlakçıyım! - Hikmet Çetinkaya

Soluğunu kesen, uykuların içinde olan bir tırmanış, bir umut, kendi sessizliğinde çoğalan...
Bir hayat bu!
Özgürce...
Menekşe tarlalarında kızlı erkekli çocuklar geleceğin sevincini paylaşmanın özlemi içinde olduklarında, gün başka türlü ağaracak.
Gecenin derinliğinde kapılar çalınmayacak.
Göklerden fırtına geldiğinde çocuklar, gençler korkmayacak.
Analar, babalar, kardeşler, kadınlar, çocuklar ölüm haberleriyle yataklarından sıçramayacak.
Sırtında şafağın kısa etekli, büzgülü giysisi... O savaş, o kan gölü, büyük göçler...
Özgürlük sana da yetecek bana da, hepimize de...
Polis, başkent Ankara’nın 100. Yıl Mahallesi’nde olduğu gibi, öğrencilerin kaldığı evlerin adreslerini toplamayacak.
Salt Ankara’da değil tüm ülkede olacak bunlar...
Çocuklara toplum olarak güveneceğiz.
Baskıcı rejimlerle bir yere varılmayacağını anlayıp, muhafazakârlık yutturmacasıyla “şeriat” deyip durmayacağız.
İnsanca yaşayacağız, demokrasiyi ve özgürlükleri yaşam biçimi olarak göreceğiz.
O zaman umut toplayacağız yaşadığımız tüm coğrafyada...
Barış içinde, insanca yaşayacağız...
Sömürüyü, talanı, yalanı göreceğiz.
***
“Yeni dünya düzeni”nin “küreselleşme” masalıyla vahşi kapitalizmi, emeğin sömürülmesini övünerek savunan, iş bitiriciliği “demokrasi” sanan düşüncenin, “siyasi İslam” kıskacından kurtulduğumuz gün, dindarlar da mutlu olacak ateistler de.
Ne ırk ayrımı olacak, ne din ne inanç ne de mezhep...
O zaman göreceğiz ki türbanın, mini eteğin, pantolonun tek başına temel hak ve özgürlük olmadığı bilincine erişeceğiz.
Bilim, sanat, kültür, felsefe...
Aydınlanma’nın kapısı, özgürlüğe açılan pencerenin, hurafelerle, muhafazakâr demokratlıkla, şeyhlerle, tarikatlarla olmayacağını kavramış olacağız.
Üniversiteli kızlarımız “yumurtalık kisti” nedeniyle doktora gidip ilaçlarını yazdırmak istediğinde zorla “hamilelik” testini kimse istemeyecek.
İnanın yaşam daha derinleşecek, o gecenin müziğini dinlerken.
Gözlerimizde bir pırıltı olacak aydınlık bir sabahın habercisi...
Dolunay yataklarımızın üstüne yayılacak.
Kuş sesleri arasında başka kanatlar havalanacak göğe doğru, yapraklar kendi şarkılarını söyleyecek...
Ne fırtına korkusu olacak gözlerinde ne de hükümdarın kırbacı sırtlarında...
***
Biliyorum bu yazdıklarım hepimizin özlemi...
Türkiye laik demokratik bir hukuk devleti...
Nasıl oluyor bunlar, kurtuluşun ve kuruluşun önderi Mustafa Kemal Atatürk’e niye bu düşmanlık, kin, nefret?
Türkiye, bugün özel yaşama müdahale edilen “ahlak devleti” oldu...
Dekolteli sunucu kadın işinden atılırken, kadın örgütlerinin sesi bile çıkmadı.
Giyime kuşama, özel yaşama müdahale eden bir devlet!
Çünkü AKP hükümeti her şeyi biliyor, giyime kuşama karışıyor, kadın bedeni üzerinden din eksenli siyaset yapıyor.
Kendilerinin bilmediği her şey günah!
Günah üzerinden bir ahlak anlayışı, soyguna, vurguna, talana karşı sevap mı işliyor?
***
Devlet devlet olalı bu kadar “baba” olmamıştı...
Başbakan, ülkemizde tüm çocukların, gençlerin, yeni evlilerin babası...
En az üç çocuk!
Hukuku o biliyor, sosyal yaşamı, her şeyi!
Bilmediği yok!
Bilenlere kızıyor, öfkeleniyor, haddini bildiriyor.
Baba bu, yapar!
Hem döver hem sever!
Başbakan, “günah işliyorsunuz” derse doğrudur...
Buyruğu yerine getireceksiniz.
Valiler ne güzel uyguluyor bunu, gavat-kavas... Özür dilerim “gavat” diyerek...
Ne mutlu bize ahlak devletimiz var bizi tüm günahlardan koruyacak.
Ne mutlu “ahlaklıyım” ama “doğru, çalışkan” değil, “talanı-yalanı severim” diyene...  

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget