Türkiye’ye Erdoğan dönemi olarak
baktığımızda cumhuriyetten önce ve sonra bu ülke çok ihanetlere uğradı ama AKP
dönemindeki gibi devlet eliyle büyük bir ihanete hiçbir zaman uğramadı.
Evet,
Erdoğan dönemi ile Türkiye raydan çıkmış
uçurumdan yuvarlanmak üzere olan trene benzedi.
Büyük bir tehlike içindeyiz. Bu tehlikeyi
ancak Türk, Kürt, Alevi, Sünni, köken, parti gözetmeksizin, adına
istersek Atatürk’te birleşme, istersek MİLLİ CEPHE, ne dersek diyelim,
vatanseverler olarak el ele vererek aşabiliriz.
Öyle sanıyorum ki başbakan giderayak hem
Türkiye’yi hem de kendi partisini yok etme çabası içerisine girdi.
Böyle düşünüyorum çünkü hiçbir ülkenin
başbakanı vatanını bölmek, hatta yok etmek için bu kadar uğraş vermemiştir.
Diyarbakır’da Barzani gibi Türk düşmanı
bir aşiret reisi ile buluşması ve Kürdistan’ı ilan etmesi ve yanlı söylemleri
ile aklı başında olan herkesi derinden yaralamış isyana yöneltmiştir artık.
Evet, başbakan PKK ve BDP ile işbirliği
içine girerek onların tüm isteklerini zaman içerisinde yerine getirmiş ve
getirmektedir. Şimdi sona doğru yola çıkılmıştır. Yani yolun sonuna adım
atılmış, ramak kalmıştır.
Başbakanın icraatlarına bakıp bu noktaya
nasıl geldik diye düşünür, bunu nasıl yapıyor dersek; Cumhuriyet ve Atatürk
değerlerinden parça parça kopartıyor. Dini araç olarak kullanıyor, yasaklar
getiriyor, kendisine biat etmeyen, eleştiren vatanseverlerden öç alırcasına zindanlara
kapatıyor. Tamamen diktatör anlayışı içerisinde hem partisini hem de Türkiye’yi
yönetiyor.
En büyük benim, benim ağzımdan çıkan her
söz kanundur diyor. Kendi bakanlarına, vekillerine dahi posta atıyor, hizaya
getiriyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, ne yazık ki
on bir senedir AKP ‘nin işgali altındadır ve reel olarak bakarsak o mecliste ne
yazık ki halkın iradesi kalmamıştır. Muhalefetin sesi kısılmıştır, bilerek veya
bilmeyerek AKP ye hizmet eden bir duruma getirilmiştir Yani, meclis artık Atatürk
Meclisi olmaktan çıkarılmış, çıkarcıların meclisi haline dönüşmüştür..
Bunu söylemekte haklıyım çünkü bir
ülkenin başbakanı kendi ülkesinde Kürdistan’ı
ilan etmekle
bölünmeyi tüm dünyaya duyurursa, o
mecliste vatansever her vekilin ayağa kalması, kıvırtmadan kıyametleri
kopartması gerekirdi.
Görüyoruz ki alan razı, veren razı
pozisyonu vardır. Gerek CHP gerekse MHP içerisinde azınlıkta olan ulusalcı
milletvekillerinden başka kimsenin sesinin çıkmaması içimizi acıtmaktadır.
Açıkçası muhalefet partilerinin genel başkanları halkı tatmin etmeyen oyalama
taktiği içine girmişlerdir.
Efendim Bahçeli’nin kaseti varmış
susturulmuş, Kılıçdaroğlu’na inkâr edilse de Amerika tarafından
cumhurbaşkanlığı teklif edilmiş. Basından öğrendiğimiz bu önemli haberler belki
asparagastır diyeceğim ama ateş olmayan yerden duman çıkmazmış deyimi geliyor
aklıma. OSLO antlaşması, BOP eş başkanlığı da bizzat başbakan tarafından
yalanlanmıştı ama günümüzde gerek o antlaşmada gerekse Abdullah Gül’ün dış
işleri bakanlığı döneminde yaptığı antlaşmaların hepsinin teker teker yerine
getirildiğini gördük ve de görmekteyiz.
Sarıgül
!
CHP ye büyük bir tantana ile dönen
Sarıgül’ün CHP ye genel başkan olmak için geldiğini çeşitli söylemlerinde kendi
ağzından işitmiştik. Elbette bir parti içinde tüzüğe uymak suretiyle her üye
aday olabilir. Sarıgül’e gelince orda düşünmek gerek. Yolsuzluktan disiplin
kuruluna verilen ve partiden ihraç edilen Sarıgül’ün İstanbul Büyük Şehir
adaylığı resmen açıklanmasa da gidişat göstermektedir.
İkinci adım genel başkanlık olacaktır.
Sarıgül’ün İst. CHP İl binasında
tarikatlara ve Gülen’e yaptığı övgüler bu kişinin CHP’nin başına geçerse
partiyi nereye taşıyacağı hatta yok edeceği belli değil midir? Atatürk
ideolojisine tamamen zıt olan açıklamaları, başbakana şirin gözükmek için onu
dünya lideri diye kabul etmesi bunu açıkça söylemesi bir gösterge değil midir?
Böyle bir kişiliğe sahip olan Sarıgül’ün
CHP tüzük ve ideolojisine göre tekrar disipline verilmesi gerekmez mi?
BDP li Altan Tan
Diyarbakır’da bir zafer elde edilmiştir.
Bu zafer, ulus devlet anlayışına karşı
kazanıldı, "Kemalist devlet çöpe atıldı” diyen, dereyi görmeden paçaları sıvayan
bu adam Kemalist devlet sayesinde milletvekili olduğunu unutmuş ve açıkça
sözleri ile suç işlemiştir. Onu ve onun gibileri böyle konuşturan başbakanın
tavizleri ve sözleri değil de nedir?
CHP li Laloğlu Kılıçdaroğlu’nun
cumhurbaşkanlığı haberleri için;
“Kılıçdaroğlu'nun
tek hedefi vardır, o da başbakanlıktır. Sayın Kılıçdaroğlu, daha özgür, daha
korkusuz, daha demokrat, daha ileri ve daha zengin bir Türkiye inşa etmek için
iktidara taliptir. Bu nedenle Sayın Kılıçdaroğlu 2014 yılında
Cumhurbaşkanlığına aday olmayı değil, 2015 yılında veya olası bir erken seçimde
ülkemizi yönetmek için Başbakanlığa taliptir.”
Dedi demesine de ülke bölünme ve olası
bir iç savaş noktasına gelmişken daha özgür, daha korkusuz, daha demokrat, daha
ileri ve daha zengin bir Türkiye nasıl olacakmış. Bunu açıklasa da bizler de
bilsek.
PKK
ya af!
Başbakanın Diyarbakır konuşmasında
dağdakileri indireceği hapishaneleri boşaltacağı söylemleri şehitlerimizin
kemiklerini, anaların yüreklerini sızlatmaktan öteye gitmemiştir.
Bu kan emici kalleş PKK’nın yaptıkları
nasıl unutulur?
40 bin askerimizi, binlerce sivil vatandaşımızı
çocuk, büyük, küçük demeden katleden hainler nasıl affedilir?
Başbakanın oğullarından teki şehit
olsaydı iktidarda kalma hırsı içerisinde yine bu sözleri söyleyebilir miydi
acaba?
PKK ya nasıl af getirilir? Yaptıkları
yanlarına kâr bırakılır? Bu nasıl bir zihniyettir?
Daha iki gün önce Barzani ziyareti öncesi
"Mardin Nusaybin'de askeri
konvoyumuza 150 el ateş açıldı, roket atıldı. TSK tarafından yapılan açıklamada
RPG-7 roketi de kullanılan olayda personel zayiatı meydana gelmemiştir."
denildi.
ŞIRNAK - Van karayolunu yapan özel bir
firmaya ait şantiyeyi basarak 7 kamyon, 1 dozer, 1 ekskavatör ve 1 yakıt
tankerini ateşe vererek, uçurumdan yuvarladılar.
Firma yetkilisi Atila Bilgin yakılan
araçları bankalardan çektiği kredi ile aldığını henüz borçlarını dahi
ödeyemediğini basına açıkladı.
Adana’da terör örgütü yandaşlarının
belediye otobüsüne saldırması sonucu meydana gelen kazada bir çocuk hayatını
kaybetti, otobüs şoförü ağır, 2 kişi ise hafif şekilde yaralandı.
Yazık değil mi bu insanlarımıza?
Tüm bu olanları görmezden gelen başbakan
bunları veballerini nasıl ödeyecek?
Öte yandan 155 gündür yoğun bakımda olan
14 yaşındaki Berkin Elvan için cumartesi günü basın açıklaması yapmak isteyen
kitleye polis müdahalesi ve “halk düşmanları dağılın toplumu rahatsız
etmeyin” anonsu yapılıyor. Yani silahsız, baskınsız bir protestoya dahi
tahammül edemeyen iktidara göre oradaki insanlar halk düşmanları ama PKK ne
yaparsa yapsın halk düşmanı değil.
Buradan
tüm yurtsever Kürt kardeşlerime sesleniyorum. Lütfen olanları görün ve elinizi
vicdanınıza koyarak hareket edin. PKK nın ve BDP ‘nin sizleri temsil etmediğini
belirten mitingler düzenleyin. Bizleri ayırmak isteyenlere tokat gibi yanıt
vermekten kaçınmayın. Bizler bin yıldır birbirimize karışmış, akraba olmuş bir
ulusuz. Birlik ve beraberliğimizi emperyalistlerin bozamayacağını dünyaya
haykıralım. Bayrağımıza ve vatanımıza sahip çıkalım. Bakınız
Önümüzde bir Yugoslavya, Irak, Suriye, Libya örnekleri var. Birlikte hareket
edersek iç ve dış düşmanlarımıza karşı mücadele eder, gerçek özgürlüğümüze
kavuşuruz. Bunu yapmalıyız. Çünkü bizler ne Türkçü ne de Kürtçüyüz. Bizler önce
insanız.
Saygılarımla
TC.Tünay Süer
Yorum Gönder