Ülkeyi geriye götürme çabaları sınır tanımaz biçimde
hızla yol alıyor. Siyasal iktidarın öncülüğünde sürdürülen bu sürecin
eğitim sistemi ve kadınlar üzerinde yoğunlaştığını görüyoruz. 4+4+4 ile
ilk ve orta öğretim yeniden düzenlenmiş; fiili uygulamalar ile tüm
okullar imam hatip okullarına çevrilmek üzeredir. Kamu çalışanlarının
türban takmalarının önü açılmış, arkasından kadın milletvekillerinin
Meclis’e girmeleri ile birçoğumuz utkularını tamamladıklarını sanmıştı.
Oysa gericilerin Atatürk ve cumhuriyet ile
sıkıntılarının özünü kadınların özgürleşmesi oluşturur. Başka bir
deyişle kadınların şeytanilikten çıkıp insanileşmesini gericileşmenin
önünde en büyük engel olarak görürler.
Var olan siyasal iktidar
döneminde kadınlarımız, kızlarımız sıklıkla gündeme getiriliyor. Türban
taksınlar mı takmasınlar mı tartışması uzunca süre bizleri yordu. Şimdi
de ortaöğretimde karma (kız, erkek) eğitimden çıkıp, ayrı okullarda
okumaları önerisi ortaya atıldı. Bu yetmez(!) diyorum. Üniversiteleri
kadın ve erkek öğrencilerin ayrı eğitim gördükleri kurumlar haline
dönüştürelim. Kızlarımızın en fazla şeytanileştikleri dönem
yükseköğretim dönemleridir. Başbakanımızın saptamalarına göre bunlar
yalnızca birlikte öğrenim görmekle kalmıyor, birlikte yaşayarak “gayri ahlaki”
ilişkiler içine giriyorlar. Bu nedenle erkek öğrencileri şeytanların
etkisinden kurtarmak ve gayri ahlaki davranışların önünü geçmek için “Kadınlar Üniversitesi” kurulmalıdır!
Yükseköğretim tarihimizde kadınlar üniversitesi vardır.
Yalnızca
kadınların kaydolduğu; İnas (Kadınlar) Darülfünunu 12 Eylül 1914 günü
kurulmuştur. Kız liseleri ve kız öğretmen okullarına öğretmen
yetiştirmeyi amaçlayan okuldu. Bu okul sosyal bilimler ağırlıklı;
edebiyat, matematik, doğa bilimlerinin de okutulduğu üç yıllık
yükseköğretim kurumlarıdır. Eğitimin iki ayrı darülfünunda
sürdürülmesinin zorluğu nedeniyle 1919 yılında aynı binada ayrı
dersliklerde eğitimi sürdürmek için İstanbul Darülfünunu’na bağlandı.
Birleştirilmesi akademik/ idari sorunların çözümüne katkı yapmamış,
eğitimin niteliğinin yükseltilememiş olması nedeniyle İnas (Kadınlar)
Darülfünunu öğrencileri derslerini boykot ederek erkek öğrenciler ile
birlikte aynı sınıfta öğrenim görmeye başladılar. Aynı sınıfın yarısında
kadınlar, diğer yarısında da erkek öğrenciler ayrı bölümler halinde
oturuyorlardı. Bugün olduğu gibi dönemin gerici basınında “Kızlarla erkekler aynı odada zanu be zanu (diz dize) oturarak güya ders görüyorlar. Bu hal ahlaka mugayirdir” tarzında yazılar yayımlanarak kamuoyu kışkırtılmaya çalışılıyordu.
İnas (Kadınlar) Darülfünunu 1921 yılında Ankara’da yapılan Maarif Kongresi’nde Mustafa Kemal’in
kadın ve erkeklerin ayrı oturmasına tepki göstermesi ve Darülfünun
öğrencilerinin de ayrı oturmayı reddetmesi ve eylemlere başlaması ile 16
Eylül 1921 tarihinde İstanbul Darülfünunu’na katılmasıyla
kapatılmıştır. Yaşamı çok kısa olmasına karşın ülkemiz kadınlarının
aydınlanmasında, kadın hareketinde ve cumhuriyet dönemindeki kadın
hakları kazanımında önemli yeri vardır. Bu nedenle siyasal iktidar
ülkeyi geriye götürme uğraşlarında kadınların eğitilmesini engel olarak
görüyor. Çalışma yaşamında ve eğitim alanında yapılmaya çalışılan
düzenlemelerin hedefi budur.
Yüz yıl önce yaşanan Kadınlar
Üniversitesi deneyiminde görüldüğü gibi kadınları yaşamın içinden
koparıp almak sanıldığı kadar kolay değildir. Buna Cumhuriyetin
aydınlığını da eklerseniz gericilerin işinin kolay olmadığını
düşünüyorum.
İrfan O. Hatipoğlu /Cumhuriyet
Yorum Gönder