Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Cumartesi sabahı ABD ziyareti için
yola çıkarken, saat 10.15'te Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı
düzenleyecekti. Ancak son dakikada basın toplantısının iptal edildiği,
ABD ziyaretinin de bir gün ertelendiği açıklandı.
Dışişleri Bakanlığı, Mesut Barzani'nin Diyarbakır ziyareti nedeniyle
Davutoğlu'nun ABD'ye bir gün geç gideceğini açıklıyordu. Devletlerarası
ilişkilerde bu bir günlük erteleme durumu sıra dışıydı.
Tamam, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki "Erdoğan-Barzani
görüşmesini biz teşvik ettik" diyordu ama Davutoğlu'nun ille de
görüşmede bulunması gerekiyor muydu? Üstelik Davutoğlu, ABD ziyareti
öncesi Foreign Policy'ye yazdığı makalede "ABD-Türkiye ilişkisi hayati
olmaya devam ediyor. ABD ve Türkiye'nin birbirine karşı soğuk olma lüksü
yok" diyerek, "bizi kullanmaya devam edin" mesajı veriyordu. (Akşam, 16
Kasım 2013)
Diyarbakır sözleşmesi
Davutoğlu'nun ABD ziyaretini bir gün ertelemesinin nedeni artık anlaşıldı.
Erdoğan, Barzani'yle görüşmesine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve
Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı İbrahim Kalın'la birlikte katılmıştı.
Hükümetin sesi olan Yeni Şafak, görüşmeyle ilgili haberine
"Diyarbakır sözleşmesi" başlığı atmıştı. Üstelik "sözleşmeyi"
doğrulayacak şekilde basına "Erdoğan ve Barzani'nin dört konuda
mutabakat sağladığı" bilgisi de servis ediliyordu:
1. Suriye'nin kuzeyinde PYD'nin kurmak istediği de facto yönetime Barzani izin vermeyecek.
2. Barzani, çözüm sürecine destek vermeye devam edecek.
3. Kürt petrolünü Türkiye üzerinden dünyaya pazarlayacak boru hattından petrol en geç 1-1,5 ay içinde akmaya başlayacak.
4. Habur sınır kapısına paralel iki sınır kapısı 1 ay içinde açılacak. (CNNTurk, 17 Kasım 2013)
AKP'nin tepki korkusu
Bu maddelerden ilki, yani Suriye'nin kuzeyinde özerklik ilan
edilmesi, aslında Erdoğan'ın BOP Eşbaşkanlığı göreviyle, Suriye'yi bu
görev kapsamında hedef almasıyla ve hatta daha 2004 yılında ilan ettiği
"Diyarbakır'ı merkez yapma" göreviyle çelişiyordu.
Nitekim ertesin gün Barzani'nin ziyaretinde yer alan KDP Başkanlık
Divanı Başkanı Dr. Fuat Hüseyin Erdoğan'la Suriye'nin kuzeyini
konuşmadıklarını açıklıyordu. (ANF, 17 Kasım 2013)
Anlaşılan Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı, bu maddeyi, hem de en
üste koyarak, Türk milletinin tepkisini yumuşatmak istemişti.
Diyarbakır'dan Irak ve Suriye görevi
Erdoğan'ın Barzani'yle görüşüp "Diyarbakır sözleşmesini" yapmasından
sonra Bismil'de dile getirdikleri, bu ziyaretin bir BOP nikâhı olduğu,
Diyarbakır'ı merkez yapma hedefiyle ilgili olduğu görüşümüzü doğruladı.
Erdoğan Bismil'de şöyle diyordu dün: "Bu sadece bir başlangıç. Çözüm
süreci sadece bir yıl içinde bizi bu kadar değiştirdiyse birkaç yıl
içinde olacakları varın siz de bir hayal edin. Diyarbakır değiştikçe
Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu değişecek. Diyarbakır değiştikçe, Irak
değişecek, Suriye değişecek. Diyarbakır'dan doğan güneş tüm coğrafyamızı
ısıtacak."
Erdoğan bu sözleriyle yıllardır vurguladığımız Türk-Kürt federasyonu hedefine işaret ediyordu!
Diyarbakır merkezli olarak Irak'ın kuzeyi, Suriye'nin kuzeyi, hatta
daha ilerisi için İran'ın batısı Türkiye'ye eklemlenecek ve bir
federasyon olacak! Fakat iş orada kalmayacak: Bu büyük parça, Diyarbakır
başkentli olarak sonrasında Türkiye'den de büyük bir parça kopararak
bağımsızlık ilan edecek; Büyük Kürdistan olacak, İkinci İsrail olacak!
Bu ihanet projesinin şu anki rüşveti de, önceki gün Erdoğan'ın
Diyarbakır'dan ilan ettiği bir "genel af" hazırlığıdır. PKK'ye aftır,
Öcalan'a aftır...
Ancak şimdiden belirtelim: Büyük Kürdistan ABD'nin 60 yıllık
projesidir ve bu proje en zirvesinde olduğu şu günlerde aslında en
kırılgan durumundadır. Zira AKP ve PKK'ye bu projeyi yaptırtmayacak bir
iktidar seçeneği artık belirmiştir. Erdoğan'ın Diyarbakır'ı merkez yapma
görevi için acele etmesi de bundandır.
Yorum Gönder