“Beşiktaş”taki “60. Sessiz Çığlık” eyleminde ülkenin “bölünmesi” ne, “parçalanması”na dolaysiyle sınırların değişmesine karşı durup; böylece, “görev”lerini yaptıkları için suçlanarak tutuklanan komutanlarımızdan “Dz. Kur. Kd. Alb. Bora Serdar”ın eşi “Melek Serdar”, uygulanan inanılması güç “adaletsizliği” vurgularken, “Başbakan Erdoğan” da “Diyarbakır” da “Kürt lider Barzani”ye “Bu denli beklemiyordum!” dedirtecek “müjde”ler veriyordu.
Kendisine ilk kez, “Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı” diye sesleniyor; ardından da “cetvelle çizilen ‘sınır’lar”dan söz ediyordu.
“Erdoğan”ın bu “Kürdistan” ve “çizgi sınır” söylemiyle iyice coşan Barzani: “Ben bugün sevinçler içinde kaldım!” diyecek, “Başbakan”a neredeyse bin bir kez teşekkür edecekti.
Çünkü “Barzani”, “Kürdistan” adının ve “Osmanlı Devleti”nin “güneydoğu” sınırını belirleyen “çizgi sınır”ın “Sevr Andlaşması” ile dünyaya duyurulduğunu bilir sanırım.
“Sevr”in çizdiği bu sınırla, “Diyarbakır” ve “Maraş” illeri “Osmanlı”da kalmış; “Antep”, “Urfa” ve “Mardin” ise oluşturulan “Suriye, Irak, Mandat” yönetimlerine bırakılmıştı. (Mad: 27)
İşte bu “çizgi sınır”, “Sevr” ile yaratılmak istenen bağımsız “Kürt Devleti”nin “güney” sınırını oluşturur ki, “Fransa” ile “İngiltere”nin bir tür sömürgesi olan “Suriye” ve “Irak”tan böylece hiç toprak alınmayacaktı.
Bu durumda, bu devletin doğrudan doğruya “Osmanlı” topraklarında “kurulması” istendiği, kararlaştırıldığı apaçıktır, ayrıca “Diyarbakır” da Osmanlı’da kaldığına göre... (Bilmem ki, “BOP”u ve Diyarbakır’ın “yıldız” olma projesini anımsamalı mıyız?)
Böylece yaratılmak istenen “Kürt Devleti”nin “Türkiye”nin “Güneydoğu” bölgesinde kurulacağı, “İngiltere”nin başını çektiği “Emperyalist Güçler”ce “Sevr” üzerinden bütün dünyaya duyurularak “temel”i atılır. (10.8.1920)
Ne var ki, “Sevr”in imzalanmasından üç buçuk ay önce “Mustafa Kemal”in önderliğinde “Ankara”da açılan “Büyük Millet Meclisi” (BMM) ve oluşturulan “Türkiye BMM Hükümeti”, bu “Meclis” in “48.” oturumunda “Sevr”in kabul edilemeyeceğini “Türk Milleti”ne ve “İslam” âlemine bildirmeye karar verir, kuşkusuz, onca “Kürt” kökenli “milletvekilleri”yle birlikte. (14.8.1920)
Ne ki bu kadarcık “birliktelik” bile emperyalistlerin canını sıkmaya yeter; “Kürtler”i kışkırtarak “Koçgiri” başkaldırısını düzenlerler...
Ama isyan başlar başlamaz “Doğu Vilayetleri”nden Meclis’e “birlik” telgrafları yağmaya başlar; örneğin: “Kürtler’in mukadderatı ‘Türk’ün mukadderatiyle tevemdir (bağlı); (...) Biz ‘Kürtler’, ‘TBMM Hükümeti’ dahilinde ‘Kürtlüğün’ ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek ‘istemediğimizi’ arz” ederizle başlayan ve “İzoli, Aluşlu, Bariçkan, Bükler, Cürdi, Zeyve, Deyükkan” gibi aşiretlerce imzalanan telgraflar yığılır... (17 Mart 1921, 8. Oturum)
İşte bu “birlik”teliğe Başbakan Erdoğan da, Barzani ile “Diyarbakır” buluşmasında yaptığı konuşmada değinir. (16.11.2013)
“93 yıl” önceki “TBMM”de, “Türk, Kürt, Arap, Laz, Gürcü, Çerkes, Boşnak”ların nasıl el ele verdiklerini ve şimdi de “YENİ” bir “Türkiye”nin “kuruluş”u için bir arada olduklarını belirtir...
Ne var ki, Başbakan Erdoğan konuğuna, aramızdaki “sınır cetvelle çizilmiş” ama merak etme, çünkü “Atatürk”ün önderliğinde kurulan “Türkiye”nin yerine artık “Yeni Türkiye”yi oluşturuyoruz dese de dahası konuğunun sarığındaki “konfeti”leri bir bir toplayıp temizlese de, hiçbiri “para” etmeyecek, “Mesud Barzani”nin “canımlı, kardeşimli, teşekkürlü” konuşması sürerken, partisi “KDP” tıpkı Erdoğan’ın dediği gibi “Kurdistan” diye adlandırdıkları ve “Güneydoğu ve Doğu”dan “22 ili”mizi içeren “harita”yı yayımlayıverecekti...
“Sevr”de oluşturulması istenen bağımsız “Kürt Devleti”ne, “Türkiye”den hangi bölgelerin hangi “vilayet”lerin (iller) katılacağı yani “sınır”ın nasıl oluşturulacağı belirtilmemişti; işte bu sınırı geç de olsa(!) “93 yıl” sonra “Kürt lider Barzani” üstelik “Türkiye’nin Başbakanı” ile sarmaşdolaş, el ele tutuşurken “ 22 ili”mizi de içine alarak çiziyor...
Sözün kısası, “Barzani” “Yeni Kürdistan”ı oluşturuyor, “Erdoğan” da “Yeni Türkiye”yi...
Yazının başlığına gelince; Atatürk’ün “Büyük Söylevi”nden (1927) alınma; “günümüze uyar mı uymaz mı” birlikte düşünelim diyorum...Yarın, bulunduğumuz illerdeki “Sessiz Çığlık” eylemlerine katılalım; kuşkusuz “yasal çerçevedeki” eylemlere de! “İstanbul Sessiz Çığlık” da, “62.” eylemiyle “direniş”ini sürdürecek, “saat 13.00” te “Beşiktaş”ta!
Yorum Gönder