Sevgi Dostlar,
Emekli olduktan
sonra oturmakta olduğum sitede yönetim tarafında yaptırılan Atatürk büstünün
oluşu, her on Kasımda Atatürk’ün ölüm yıldönümünü orada topluca anmak kural
haline geldi.
Saygı duruşu ve
İstiklal marşının söylemesinden sonra yine adet haline gelen günün anlamını
dile getire konuşma tarafımdan yapılmaktadır.
10 Kasım 2013 günü
Atatürk’ün 75. Ölüm yıldönümünde yaptığım konuşmayı sizlerle paylaşmak istedim.
İşte o konuşma.
SEVGİLİ
ATATÜRKÇÜLER
Her yıl olduğu gibi bu yılda büyük önder Mustafa Kemal
Atatürk’ün 75. Ölüm yıldönümünü anmak üzere toplanmış bulunuyoruz.
Hepinizi saygı ile selamlarım.
Geçmiş yıllarda Atamızın ölüm yıldönümlerini anarken, gerçekleştirdiği devrimleriyle övünerek
minnet ve şükranlarımızı belirterek anıyorduk. Bu iktidar döneminde ise Atatürk
ilke ve devrimlerine yapılan saldırıların her geçen gün dozunu arttırarak devam
ettiğini görünce, anma günlerinde, devrimleri koruma ve yaşatmada üstümüze
düşen görevleri dile getirmek zorunlu hale geldi.
Bu nedenle, “ATATÜRK
10 Kasım 1938 de saat 9’u 5 geçe hayata gözlerini yumdu” söyleminin çok
ötesinde birçok konuyu, dile getirmem gerektiğinden sabırla dinlemenizi rica
ediyorum.
Bu yıl ki anma gününde ne yazık ki üzgün bir şekilde
konuşuyorum.
Çünkü karşı devrimciler artık gizlemeden açıktan ve cepheden
saldırılarına başladılar. Üzüntüm bundan değildir. Onların bu niyetlerini
çoktan biliyoruz.
Üzüntüm, Atatürkçüyüm diyen yurttaşların büyük bir bölümünün
hala bu tehlikeyi görmemiş olmaları ve gereken yasal tepkiyi göstermemiş
olmalarınadır.
Hepimiz yazılı ve görsel medya haberlerinden, iktidar
partisinin ve yandaşı bürokratların artık Atatürk adına ve Türkiye Cumhuriyeti
simgesine tahammül etmediklerini, yönetmeliklerde yaptıkları değişikliklerle,
Atatürk adını ve T.C. yazısını kaldırarak Atatürk’ü ve laik Cumhuriyetini
zihinlerden silmeye çalıştıklarını okuyor ve izliyoruz.
Bir hafta önce Devlet Nişanları Yönetmeliğinde yaptıkları
değişiklikle Atatürk’ün kabartmalı siluetini ve T.C. yazısını da çıkardılar.
Bir Bakana bu durum sorulduğunda “Kıyamete kadar kalacak değildir” yanıtını vermekte tereddüt
etmedi.
Hiç gereği yokken ATATÜRK adını taşıyan cadde, sokak ve okul
adlarını değiştiriliyor ve ilgisiz kimselerin adlarını veriliyor.
Cumhuriyet okullarını İmam Hatip Okullarına dönüştürerek, medrese
eğitimini geri getirmenin çabası içindedirler.
Her şeyi açık ve net oynuyorlar. Kendilerince laik
Cumhuriyetten rövanş alma günü geldiğini ve bu güce eriştiklerini
zannediyorlar.
Şunu bilmiyorlar ki bazı yerlerden Atatürk adını
silebilirler ama Kemalistlerin yüreklerinden ve beyinlerinden asla silmeye
güçleri yetmeyecektir.
Yine şunu bilmiyorlar ki laik Cumhuriyetin Kurucusu, bizim
için ilelebet kurucu ve önder olarak kalacak ve İlelebet Cumhuriyetimizi
yaşatacağız.
Milli Bayram kutlamalarımızı da yasakladılar. İnadına
Cumhuriyet sahip çıkan yurttaşlar tüm baskılara karşın bayramlarını daha
coşkulu kutlamaya başladılar.
Dikkat ediyorsanız Başbakan dâhil tüm iktidar yetkilileri
rahatlıkla Gazi Mustafa Kemal dedikleri halde bir türlü Atatürk diyemiyorlar.
Bunun nedeni nedir biliyor musunuz?
Mustafa Kemal, Yurdumuzu işgal eden emperyalistlere karşı
kurtuluş savaşını başlatırken, onun önderliğinde Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi,
Alevisi Sünnisi tüm yurtseverler birleşerek yurdumuzu, binlerce şehit kanı
pahasına düşmandan temizlediler. Onun için Mustafa Kemal herkesin kahramanıdır.
Peki, Atatürk Kimdir?
Size vereceğim tarihe dikkat edin. 08. Temmuz. 1919
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışından 1 ay 20 sonra.
Mazhar Müfit Kansu ile Mustafa Kemal arasında geçen bir
konuşmayı bilginize sunmak istiyorum
Mustafa Kemal, "Mazhar not defterin yanında mı?" diye sorar.
"Hayır
paşam." Yanıtını alınca,
"Zahmet
olacak ama bir merdiveni inip çıkacaksın. Al gel." Der.
Mazhar Müfit Kansu'nun aşağıya gidip elinde
not defteriyle geldiğini görünce, Mustafa Kemal, "Ama bu defterin, bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna
kadar gizli kalacak. Bir ben, bir sen, bir de Süreyya (Kalem Mahsus Müdürü)
bilecek, şartım bu..."
Mazhar Müfit bu şartı kabul eder. Bundan
sonrasını olayın tanığı Mazhar Müfit Kansu'nun ağzından dinliyoruz: "Öyleyse tarih koy" dedi.
Koydum: 8 Temmuz, 1919 Sabaha karşı.
"Pekâlâ, yaz" diyerek devam etti.
-"Bir, Zaferden sonra
Hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır.
-İki Padişah ve Haneden
hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır.
-Üç örtünme kalkacaktır.
-Dört Fes kalkacak, uygar milletler gibi
şapka giyilecektir."
Bu anda kalem elimden düşüverdi. Yüzüne
baktım. "Darılma ama paşam, sizin
hayal peşinde koşan taraflarınız var" dedim. Güldü...
"Bunu zaman gösterir, sen yaz" dedi.
-Beş Latin harfler kabul edilecektir."
"Paşam yeter, yeter..." dedim. Biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir
insanın davranışı ile: "Cumhuriyet
ilanını başarmış olalım da üst tarafı yeter" dedim.
Bu konuşmadan açıkça
görülüyor ki;
Mustafa Kemalin
kafasında, Kurtuluş aşamasından sonra onun kadar önemli olan kuruluş aşamasında
ardı sıra gerçekleştireceği devrimlerle, Kurtuluşu taçlandırmak fikri vardır.
Devrimlerin
gerçekleştirildiği Kuruluş aşamasında, Kurtuluş savaşının kahraman komutanları
dâhil birçok kişi Mustafa Kemalin yanında değil karşısında yer almıştır.
Biz Kemalistler
bunlara karşı devrimci diyoruz.
Bu günün karşı
devrimcileri de bunların ardılları ve mirasçılarıdır.
İşte ATATÜRK bu
devrimlerin eseridir.
-21 Haziran 1934 tarihinde Soyadı Yasası kabul edilir.
-24 Kasım 1934 günü TBMM oy birliği ile Mustafa Kemal’e anasının ak sütü gibi hak ettiği ATATÜRK soyadını verir.
Çünkü karşıdevrimcilerin, Atatürk ve devrimleri ile kan
uyuşmazlığı vardır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu, bizlere armağan ve emanet
ettiği laik cumhuriyet yerine başka bir yönetim düzeni getirilmek isteniyor.
Bu durumda Kemalistlerin susma, korkma ve bana değmeyen
yılan bin yaşasın deme lüksü yoktur. Herkesin yasal yoldan üstüne düşeni yapma
zorunluluğu ve görevi vardır.
Konuşmamın başında üzüntülü olduğumu belirtmiştim. Ancak
umudumu yitirmediğimi de söylemek istiyorum.
Atatürk’ün, Cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliği ve
yurttaşların büyük bir bölümü tehlikeyi görmüş ve yasal haklarını kullanarak
gerekli tepkiyi vermektedir.
Çocuklarımızın aydın geleceği için nemelazımcı olmadan her
Kemalist’in tehlikeyi görmesi ve yasal yoldan tepki göstermesi umuduyla,
yüreğimizin ve dünyanın en büyük lideri Mustafa Kemal Atatürk ve aziz
şehitlerimizin anısı önünde saygı ile eğiliyor, beni sabırla dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyorum.
10 Kasım 2013
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder