PKK’nın başı Abdullah Öcalan, 21 Mart Nevruz Bayramı’nda Diyarbakır’da okunan mesajında “silahlı
mücadele dönemi bitti”
demesine rağmen, örgütün silahları bırakmaya hiç
niyeti
yok. Bırakın silah bırakmayı, silahlı gücünü daha da
artırdığı, gece görüş
dürbünleri dahil yeni savaş
donanımları aldığı belirlendi.
PKK, sadece Kürtçü bir örgüt değil aynı zamanda mafya
yapılanması içindedir.
Silahı bıraktığı gün, PKK
hiçbir
gücünün kalmayacağını, onların arkasındakiler de var olan
güçlerini
kaybedeceğini çok iyi bilirler.
Öcalan, serbest
kalmadıkça ya da istediği koşullar sağlanmadıkça örgütün
silah
bırakmasını istemez.
Çünkü, Öcalan’ı güçlü kılan,
pazarlık gücünü artıran silahlı örgüt ve onun üzerindeki
etkisidir.
Hem silahlı kanadı, hem partileri var
Terör örgütü PKK, Güneydoğu’da kendilerinin gösterdiği
adayları seçtirebilmek için yine silahı gösterecek, diğer
siyasi partilerin adaylarının etkisiz kalması için çaba
gösterecektir. Ancak bu kez durum biraz daha
değişik. PKK
destekli BDP’ye karşılık, Hizbullah destekli HÜDA Partisi
var. Güneydoğu’da bir dönem PKK ile kıran kırana silahlı
mücadeleye girişen, değişik bir yapılanma içinde olan
Hizbullah örgütü, Kuzey Irak’ta bulunan Kürdistan İslami
Partisi’ne benzer bir çalışma içinde…
PKK, din eksenli böyle bir siyasi partinin çıkmasından hayli
rahatsız oldu. HÜDA Partisi üyelerine yönelik eylemler
gerçekleştiriliyor. Batman’da PKK-Hizbullah çatışması
sonucu bir PKK’lı öldürüldü. Bu demektir ki, ne PKK, ne de
Hizbullah silahtan vazgeçmiş değil. İki siyasi partinin de
arkasında silahlı terör örgütleri
bulunmaya devam ediyor.
Partinin kurulmasıyla, Hizbullah bitmiş değil. Aksine nasıl
BDP’yi destekleyen silahlı terör örgütü varsa,
dini öne
çıkaran HÜDA Partisi’nin arkasında da dinci bir örgüt olarak
bilinen Hizbullah bulunuyor.
Açıkçası “bitti” denilen
Hizbullah’ın yalnız Güneydoğu’da değil ülke genelinde
faaliyetini yine sürdürdüğü
biliniyor. PKK’nın, HÜDA
Partisi mensuplarına dönük eylemleri devam ederse,
Batman’da olduğu gibi
Hizbullah’ın da karşılık
vereceğinin güçlü işaretleri, istihbarat birimlerinin
çalışmalarıyla ortaya çıkıyor.
Kimin kiminle dans ettiği bilinir
Legal siyasi partilerin temsilcilerinin çıkıp “Bizim
arkamızda PKK var”, “Bizim arkamızda Hizbullah var”
demesini tabii ki kimse beklemez. Ancak Güneydoğu’da kimin
kiminle dans ettiği çok iyi bilinir.
Hizbullah, hem kendi dışındaki İslami kesimleri, hem de
kendi içindeki muhalif İslamcıları katletti. Hizbullah,
İslamcılığın otoriter, tekçi, teokratik çizgisini temsil
eden, çoğulculuğa ve demokrasiye karşı bir yapının
temsilcisi olarak kendisini görüyor.
Bir dönem Güneydoğu’da bulunan bütün gazetecilerin işi
bıraktığı, kimilerinin başka illere gittiği dönemde,
sadece Anadolu Ajansı Büro Şefi Raşit Kısacık, Diyarbakır
bürosunu açık tutmuş, çalışmalarını
sürdürmüştü. Dün,
Güneydoğu’daki siyasi ve silahlı örgütlerle ilgili
gelişmeleri sordum. Şunları söyledi:
“Son gelişmelerden anlıyoruz ki Hizbullah ayrı bir örgüt
değil. BDP nasıl kendisinin legal ve siyasi bir parti
olduğunu belirtse de PKK çizgisinden, hatta onun emir ve
komutasından çıkmıyorsa, HÜDA Partisi de,
illegal örgüt
olarak Hizbullah’ın kanatları altındadır. Yani BDP=PKK,
HÜDA PAR=Hizbullah.
Sırlarıyla birlikte ahrete göç eden dönemin Olağanüstü Hal
Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu‘na, Silvan ve
Batman’da
‘Hizbullah’ diye bir örgüt kurulduğunu ve PKK’ya karşı
eylemlerde bulunduğunu söylediğimde ‘Raşit nereden
çıkarıyorsun bunları’ demişti. Ve çok geçmeden
Hizbullah-PKK çatışmalarının Diyarbakır’ın göbeğinde
bile artmasıyla gerçeği kabullenmişti. Bu son oluşum da
korkarım aynı. Şimdilik, bölgede terörün yeni bir boyutunun
ayak sesleri var.”
21 ilimizi topraklarında gösteriyor
Kuzey Irak’tan, Mesut Barzani geldi. Güneydoğu’da
etkinliği bilinen, hatta adına çıkarılan sigara bile
satılan Barzani, kontrolü altındaki topraklarda bulunan
teröristlerin Türkiye’ye gelip eylemler yaptığını,
askerlerimizi, korucularımızı şehit ettiğini,
vatandaşlarımızı öldürdüğünü hatırlıyordur.
PKK’nın kampları Kuzey Irak’ta olmasına rağmen, bunlara ses
çıkartmadığı gibi, Türkiye’nin müdahalesine de karşı
çıkıyor. Türkiye, AKP döneminde sınırın ötesine adım bile
atamıyor. Şehitlerimizin verildiği günlerde, Başbakan,
Barzani’ye söylemedik söz bırakmıyor ama hiçbir yaptırımda
da bugüne kadar bulunmadı.
Barzani, bir dönem kendisini
“aşiret reisi” diye aşağılamaya kalkışan Başbakan Erdoğan
karşısında, gücünü bir kez daha gördü…
Haritasında, ülkemizin 21 ilini topraklarında gösteren
Barzani, dün o topraklardaydı. Bundan sonra Barzani’yi
tutana aşk olsun…
SÖZCÜ
Yorum Gönder