Balyoz’un Kitabını Yazan Sami Selçuk: “Davaya Ben Baksaydım Tüylerim Ürperirdi.”

Yargıtay Onursal Başkanı ve Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sami Selçuk Balyoz davasına ilişkin hukuki itirazlarını kitap haline getirdi. Bugün baskıya gönderdiği kitabın ismi büyük ihtimalle, “Hukuki Tanı Yanılgısı-Balyoz Davası”  olacak. 

Yetkin Yayınlarından çıkacak kitabıyla ilgili görüştüğümüz Prof. Selçuk, yine önemli ve dikkat çekici değerlendirmeler yaptı. İşte Prof. Selçuk’un sorularımıza verdiği cevaplar:

Soru: Neden böyle bir kitap yazma ihtiyacı duydunuz, içeriği nedir?

Selçuk : Yargıtay’ın onama kararından sonra yazdığım yazıları bir kitapçık haline getirmem istendi. O yazıları ufak tefek değişikliklerle genişlettim. Birkaç makale daha ekledim. Kanıtlara girmedim, çünkü dosyayı incelemedim. Sadece Yargıtay’ın verdiği onama kararlarını ele aldım.
     
Soru : Davanın mutlaka Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gitmesi gerektiğini savundunuz. Siz Yargıtay’da olsanız nasıl bir yöntem izlerdiniz?
 
Selçuk: Bu söylediğimi yapardım. Benim Yargıtay’daki çalışma tarzım şöyleydi; Dairede yeni bir karar çıkarıyoruz. Emsal olacak nitelite bir görüş ise Başsavcılığa açıp, ‘Biz böyle bir karar veriyoruz. İzleyin ve bunu mümkünse genel kurula götürün ki, bir de orada tartışalım’ diyorduk. İlla da bir itiraz veya bize karşı olunduğu için değil, görüşümüzün değerlendirilmesi için yapıyorduk. Onama kararları tartışılacak kararlardır. Bir de Genel Kurula götürün, çoğunluk ne diyecek, buna bakalım diyorduk. Bir kere oy birliğiyle çıkması benim kanaatimce yüzde yüz değil. Dairede 5 kişi onayladı, ama ben açık söylüyorum, kesinlikle yanlış bir karar. Başsavcılık, ‘Ben olayı şöyle kabul ettim’ diyor, bu bir çelişkidir. Eğer öyle kabul ettiysen, ya bu madde 314’e veya 316’ya gider. Başka türlü olmaz. Bir teşhis hatası sözkonusu. Hukuki bir yanılgı var. Eyleme ad verirken, yanlış yapıyorsunuz. Mesela hırsızlık yerine dolandırıcılık diyorsunuz. Onun için diyorum ki, başsavcının mutlaka davayı Genel Kurula götürmesi gerekir.   
                                              -1 Ay Şartı Yok-

Soru : Başsavcının kararı galiba bugün belli olacak...
 
Selçuk : 1 ay süresi yok. Bu lehe olacağı için süreye bağlı değil. Aleyhe olusa 1 ay içinde olması lâzım. Lehe olabilir, çünkü eski yasanın 147 maddesi yerine 171 uygulanırsa ceza daha ağır olduğu için lehe sonuçlanabilir.

Soru : Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurular yapıldı.

Selçuk : Bu durumun onunla ilgisi yok. Başvurular yapılabilir.

Soru : Anayasa Mahkemesi süreci için öngörünüz nedir, ne zaman ele alınır?
 
Selçuk : Onu bilemem.  

Soru : Bu davalarla ilgili siyasi değerlendirme yapmaktan hep kaçındınız. Ancak davayı incelediniz, siyasi bir karar olduğu izlenimini edindiniz mi?                                                                
                                   
Selçuk : Öyle bir şey diyemem. İnsanların iç dünyası beni ilgilendirmez. Bir yargıç duruşma salonuna girdiği anda kendi inançlarını, kendi siyasi görüşlerini, dünya görüşlerini eşikte bırakır. Bunlar bırakmış mı bırakmamış mı, ne dereceye kadar başarılı olmuş onu Allah bilir, kanıtlanamaz. Siyasi görüşle verdiler derseniz, kanıtlamanız lazım. Öyle birşey girmem.  Sokaktaki insanlar böyle tartışabilir, ama ben sadece hukuki açıdan konuya yaklaşırım;  Eylem şudur, karşılığı da şudur. O yargıcın kişiliğiyle bağlıdır. Zaten yazdığım kitapta da bununla ilgili incelememi -ki inceleme yurtdaşında da yayınlanmıştı- kitabın başına koyuyorum.

                                              - Erdoğan Değil Perinçek de Olsa!.. -
  
Soru : Tutuklu ailelerinin oluşturduğu Vardiya Bizde Platformu Ankara temsilcilerinden bazıları sizi ziyaret edip, destekleriniz için teşekkürlerini iletti. Ailelerle ilgili gözlemleriniz ne oldu?

Selçuk : Hepsi çok üzgün tabii. Kendilerine, ‘Ben hukuk kavgası veriyorum. Görüşlerim sizin lehinize olabilir, ama bana teşekkür etmek zorunda değilsiniz’ dedim. Aynı şeyi vaktiyle Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili de yaptım, bir kitapçık çıkarttım. Onunla ilgili karar da yanlıştı. O kararla, bir kahraman yarattılar. Ben o zaman Yargıtay’da görevliydim, ‘Buna dikkat edin, böyle bir suç oluşmaz’ dedim. Sadece ben söylemedim, dünya görüşleri çok farklı olan üç ayrı bilirkişi de söyledi. Bu eylem suç olmaz dedik, ama buna rağmen mahkûmiyet kararı verildi. Daha sonra Sayın Başbakan beni aradı, teşekkür etti. Bunun üzerine, ‘Sizden başkası da olabilirdi. Mesela Doğu Perinçek de olabilirdi. Kişiler beni ilgilendirmiyor, beni eylem ve hukuk ilgilendiriyor’ dedim.


Soru : Şu anda 237 asker bu durumda diyebilir miyiz?

Selçuk : Son derece yanlış bir karar. Kesinlikle yanlış. Eğer fakültedeki öğrencilerime sorsam bu eylem hangisine girer desem ve böyle bir karar verseler, bırakırdım.

Soru : Şimdi bu insanlar, hukukun, adaletin bittiğini hissediyor. En kötüsü bu değil mi?

Selçuk : Kararı verirken tartışma biçimleri şu; öyle bir tartışmışlar ki, sanki dış dünyaya yansımayan eylem bile bu suçu oluşturur havasına girmişler. Dış dünyaya yansımayan bir suç sadece gizli ittifak olabilir. Neymiş, Türkiye’de Ordu çok güçlüymüş, caydırıcılığı, korkutucuğulu bilmem neymiş. Sanıklar korkutucu nitelikteymiş. Olabilir, ama herhangi biri silahı çekmiş, silahı çekelim demiş mi? Bitti. Talat Aydemir de yaptı, silahı çekti, isyana teşvik etti. Burada böyle birşey yok.

Soru : Yargıtay’ın onama kararının 1. Ordu’daki seminere mi, dijital delillere mi dayandığı da belli değil. Delillerin usulüne uygun elde edildiği söyleniyor, ama mesela Gölcük’te bulunan 5 No’lu hard diskin bilirkişi raporu henüz TÜBİTAK’tan gelmedi. Bu konuda neler söylersiniz?

Selçuk : Gerekli mi değil mi, bunun sonucu niye beklemediniz diyebilmem için dosyayı incelemem, diğer delillerin durumunu görmem lâzım.

Soru : Kara Kuvvetleri eski Komutanı Aytaç Yalman’ın son açıklamalarının davaya etkisi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Selçuk : Bu da delil değerlendirmesine girer, o yüzden yorum yapamam. Ancak sadece şunu söylüyorum; İşin en yakınında bulunan kişileri niye dinlemediniz? Öyle bir laf edebilir ki, sizin bütün kararınızı değiştirebilir. Delil değerlendirmesini zaten Yargıtay da yapamaz. Türkiye’de yapıyor, ama dünyanın hiçbirinin yerinde yapamaz, yasaktır. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu 1997’de bu yüzden Türk Yargıtayını yerden yere vurdu.
 
                                              -Neden Tüyler Ürpertici?-          

Soru : Süreç bir genel affa doğru gidiyor görüşünde misiniz?

Selçuk : Büyük olasılıkla af gündeme gelebilir dedim. Şunun için söyledim; Kendimi arkadaşların yerine koyuyorum, böyle bir dava benim için gerçekten tüyler ürpertici olurdu. Neden diyeceksiniz? Binlerce sayfayı bir başkası okuyacak, bana anlatacak. Buna egemen olmak mümkün değil. İnsan dimağının alacağı şey değil. Adli hata olasılığı çok fazladır. Onun için dedim ki, bunu temizleyin. Temizlemenin tek yolu budur.
  
Soru : Bu dava ve kararların ülkemiz hukuku ve adaletine vahim etkileri olacağı görüşüne katılıyor musunuz?

Selçuk: Yansımalarının ne olacağını şimdiden kestirmek mümkün değil.
     
Evet, yüksek yargının en önemli isimlerinden Prof. Sami Selçuk Balyoz’un kitabını yazıp, bunları söylüyor. Bakalım Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı veya Anayasa Mahkemesi ne diyecek, kararlarıyla hukuk adına nasıl bir kitap yazacak?        

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
11 Kasım 2013

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget