Yahu ben sadece şaka yapmıştım - Can Ataklı

Öncelikle belirteyim ki, Mehmet Haberal’ın tüm çabasına rağmen ölüm döşeğindeki annesini bir kere olsun görememesi ve ancak cenazesi için izin alabilmesine çok üzüldüm.
Yargı elbette gerekeni yapacaktır ama vicdani konularda bu kadar tutucu ve gaddar olmamak gerek.
Tabii olayı “yasalara” bağlıyorlar. Çünkü efendim, yasa bu konuda yeterli değilmiş. Cenaze için izin varmış ama hastalıkta “görme izni” yokmuş. Bunun için yasa çıkarılması gerekiyormuş.
Bugüne kadar hep böyleymiş de, bizler ancak ünlü birinin başına gelince öğreniyoruz bu gerçekleri.
Haberal da aynı şeyi yaşayınca CHP hemen bir yasa teklifi hazırlamış, ama AKP’lilerin yan çizmesi ve engellemesi yüzünden yasa geçmemiş.
Bu süre içinde de Haberal’ın annesinin direnme gücü kalmamış ve Hakk’ın rahmetine kavuşmuş.
İşe bakın ki cenaze sırasında öğrendik AKP’nin bu teklifi engellemesinin nedenini.
Meğer birileri demiş ki “Haberal annesini ziyarete gitme bahanesiyle hapisten çıktığında kaçırılıp Meclis’e getirilebilir, hemen yemin eder ve milletvekili olur, dolayısıyla dokunulmazlık kazanır ve isteseniz de hapse atamazsızın artık.”
Komediye bakar mısınız?
Hasta ziyaretine gittiğinde kaçıp Meclis’e gidebilir ve yemin edebilirse aynı şeyi cenazede de yapabilirdi. Bu kimin aklından çıktıysa şaşmak gerek.
Ama haberi okuyunca inanın biraz suçluluk duydum.
Çünkü bunu şaka yollu yazan bir tek ben vardım. Birkaç ay önce bir pazar yazısında “Silivri’deki üç milletvekili sağlık muayenesi için ambulansla hastaneye götürülse, ambulans yolda kaza geçirse, milletvekilleri de fırsattan istifade kaçıp Ankara’ya gitseler ve yemin etseler ne olur?” demiştim.
Tamamen şaka mahiyetindeydi.
Gerçi hukuken tartışmalı bir durum ama bu bir espriydi. Seçilmiş üç kişinin, bir kişinin emriyle hapiste tutulmalarına alaycı bir yaklaşımdı.
Meğer kimi AKP’liler bunu fazla ciddiye almışlar. Yasa teklifi önlerine gelince “Yahu gerçekten, ya kaçıp da yemin ederse ne olur halimiz” diye düşünmüşler.
Ama dediğim gibi ziyarete gittiğinde kaçacağını ama cenazede yapamayacağını düşünmüşler herhalde.
Demek ki bu tür sokma akıl da bir yere kadarmış.
Ne ki, olan Haberal’a oldu. Tekrar baş sağlığı dilerim.
*****

Gani Yıldız’dan
Soru: Demokrasinin bazıları için amaç değil araç olduğunun en büyük göstergelerinden birisi nedir? Cevap: Çıkıldığı iddia edilen demokratikleşme yolundaki birçok uygulamanın antidemokratik olması...
***

Soru: Dış politikada “küresel gücümüz” var mı? Cevap: Var. Masanın üzerindeki “küre”ye bakıp kararlarımızı ona göre alıyoruz.
***

Ekonomik kriz sonrasında uygulanan sert tasarruf tedbirleri özgürlükleri kısıtlayıp demokrasiye zarar veriyormuş. Avrupa için öyle olabilir ama bizde durum farklı. 11 yıl önceki kriz sayesinde 10 yıldır “ileri demokrasi” ile yaşıyoruz.
***

ABD’li bilim adamlarına göre, az uyku kilo nedeniymiş. Bu işte bir terslik var: Sağlık Bakanımız, toplumun son yıllarda şişmanladığını söylemişti ve bu toplum son yıllarda bol bol uyuyor.
***

Darbelerle yüzleşmeyi halk istemiş. Ne yapsın, günlük hayatın zorluklarıyla “yüzleşmemek için” kafasını tarihe gömüyor!
***

Son 10 yılda her yıl ortalama 1072 işçi iş kazalarında hayatını kaybetmiş. Ne diyelim, “Susma, sustukça ölüm sırası sana gelecek!”
*****

Haftanın fıkraları
Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralarla keyifli bir pazar diliyorum
İşin var mı?
Müthiş güzel bir kız. Salonumdan onun evi olduğu gibi görünüyor.. İster istemez onu seyretmekten, göz göze gelince gülümsemekten başka bir iş yapamaz oldum. Geçen gün işinden evine geldi. Biraz sonra tekrar dışarı çıkıp.. Aa? Birden bizim apartmana girdi, ka.. kapımı çaldı. Ellerim titreyerek açtım. Gözlerime bakarak, “Şimdi geldim, kendimi çok seksi hissediyorum. Bu gece içip dağıtmam için beynim zorluyor beni.. Sarhoş olup sabaha kadar aşk yapmak istiyorum.. Bu gece işin var mı?” diye sordu.. Yakınlarda inanın sizden başka tanıdığım da yok..” Ben de “ Yo.. Yok.. Boşum..” dedim, “Hiçbir planım yok.” Kız “Güzel..” diye cevap verdi gülümseyerek, “O halde giderken köpeğimi size bırakabilir miyim?”

Neye benziyor?

Yaşlı babaannemi müzeye götürdüm. Seramikten küçük erkek heykelini görünce gözlerine inanamadı, “Bu.. Bu ne?” dedi sersemleyip koluma tutunarak.“Bu bereketi temsil eden bir heykel..” diye cevap verdim.“Ohh, çok şükür” dedi rahatlayarak “Birden neye benzettiğimi söylesem inan tahmin edemezsin yavrum.. Gözlerim mi bozulmuş ne.. Ayy şimdi valla utandım kendimden.”

Askerlik

Askere gitmemek için son sağlık muayenesinde ‘üç kağıt’ yapmak üzere doktorun odasına girdim. Doktor yavaşça kulağıma “Duvardaki harfleri sırayla okuyabiliyor musunuz?” diye fısıldadı. “Hangi harfleri?” diye sordum etrafa kör gibi boş boş bakınarak. “Güzeell” dedi, “İşitme testini de geçtiniz.. Çıkabilirsiniz.”

Uçakta arıza

Uçakta yolcuların tamamı binip kapılar kapandıktan sonra tam bir saat geçmesine rağmen en ufak bir hareket olmayınca bütün şirinliğimi takınarak yanımdan geçmekte olan hostese “Sorun nedir acaba?..” diye sordum.“Pilotumuz motorda duyduğu sesten acayip kuşkulanarak müthiş rahatsız oldu” dedi, “Ee, kısa bir sürede hemen yeni bir pilot bulmak kolay değil tabii.”

Palto hırsızı

Temel yemeğini yedikten sonra restorandan ayrılırken paltosunu vestiyerde bulamayınca oradaki garsona heyecanla, “Yahu paltom çalınmış.. Çalanı gördün mü?” diye sormuş. “Evet,gördüm” diye cevap vermiş garson.“Hadi ya?.. Tarif edebilir misin?” Garson, “Bir kere bel kısmı adama doğru dürüst hiç oturmadı” demiş, “O nedenle iri balıksırtı desenli yırtmaç saçma sapan bir şekilde yukarıda kaldı tabii. Omuz da tam oturmayınca evaze kollar da çok kısalıp sakilleşti.. Onunla nasıl insan içine çıkar bilemem yani.”

Cehenneme git

Milletvekili kürsüde konuşurken diğer sıralardan biri “Cehenneme kadar yolun var!” diye bağırmış. Konuşmacı hemen başkana dönüp ters ters bakmış. Başkan, “Devam ediniz lütfen sayın milletvekili” demiş, “İç tüzüğe göre gitmeniz zorunlu değil efendim.”

Bu ne acele?

Aynı fabrikada çalışan 2 arkadaş otobüsle evlerine dönerken, “Eve girer girmez daha kapının önünde karımın külotlu çorabını parçalayarak çıkartacağım” demiş biri. “Ohoo, şenlik var desene.. Bu ne acele oğlum?” diye cevap vermiş diğeri. “Sorma ya” demiş bizimki, “O bel lastiği var ya fabrikada bütün gün canıma okudu, tahammülümün son noktasındayım, ağlamak üzereyim valla!”

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget