Bahar bir geliyor, bir gidiyor.
Ağaçlar nazlanarak çiçek açtı. Kimileri hâlâ yapraklanmıyor.
Sıcak derseniz (Ankara’da) bir gün +27, ertesi gün +14-15.
Bahar gelince yaşamak güzel şey diye içinizde biriken tatlı, esnek duygular birden kıpırdanır.
İklimdeki ani değişiklikle ertesi gün birden bulutlanır; karamsarlığa kapıyı aralayıverir.
Uzaklardaki “bir dosttan” uzun zamandır beklenen mektubun gelmemesi…
…can sıkıcı haber veren telefonlar kaygılandırır insanı…
…üstüne üstlük hemen her gün karamsarlığı körükleyen gelişmeleri izleyen biriyseniz, güncel yaşamımıza yerleşik “istikrarlı” siyasal kavgalardan, dırdırdan, iftira çamuruyla yoğrulan bir dünyanın içinde iseniz; vay halinize!
İsyan duygularınız kabarır; bir gün olsun, ama yalnız bir gün, toplumda, siyasette barışı kucaklayarak yaşayabilsek dersiniz. Ama hayır, olanaksız.
Sizleri bilmem ama sevgili okurlar; karla geçen kış aylarından sonra beklediğim bahar; bahara hasret günlerle geldi, geçiyor.
***
Bahara olduğu kadar, umuda da hasret günler yaşadık, yaşıyoruz ve gidiş o gidiş ki, yaşayacağız da.…
Kimi zaman umutlanıyoruz. Bir sabah (örneğin dün sabah), ülkeyi yarım yüz yıla yakın bir süredir, her alanda, sosyal, siyasal, ekonomik alanda kemiren terör belasından kurtulacağımız umudunu veren haberlerle uyanıyoruz.
Kimi deneyimli yorumcular (örneğin M.A. Birand gibi) dış sorunlarla içli dışlı bir gazeteciyi heyecanlandıran gelişmeler… bakıyoruz haber olmuş; önümüzde.
Terör konusunda iki önemli aktörden biri, Kuzey Irak Kürt Bölgesel Lideri Barzani, Ankara’da, “PKK silahı seçerse sonuçlarına katlanır. PKK’nin Irak Kürdistanı’nda hüküm sürmesine izin vermem” dedi.
Öncelikli koşulu var Barzani’nin; savaş çağının geride kaldığını öne sürüyor ve PKK’nin “barışçıl yöntemler aramasını” salık veriyor...
Ya PKK savaşı seçerse? İşte o zaman umutları havalandıran sözünü:
“O zaman PKK’nin sonucuna ve sorumluluğuna katlanacağını” ve “bunu sağlamak için bütün yöntemleri deneyeceğini, artık baskı mı, harp mi, hangisi olacağını bilmediğini” söylüyor.
Türk askerinin K. Irak topraklarındaki, PKK’yi temizleme harekâtına karşı mı olduğu anlaşılmayan bir cümle ekliyor; “Bölgemde silahlı çatışmaya izin vermem!”
Başbakan da Dubai’de; Barzani’nin açıklamalarına ne diyeceği sorusuna “PKK’nin silahı bırakması durumunda Türkiye devleti operasyonları tamamıyla durdurur” diye yanıtlıyor.
***
Barzani’nin sözleri nus ile uslanmayanın hakkı kötektir diye yorumlanabilir.
Yeni bir süreç, PKK’yi barışçıl yollara itmeyi amaçlayan, ama bir yerde tehdit kokan söylemler diye de...
Ama Başbakan’ın sözleri oldubitti, yarın öbür gün PKK silah bırakıyor anlamına gelmiyor...
Başbakan, Kürt lideri ile “PKK’ye yönelik tavırlarının ortak olduğunu” söylediğine göre; Dubai açıklamaları, bu yeni süreçte Barzani aracılığıyla PKK ile temas kuracağı, (MİT Müsteşarı aracılığıyla), Oslo benzeri temaslara hazırlandığı biçiminde de anlaşılabilir.
Ama bu gelişme içinde bir soru yanıt bekliyor.
Barzani’nin beklenmedik çıkışını neye borçluyuz acaba?
Kerkük petrolleriyle ilgili Türkiye’den aldığı olası bir güvenceyle mi PKK’ye ilk kez ya barış ya da savaş diye bu kadar sert çıkıyor?
***
Neyse ki bu arada gözden kaçsa da ilgi çekici açıklamalar da izleniyor.
Örneğin CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin aday göstereceği Cumhurbaşkanı profilini Habertürk’te şöyle açıkladı:
“Halkın sevdiği, saygı duyduğu, geçmişiyle halka güven veren, dünya liderleriyle çok rahat ilişki kurabilecek, merkez sağın rahatlıkla oy verebileceği bir aday.”
Önümüzdeki günlerde AKP sözcüleri, yandaş medya:
Kılıçdaroğlu da nihayet hidayete erdi.
“Halkın sevdiği, saygı duyduğu, geçmişiyle halka güven veren, dünya liderleriyle çok yakın ilişki kuran”; Cumhurbaşkanı adayı olması söz konusu Başbakanımız RTE’nin profilini çizdi diye...
... CHP Genel Başkanı’na teşekkür eden açıklamalar yaparlarsa…
... sakın şaşırmayın!
Yorum Gönder