Öyle Bir Karmaşa ki - Deniz Kavukçuoğlu

Çarşambadan bu yana bugün (pazar) için ne yazayım diye düşünüyorum. Evet, biliyorum konu çok ama hangi birini yazayım?
Sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta bir sayfam var, bir de “Deniz Kavukçuoğlu Okurları” diye ayrı bir bölüm / sayfa düzenledim, kimi yazılarımı orada yayımlıyor, dostlarımın tepkilerine bakıyorum. Bu sayfalara koyduğum, fakat köşemde yer vermeyeceğim biri “Uzak Anadolu’da Bir Köy Okulunda Olağan Bir Sabah” öbürü “12 Eylül, Kenan Evren ve Yalakaları” başlığını taşıyan yazılarım oldukça ilgi gördü. Buraya alsam, inanıyorum ki birçok Cumhuriyet okurunun da hoşuna gider. Örneğin, ilk yazıda Kenan Evren’e “biat” eden zamanın “önemli” medya yöneticilerinin / genel yayın yönetmenlerinin ona yazdıkları mektuplarından alıntılara yer verdim. Sonra düşündükçe Nezihi Demirkent, Rahmi Turan, Necmi Tanyolaç, Güneri Civaoğlu, Necmi Onur gibi yazılı medyamızın saygın bildiğimiz kişiliklerini bu duruma düşüren Evren’e ve onun liderliğini yaptığı darbeye bir kez daha lanet okudum.
***
İkinci yazım kurgusal bir öyküydü. Fakat nasıl olduysa aynı gün “gerçek”e dönüştüğünü öğrendim. Öykümde kurguladığım köy camisinin Sünni imamı. “Caferi imamı” olup Turgutlu’da Gazi İlköğretim Okulu’nda din dersine girmiş!
Diyeceğim, her ikisi de gündemden düşmüş yazılar. Ha, “Kenan Evren ve yalakaları” gündemde değil mi diye sorabilirsiniz, haklısınız, fakat yalakaları medya ile sınırlamak bence bu meslek grubuna haksızlık, aynı zamanda da eksik bir yazı olurdu.
Ülkemiz uzun yıllardan beri bir yalaka fideliğidir. Bu fidelikte hayatın her alanından yalaka yetişmektedir. İş dünyasından, bilim dünyasından, spor dünyasından… Aklınıza hangi “dünya” gelirse artık.
Bilindiği gibi Kenan Evren darbeciliğinin yanı sıra özellikle yaptığı beygir resimleriyle “temayüz” etmiş amatör bir ressam heveslisidir. Bu ülkenin Koç gibi, Sabancı gibi en önde gelen işadamları sırf o eli kanlı diktatör kendisini “sahici ressam” sansın diye onun bir b..a benzemeyen resimlerini inanılmaz yüksek bedeller ödeyerek satın almışlardır. Bu, en azından sanat adına ayıptır. Plastik sanatlara gerek açtıkları müzelerle, sanata yaptıkları yatırımlarla büyük hizmetler vermiş insanların bu ayıbı işlemeleri çok vahimdir. Neyse…
***
Kenan Evren ve Time dergisine göre “20 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin 50 generalinden biri olan” Tahsin Şahinkaya 12 Eylül darbesi nedeniyle yargılanıyorlar. (Merak edenlere: Şahinkaya’nın bu serveti 1980 sonrası F-16 uçaklarının alımında oluşturduğu iddia edilmiş, ancak Şahinkaya, hakkındaki bu iddiaları kesin bir şekilde reddetmişti. Uçakları satan Lockheed Martin firması 1986 yılında, uçak alımları için Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bazı ülkelerde rüşvet verildiğini kabul etmiş ancak kimlere ve ne kadar verildiğini açıklamamıştı.)
Evren de, Şahinkaya da iki kötücül ihtiyardır. Bu davanın simgesel olmaktan öte bir anlam ve önemi yoktur. 12 Eylül’e gerekli anlam ve önemi kazandırmak için, örneğin, tek başına Erdal Eren cinayeti yeterlidir. Erdal Eren yaşı büyütülerek işlemediği bir suç nedeniyle 17 yaşında darağacına gönderilmiştir. Ya da Diyarbakır Cezaevi’nde uygulanan kitlesel işkenceler… Bunlar insanlık suçudur. Bu suçun failleri ad ve adresleriyle bellidir. Yalnızca bu iki davadan yola çıkarak 12 Eylül’ü tabandan tavana yargılayabilirsiniz. Bu yapılacak mıdır?
***
Bu arada Balyoz davası sona ilerliyor. Sanık avukatları davanın işleyişinden yakınıyorlar. Avukatlar, delil dosyalarındaki CD’lerde sonradan eklenmiş 1.500 sahte veri olduğunu ileri sürüyorlar. Önerdikleri tanıkların dinlenmediğini, sahte verilere ilişkin olarak sundukları bilirkişi raporlarının dikkate alınmadığını söylüyorlar. Eğer durum böyle ise bu dava sorunludur, bu davadan adil bir karar çıkması olası değildir.
Kısacası bu karmaşada insan hangi konuya el atacağını bilemiyor. O zaman da ortaya böyle bir yazı çıkıyor.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget