Eğitim sisteminde değişiklik, gerçekte Türkiye’nin geleceğini karartma projesinin önemli bir aşamasıdır... Amaç halkımızın aydınlanmasını önlemektir. Kimler Türkiye’nin karanlıkta kalmasını amaçlıyor, aydınlanmasını engellemeye çalışıyor? Karanlıktan yararlananlar... Bunlar politikacılar, din bezirgânları, emperyal güçler, onların yerli maşaları, cemaat-tarikat desteği ile bir yerlere gelmiş bürokratlar, yanıltıcı etiketler taşıyan sözde bilim adamları, niteliksiz medya... Bu liste daha da uzatılabilir. Halkın aydınlanmasından korkan, aydınlanma halinde kendi çıkarlarının zedeleneceğinden ürkenler, karanlığı koyulaştırmaya çalışıyor; işte eğitim sistemi darbesi de bu sürecin önemli aşamasını oluşturuyor.
***
Türkiye aydınlandığında, politik yapı; politik kadrolar değişecektir; devlet halka eziyet mekanizması olmaktan çıkacak, hizmet etmeye başlayacaktır; ayrımcılık kalkacaktır. “Devlet demek ben demek” anlayışı sona erecektir; Türkiye bir uydu, uzaktan kumandalı, hatta bazen el işareti ile yönetilen bir devlet olmaktan çıkacaktır; özgürlüğü, bağımsızlığı sağlam temellere dayanan bir ülke olacaktır. Özlenen hukuk devleti düzeni oluşacaktır. Halkın aydınlanmasını isteyenler, tanımlamaya çalıştığım Türkiye idealine ulaşmak için savaşım vermektedirler.
Halkımızın karanlıkta kalmasına çabalayanlar, çeşitli araçlar kullanıyorlar; internet dahil medya, emperyal güçlerin yerli sesyayarları, çıkar vaatleri, gerektiğinde korku salma... Kullandıkları en etkili araç da din istismarı. Müslümanlık ardına gizlenip, halkı etkilemeye, yönlendirmeye çalışıyorlar, bu konuda başarılı da oluyorlar. Halkımızın din konusundaki duyarlılığından, kaygılarından yararlanıyorlar.
Müslümanlık şekle indirgenemez. Özü itibarıyla Müslümanlıkta, Tanrı’ya gönülden bağlılık, inanç, haksızlığa başkaldırı; düzgün dürüst yaşam, paylaşma, dayanışma, adil düzen özlemi vardır. Şeklen Müslüman görüntüsü vermek kolay, gerçek bir Müslüman olmak ise zordur, nitelik ister. Mehmet Akif Ersoy’un dizelerini, belleğimde kaldığı şekli ile aktarayım: “Kaç hakiki Müslüman gördümse makberdedir / Müslümanlık bilmem ama galiba göklerdedir”. Geçen yüzyılda bile gerçek Müslüman göremeyen Mehmet Akif, günümüzdeki çakma Müslümanları görse nasıl bir tepki verirdi?
Tahmin etmek çok zor değil.
***
Gerçek bir Müslüman, başkalarını kandırmaz, haksızlıktan, iftiradan kaçınır, gösteri yapmaz dini inancını çıkar aracı olarak kullanmaz. Gerçek Müslüman olabilmenin niteliklerini, ölçütlerini ortaya koyabilirsek, hakiki ile çakma Müslümanları ayırt edebiliriz. Dini özü ile öğretebilecekse niçin kaygı duyulsun? Kaygı, hurafelere, şekil şartlarına dayanan, beyin yıkamaya yönelik, sözde dini bir eğitim verilmesidir. Bu bağlamda güdülen dini eğitimin amacı ve eğitim vereceklerin nitelikleri kaygı, kuşku yaratmaktadır.
Emperyal güçler, halkımızın aydınlanmasından, özgür, bağımsız bir Türkiye’nin varlığından çekiniyorlar. Çeşitli araçlar, kullanılarak, halkın aydınlanmasını önlemeye çalışıyorlar. Emperyal güçlerin, son 60 yılda desteklediği siyasetçiler, siyasal partiler önerdikleri politikalar, eğitim, din dahil kullandıkları araçlar, niyetlerini açıkça ortaya koyuyor: Suudi Arabistan derekesinde, emperyal güçler ekseninde hareket eden bir Türkiye oluşturmak... Bu amaç doğrultusunda Türkiye’de nitelikli kişileri, kurumları bir şekilde tasfiye ediyorlar. Türkiye karanlığa mahkûm edilsin ki, emperyal güçler, onların yerli temsilcileri iktidarlarını sürdürebilsinler.
Halkımız yapılan her haksızlığa, kendi aleyhine kurulan tuzaklara, oyu ile bir tepki vermezse, korkarım emperyal güçler istediklerini gerçekleştirirler. İnsan sevgisi, ülke sevgisi olan kişiler, örülmekte olan ağları görüp, gereken tepkiyi vermezse, korkarım maliyet kendileri açısından çok ağır olacaktır.
Yorum Gönder