Zaralı åşık Sinem Bacı yakmıştı o meşhur ağıdı:
'Oy dere Kızıldara
Böyle akisin nere
Onlar biter mi sandın
Sana can vere vere oy oy oy oy'
1972 yılının 30 Mart'ında; Tokat-Niksar'ın Kızıldere Köyü'nde solcu gençlerden 10'u öldürülmüştü. Sadece Ertuğrul Kürkçü'nün kurtulduğu bu kırımda Mahir Çayan, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Sarıhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Saffet Alp idealleri uğruna can verdiler.
Ben de bu olayı anlatan Sonsuz Yarım Gün isimli bir destan yazdım ve yarım günlük macerayı kendi benceremden seslendirdim. Elbette; 12 Eylül sıkıyönetim mahkemeleri cezamızı kestiler ama bizim orada can veren arkadaşlarımıza sevgimiz asla eksilmedi. Biliyorum ki onlar ışıklar içindeler...
Bugün artık devrimi silahlı mücadele ile yapmak şartları ortadan kalktı. 1960'ların ortalarından itibaren hareketlenen devrimcilerin beğenmediği o Süleyman Demirel dönemini bile arar hale geldik.
Her sene Niksar'a giderim; oradan da köyümüze yakın olan dağ tepesindeki Kızıldere'ye çıkarım. Burada şehit düşen 10 arkadaşıma selam verir; bir de dua okurum. Çeşmede yüzümü yıkar; ağaç dallarına dokunur; otları severim. Ve 10'ların ruhunu hissederim.
Onlar hep yaşayacaklar...
AĞLAMA DUVARINA BEN DE GİTMİŞTİM
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ internette açılan sayfalar yüzünden terör örgütü elebaşısı ilan edildi. Lakin sorun o Karakuşi iddialar ve iddianame değil; sorun şu soru: Kudüs'te Ağlama Duvarı'na neden gittin?
Ağlama Duvarı, Kudüs'te bulunan ve Yahudilerce kutsal sayılan Büyük Tapınağın ayakta kalan Batı duvarıdır. Bunun üstünde de en eski camilerden birisi bulunur.
Biz de 2007'de bir bölük gazeteciyle İsrail'e gittiğimizde Ağlama Duvarı'nı ziyaret etmiş; hem burada hem de üstündeki camide dua etmiştik. Bu işi sadece ben değil dini bütün başka Müslüman gazeteciler de yaptılar. Hem Kuran'da bu Yahudilerin kitabından alınma öyküler dolu değil midir? Allah aşkına; Yahudilerin kral dediklerine (Davut, Süleyman...) Müslümanlar peygamber demiyor mu? Bana son ihtarı çeken sakallı Müslüman, Yahudi krallarını bile kutsallaştırmamıza bir şey demeyecek mi?
Neyse...
Kurt, kuzuyu yiyecek ya, 'Benim suyumu bulandırdın!' diyor. Kuzu; 'İyi ama ben suyun alt yanındayım; senin suyunu bulandıramam ki...' dese de boşuna...
-Hımmm! Ağlama duvarına gidersin ha! Terör örgütü lideri olmanın bundan iyi kanıtı olur mu?
MELEYE VAR DEDEYE YOK
Dindar ve kindar nesil yetiştirme işini Güneydoğu'da mele hazretlerine havale ediyorlar. Mele de nedir diye sormayın. Mele; mollanın yerel söyleniş biçimi. Böyle deyince Arapça ve Farsça olmaktan çıkıp Kürtçe oluyormuş.
İşte bizim iktidar, Diyanet İşleri üzerinden Doğu'da tam bin mollayı işe alacakmış.
Kim bu meleler?
Güneydoğu'daki Nakşibendi medreselerinde (?) yetiştirilmiş propaganda elemanları... O bölgedeki Kürt kökenli yurttaşlarımızın kara talihi... Beş yüz senedir bu meleler yüzünden oradaki insanlar kandırıldılar; kullanıldılar; sömürüldüler.
Kendilerini Allah'ın temsilcileri gibi gösteren bu meleler; sultanlara hizmet ederek bedavadan yaşadılar...
Modern dünyada; AKP iktidarı; şimdi Doğu'yu melelere teslim ediyor...
Cumhuriyet dönemine 88 yıllık kırgınlıklar dönemi diyen Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Efendi'nin yol göstericiliğinde...
***
Bir de dedeler var.
Alevi toplumunun din adamı olan dedeler için bu AKP iktidarı 10 senedir parmağını bile kımıldatmadı...
Melelere var; dedelere yok. Çünkü:
Meleler; cumhuriyet döneminde oralarda devlete karşı ayaklananlara fit verdiler.
Dedeler ise cumhuriyetin yanında durdular.
Meleler ve şeyhleri kindar nesil imal etmeye çalıştılar.
Dedeler ise nesil yetiştirme işini cumhuriyet rejimine barıkarak devlet içinde devlet gibi bir rola soyunmadılar. Kin çağrısı yerine, '72 millete bir gözle bakalım.' dediler.
Elbette bu Diyanet böyle dedeleri istemez.
Barış ve kardeşlik isteyenlerin vergilerinden de yiyerek kindar nesil yetiştirenlere; yedikleri haram olsun.
Yorum Gönder